Bir Dizi Film Güncesi : The Legend Of The Blue Sea
Farklı ülkeleri tanımak ,onları
keşfetmek için film ve dizilerini
izlemeye çalışırım. Güney Kore sinemasında favori filmlerim arasında olan Be
With You daha önceki dizi film güncesi
yazımda sizlere anlatmıştım. Bugün burada anlatacağım dizi ise ilk defa tam
anlamıyla son bölümüne kadar izlediğim dizi olan The Legend Of The Blue Sea...
Dizi hakkında yazmadan önce şunu
belirtmeliyim ki izlemeye başlayıp yarıda bıraktığım çok Kore dizisi oldu.
Dizinin bir bölümü en az bir saat sürüyor ve ilk defa izlemeye başladığımda konuşma
şekilleri ve davranışları bana tuhaf geldiği için konusu sarmadığı için ikinci
bölüme geçmeden diziyi izlemeyi bırakıyordum.
Bu diziyi izlememe gelince sosyal medyada yaygın
olarak kısa da olsa videolarına denk geldim. Ülkemizde Güney Kore ile ilgili
pek çok şey yaygın müzikleri, dizileri aklınıza ne gelrse. Belki de bu yazıyı
okurken bile :”Ey yazar sen Güney Kore konusunda çok geç kalmışsın.”
Düşünceleriniz geçiyor olabilir. Güney Kore hakkında çok fazla bir bilgim yok
henüz ama dizilerini izlemeye başladıkça az çok fikir sahibi oldum diyebilirim.
Keşfetmek istediğim şehirlerin arasına Seul ‘u bile ekledim. Artık izlediğim diziyi anlatmaya
sıra geldi.
Dizinin adı konu başlığında belirttiğim gibi, The Legend Of The Blue
Sea Türkçe anlamıyla mavi deniz efsanesi
diyebiliriz. Başrollerinde Lee Min Hoo
ve Jun Ji Hyun SBS Kanalında 20 bölüm
olmak üzere aralık 2016- ocak 2017 arasında yayınlandı. Dizi geçmiş ve gelecek
arasında bağ kurarak ilerliyor. İlk bölümlerinde Joseon döneminde yaşanan
başlanan bağ şimdiki dönemde kesitler halinde sunarak izleyiciye veriyor. Lee
Min Hoo ; yıllar önce kendisini terk eden annesinin ardından babasının tekrar
evlenmesiyle sorunlu çocuk gibi algılanmasına neden olduğu için 18yaşında evden
kaçıyor. Annesini bulma ümidiyle Jo Nam Doo adında bir dolandırıcı ile
karşılaşıyor ve bütün parasını
kaptırıyor. Dolandırıcıyı tekrar karşılaşma ihtimaline karşı iki hafta boyunca
bulunduğu yerden ayrılmıyor. Tekrar Jo
Nam Doo ile karşılaştığında onun gibi bir dolandırıcı olma olunda
ilerliyor. En son yaptıkları dolandırıcılık sonunda İspanya’da tatil yapmaya
giden Lee Min Hoo deniz kızını canlandıran Jun Jİ-Hyun ‘un giysi dolabında
kendisine ait bütün yemekleri yediği anda karşılaşıyorlar. Jun Ji-Hyun kara hayatını merak eden karaya ayak
bastığında kuyruğu yerine ayakları ortaya çıkan, ağladığında göz yaşları inci
olan ve dokunduğu insanların hafızasını silen bir deniz kızı. Lee Min Hoo ile
karşılaştığı andan itibaren onun peşinden ayrılmıyor. Zamanla konuşmayı
insanların nasıl davrandıklarını öğreniyor. İkilinin bir araya geldikleri andan
itibaren aksiyon peşini bırakmıyor. Bu durum izleyicinin acaba ne olacak bir
bölüm daha izleyeyim moduna sokuyor. Bu
süre zarfında izlediğim her bölümde Jun Ji-Hyun oyunculuğu beni benden aldı.
İnsan hayatını baştan öğrenme halleri başına gelen olaylar karşısındaki saf
halleri izleme sebeplerimden biridir. Lee min Hoo ile iyi bir ikili oluşturarak
bana sonuna kadar bu diziyi ilettirdirler.
Diziyi bitirdikten sonra Kore
dizilerinin neden bu kadar popüler olduğunu düşünmeye etkili olduğu kişiler
hakkında araştırma yaptığımda genelde hedef kitlenin kadın olduğunu gösteren
bir tablo çıktı karşıma. Dizi de Lee Min Hoo’nun Jyun Ji-Hyun’a aşık olduktan
sonraki davranışları her kadının bir erkekten beklediği davranışların aynısı ama
ne yazıkkı gerçek hayatta böyle bir erkek olmadığı acı bir gerçek. Konu hakkında araştırma yaptığımda denk geldiğim
Lee Min Hoo röportajında canlandırdığı karaktere hiç benzemediğini gerçek
hayatta daha farklı olduğunu okumuştum.
İzlerken
eğlendiğim oyunculuklarını beğendiğim
son bölümüne kadar izlediğim güzel bir diziydi. Umarım yazımı sonuna
kadar okuduğunuzda eğer diziyi izlemediyseniz izleminize sebep olmuş olurum.
Yorumlar
Yorum Gönder