Bir Dizi -Film Güncesi: Sekai Kara Neko Ga Kietanara - If Cats Disappeared From The World
Bu aralar film yazılarımda son zamanlarda
izlediğim uzak doğu filmlerine yer vermekteyim. İzlemeye alıştığımız Hollywood
filmlerinin aksine Uzakdoğu filmleri alışılmışın dışında konuları ele alan bir
sinema endüstrisine sahip. Özellikle son yıllarda yıldızı parlayan Güney Kore
sinemasından çarpıcı filmler ortaya çıkmakta. Bunun sonucunda her şeye hâkim
olan Amerika’nın izleyicisini kaybetmemek için bir şeyler yapmalı bana göre.
Neden Uzakdoğu sinemasını ilgimi çekiyor? Hollywood filmlerine oranla insani duyguları daha çok öne çıkardıkları gördüğümde en önemlisi her filmlerinde bu dünyadaki her varlığın anlatacak bir hikâyesi olduğunu göstermeleri bende film izleme tercihi açısından ayrı bir yere koyuyor. Farklı kültürler öğrenmek için yapabilinecek ilk şey öğrenmek istediğiniz kültür hakkın da film izlemektir. Filmlerde bazı yerleri kurgusal olsa bile o ülke hakkında size bir şekilde fikir veriyor. İnsanı duygular ve hayat ile ilgili izlemek istediğiniz bir film arıyorsanız Japon ve Güney Kore yapımı filmlere bakmanızı öneririm. Çünkü bu hayatta gözden kaçırdığımız, unuttuğumuz bir şeyi bütün çıplaklığı ile gözler önüne seriyor. Film bittikten sonra aklınıza gelenler sizin daha farklı düşünmenizi sağlıyor.
Bugün burada anlatmak istediğim film
Genki Kawamura’nın kitabından uyarlanan 2016 Japon Yapımı Sekai Kara Neko Ga Kietanara;
filmin adını Türkçeye çevirdiğimizde dünyadan kediler kaybolursa şeklinde
çevriliyor. Yönetmen koltuğunda Akira Nagai olmak üzere iyi bir oyuncu kadrosu
ile karşımıza çıkıyor. Filmi, iyi bir
şekilde film yorumlayan bir sosyal medya sitesinde keşfetmiştim. Zaten Uzakdoğu
sineması ile ilgili yorumunu beğendiğim her filmi fırsat buldukça izlemeye
çalışıyorum. Yazılan yorumlar hoşuma
gidince filmi izlemeye karar verdim.
İlk önce kısa bir şekilde filmin
konusunu anlatayım: İşyerinden çıkıp her gün aynı rutinle yaşayan postacı eve
dönüşünde birdenbire bisikletinden düşüyor gözlerini açtığında bir hastane
odasında doktorun kendisine kansere yakalandığını yaşayacağı günlerin fazla
olmadığını söyler. Bu sahneyi izlediğimde olaylar neden bu kadar hızlı gelişti
ki şimdi ne olacak diye aklımdan geçirmişliğim vardır. Öğrendiği. Haber ile eve
umutsuz bir biçimde dönene postacı, evde tıpatıp kendine benzeyen birini
görünce şaşırır. Karşısındaki şeytandır ve ona bir dünyada fazladan yaşayacağı
bir gün için ondan yok edeceği bir şey seçmesini istiyor. Yok, edilen şey ile
ilgili bağlantılar da siliniyor. Asıl film bundan sonra başlıyor. Silinmesi
için seçtiği her şey birer yok olduğunda postacının hayatı ile ilgili neler
olacağını samimi bir dille gözler önüne seriyor.
Film
bittikten sonra, hayatımızın akışında sıradan gözükse bile her parça aslında
özeldir. Birinin eksikliği bile hayatımızı tümüyle değiştirebilir. Sahip
olduğumuz her şey şu an durumumuza getiren unsurlardır. Sevsek de sevmesek de
benliğimizi oluşumunda büyük bir katkısı vardır. Önemsiz dediğimiz herhangi bir
anı bile kaybolduğunu düşündüğünüzde sonucunda oluşabilecek diğer sonuçlar
insana aslında ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. İnsanlarla olan bağlarımızı
hissettiğimiz sevgi ve her şeyin birbiri ile bağlantısını iyi bir biçimde
yansıtılmış ve sizi bir şekilde düşünmeye sevk ediyor.
Filmi
izlemeye başlarken baştan şunu belirtmeliyim ki daha önce izlediğiniz filmlere
göre biraz karamsar ve ağır bir havada ilerliyor. Geçişlerde bazen kafanız
karışabilecek durum olabilir bu durumda dikkatli izlemenizi öneririm. Finali,
müziği ve aklınızda kalabilecek replikleri güzeldi. İzlerken gerçekten çok keyif aldığım bir film
oldu. Fantastik drama tarzı sevenlere izlemesi için güzel bir film diyebilirim. Son olarak filmi hakkında az da olsa bir
fikir olması için buraya fragmanını bırakıyorum.
Umarım yazımı
sonuna kadar okuyup filmi izlemeye karar vermenize yardımcı olmuşumdur. Bir
sonraki Dizi –Film Güncesi yazısında görüşmek üzere.
Yorumlar
Yorum Gönder