Kalemimden Hayat Bulan Bir Hikaye Bölüm 1 : Senin Tarafından Sevilmenin Nasıl Olduğunu Merak ediyorum?
O günden sonra, ilk başlarda meraklı bakışlar altında kalsa da bir süreden sonra şirketteki herkesin ona karşı bir göz aşinalığı olmuştu. Her gün aynı insanlara piyano resitali verse de ilk günkü heyecanı hala yerinde duruyordu. İlk günlerde ne çalacağını bilememiş sanki yeniden piyano çalmasını öğreniyormuş gibi en baştan bildiği bütün besteleri çalmaya başlamıştı. Müziğin içinde kaybolduğunda zaman ve mekân her şey yok oluyordu. Sadece notalar etrafında onunla birlikte hareket ediyorlardı.
Nasıl bir ruh halinde
dinlediklerini bilmiyordu. Bazen etrafına baktığında hipnotize olmuş gibi
sadece bilgisayar ekranına bakıyorlardı. Çaldığı müzik umurlarında değildi.
Müzik ile onların kalbine dokunamıyor olmak iyi hissetmemesine neden oluyordu.
Bir robot gibi yaşamak değil, çaldığı her parçada insanların kendine dair bir
anlam bulmalarını istiyordu Bazen o gün ruh haline göre liste hazırlamadan
doğaçlama bir şekilde çalıyor, farklı bir parça çaldığında notalarla ne
anlattığını anlamaya çalışan kendine doğrulmuş olan bakışlarda rahatsız
olabiliyor gözlerini kapayarak onlara müziğini ulaştırmanın mutluluğun yaşıyordu.
Piyanonun başına geçtiği günden
beri, kendisini dinleyenlerle herhangi bir konuşma fırsatı yaratmamıştı. Sanki
lise ortamı gibi bir gruplaşma olayı olduğunu fark ettiğinden beri yeni
insanlarla tanışma girişiminde bulunmamıştı. Mola verdiği zamanlar verilen
yemek kartı ile paket yaptırıp şirkette bulduğu kuytu yerde yemeğini yerken bir
taraftan da sevdiği piyanistlerin resitallerini dinliyordu. Hayalini kurduğu
yerde değildi ama para kazanıp kendi hayatı için adım atması gerektiğini
biliyor burada çalışma deneyimin ileride güzel bir hatıra olarak kalacağına
inanıyordu. Sahne heyecanının nasıl bir duygu olduğunu burada öğrenmişti.
Burada bir şekilde kendini geliştirmeye çalışırken diğer yandan bir orkestraya
katılabilmek için gerekli tüm seçmelere başvurmuştu.
O sabah uyandığında içinden bir ses
farklı bir sabah olacağını hissi ile uyanmıştı. Bu hissi bir işaret olarak
gördü ve doğaçlama olarak piyanonu tuşlarına dokunacaktı. En sevdiği nar
kırmızısı elbisesini giyip ev halkı daha uyanmadığından sessizce evden
çıktı. Yaşadığı ev, şirkete uzak olunca
vaktinde piyanonun başında olmak için erkenden yola çıkıyordu. Güneş yeni bir
gün başladığını uyanma vaktinin geldiğini gösteren bir neşe ile yükseliyordu.
İnsanlar uykulu bir biçimde otobüs durağında beklerken Nisan çalarken nerede
hata yaptığını anlayamadığı bir parçayı dinliyordu. Bütün notaları baştan aşağı elden geçirmesine
rağmen bir türlü bulamıyordu. O sabah ki
his ile bu parçayı çalabilmeyi diledi.
Ana ofis binasına girdiğinde erken
bir saat olduğundan daha kimse gelmemişti. Bu sessiz ortamdan yararlanıp yol
boyunca dinlediği parçayı çalmaya başladı. İlk önce etrafındaki sesleri
dinleyerek beyninizdeki odaklanmasını engelleyen düşünceliden uzaklaştı.
Hayalini kurduğu konser salonunda çaldığını insanların onun neler anlatmak
istediğini düşünerek ve her şeyi geride bırakarak tuşlara dokunmaya başladı. O
gizemli parfüm kokusu burnuna gelene kadar ne kadar süre parçanın içinde
kaybolduğunu bilmiyordu. Gözlerini açtığında karşısında kollarını bağlamış
ciddi bir şekilde duran gizemli parfümün sahibi, gözlerini dikmiş bir şekilde
ona bakıyordu. Göz göze geldiğinden birden yanaklarının yandığını
hissetti. Gizemli kokunun sahibi
karşısında duruyordu lakin bir heykelden farksız biçimde bakıp hiçbir şey
demeden ofisten çıktı. Çaldığı parçanın baştan sona dinleyip dinlemediğini
bilmiyordu. Herhangi bir şey söylemeden ana ofisten çıkmıştı. Bu davranışın iki
nedeni olabilir diye düşündü. Ya çaldığı besteyi beğenmedi ya da müziğe karşı
bir ilgisi yoktu. Bu davranışa, bakışlara
aldırmadan saate baktığında ne kadar sürede aralıksız çaldığını hesaplayınca
ister istemez gülümsedi. Güne iyi bir şekilde başlamıştı ve bu anı kimsenin
bozmasına izin vermeyecekti. Hayatında bu mutluluk hissini iliklerine kadar
hissetmeyi istiyordu
Mesai başlamadan önce herkes
kahvaltı salonunda toplanıp kendine gelmeye işe güzel başlamaya çalışıyordu.
Kahvaltı salonuna girdiğinde domates salatalık, kahve kokusu, insanların konuşmalarından olan gürültü dolayı
oluşan baş ağrısı artık olmuyordu. Alışma evresine geçene kadar bir hafta
boyunca çektiği baş ağrısı müziğine odaklamamasını engelliyordu. Bir haftadan
sonra bu gürültüye alışan beyni ağrı ile tepki vermemeye başladı. Burada edindiği
alışkanlıklardan biri de kahve içmeye başlamasıydı. Canı bir şey yemek
istemiyordu, kahvesini alıp yeni keşfettiği o kuytu köşeye gidip insanlığın
uyanışını izlemekten nedense büyük keyif alıyordu. Kahvenin dememesini beklerken, kahvaltı eden
insanların yüz ifadelerine bakmaya başladı. Kimisi daha uyanmamış gözlerle bir şeyler
yemeğe çalışırken, pencere kenarındaki masada oturan grupta arkası dönük olan
kız hararetli bir şekilde bir şeyler anlatmaktaydı. Konuşması ile masadaki
herkesi etkilediği vücut dilinden belliydi. Anlaştığı her ne ise gerçekten iyi
etki altına aldığı belliydi. Kızın ne anlattığını düşünürken gizemli parfümün
sahibininde o masada oturduğunu ve gülümseyerek kızı dinlediğini gördüğünde
ciddi gibi görünse de gülümsemesini beğenmişti.
Gözlerini kapayıp konsantre olmaya çalışıp hata
yaptığı bölüme yaklaşırken sadece onun gülümsemesini gözünün önüne getirdiğinde
anlayamadığı bir şekilde kendini mutlu hissetti. Yanında elinde bir keman ile
eşlik ettiğini hayal etti. Uyum içerisinde birlikte seslerin arasında
kayboldular. Parçanın son kısmını
bitirdiğinde hissettiği mutluluktan yaşadığı dünyaya geri dönmüştü. Gözlerini
açtığında aynı manzara göreceğini bilmesine rağmen mutlu bir şekilde kendisini
dinleyen insanların tek tek bakarken onunla göz göze geldiğinde ayağa kalkarak
onu alkışlamaya başladı. Şaşkınlıkla ona
bakarken herkes aynı şekilde ayağa kalkarak alkışlamaya başladığında yerinden
kalkıp onları selamladı. Müziği ile insanlara ulaşmanın mutluluğu içinde:
“Teşekkür ederim,” herkesin iyi hissetmesini
sağlayarak tekrar piyanonun başına geçip çalmaya devam etti. Bugün burada olan
herkesin mutlu hissetmesine neden olduğundan daha istekli bir biçimde çalmaya
başladı. O gün hayatının unutulmayacak günleri arasında yerini almıştı.
Günler aynı şekilde ilerlemesine
rağmen Nisan, gülümsemeyi düşünmeden duramıyordu. O günden sonra aynı ortamda
olsalar bile yan yana gelmemiş hatta basit bir şekilde günaydın gibi konuşmayı
başlatacak cümle bile kurmamıştı. Konuşmak, tanımak istiyordu ama nasıl adım
atacağını bilmiyordu. O günden sonra belki bir daha gülerken görme umuduyla
bakmaya devam ederken ciddi bir şekilde çalışmaya devam ediyordu. Hakkında
bildiği hiç bir şey yoktu. Ne ismini biliyordu ne de başka bir şey. Kullandığı
parfüm onun gizemli biri olduğunu ifade ediyordu. Yalnız olmuyor genelde etrafında sürekli
birileri vardı ama hiç biri samimi bir şekilde konuşmadığını gözlemliyordu.
Molalarda oturduğu kişiler sürekli konuşurken o sadece dinliyordu. Bilgisayarın
başındayken ciddi ifadesi hiç bir şekilde bozulmuyordu. Alkışladığı parça
dışında diğer çaldığı parçalara tepki vermemişti. Onu düşünmekten kendini
almıyor nasıl biri olduğunu merak ediyordu. Ama vücut dili ona yaklaşmasını
engelliyordu. Etrafına kimsenin yaklaşmayacağı şekilde duvar örmüş olan bu
adamı büyük bir istekle yakınlaşma isteği nereden geldiğini anlayamıyordu. Mesai
bitiminde çantasından kulaklığını çıkarıp radyo dinlemeye aklında onunla ilgili
düşüncelerinden uzaklaşmak istedi. Dinlemekten keyif aldığı radyo istasyonu
açtığında evren ona sanki ne yapacağını söyler gibi en sevdiği şarkıları
dinlemeye başladı.
İneceği duraktan önce indi
otobüsten. Yeni fikirler gelmesi için ya da kendini dinlemesi için yürümek onun
için en iyi yollardan biriydi. Radyodaki şarkılar çalmaya devam ediyor ama
kendisi ne yapacağını nasıl fark ettirebileceğini hala bulabilmiş değildi. Yavaş
adımlarla yürümeye devam ediyor sebepsiz yere iletişim halinde olmamalarına rağmen
neden bu şekilde ilgi duyduğunu düşünmeye çalışıyordu. Tanımadığı bir melodi
radyoda çalmaya başladı. İlk defa dinlediği bir parçayı sözlerini gerçekten çok
beğenmişti. Şarkının adını öğrendiğinde netten küçük bir araştırma yaptığında
sanatçının, güzel müzikler ürettiğini gördü. Birden aklına bire fikir geldi. Apartmanın
önüne geldiğinde evine girmek yerine Ali Bey’in kapısını çaldı. Şaşkın bir
biçimde kapıyı açan Ali Bey:
“ Nisan, hoş geldin kızım,”
“Hoş bulduk Ali amca, bugün radyo
dinlerken yeni bir şarkı dinledim ve onun piyano versiyonu nasıl olur diye
düşündüm. Eğer müsaitsen piyanoda …”
“Tabii kızım, bunca sene olan
hukukumuza rağmen hala böyle davranmama anlam veremiyorum. Geç içeri, yalnız
akort yapılması gerekiyor,”
“Eski dostumun tabiî ki de akordunu
yaparım. Çok teşekkür ederim,”
Piyanonun bulunduğu yere geldiğinde
eski dostu ile bir araya geldiği için mutluydu. Ali bey, tam bir müzik
tutkunuydu. Tek bir müzik türü değil çeşitli müzik türleri sevmeyi sever bu
müzikleri arşivlediği büyük bir müzik kütüphanesi vardı. Piyanonun kapağını
açtığında çalmaya başlamadan her zaman yaptığı gibi onunla konuşmaya başladı:
“ Biliyorum uzun süredir seni ihmal
ettim. En zor zamanlarımda senin yardımınla müziğe tutunduğumu biliyorsun.
Bugün de senin yardımına ihtiyacım var. Bana yardım edebilir misin?”
Piyanonu tuşlarına bastığı gibi
kendisine yardım edebileceğini biliyordu. Dinlediği şarkıyı ruhunda hissederek
çalmaya başladı. Her notasında “Merak ediyorum,” diye soruyordu. Sonunda
başarmıştı şarkıyı baştan aşağı eksiksiz bir şekilde anlatmak istediklerini
ifade edebilecek şekilde çalabiliyordu. Geriye bir tek mesajın doğru kişiye
ulaşması kalıyordu.
Ertesi sabah kalbi yerinden
çıkacakmış bir şekilde uyandı. Bütün gece acaba nasıl olacak diye düşünceleri
ile boğuşmaktan doğru düzgün uyuyamamıştı. Derin bir nefes alarak yatağından
kalıp hazırlanmaya başladı. Bugün hayatının sıradan bir günü gibi düşünmeye
çalışırken kalbi bu duruma izin vermiyordu. “Kendine gel Nisan, itiraf edeceğin bir şey
varmış gibi davranıyorsun,” d,ye kendi kendine konuşuyordu. Kapıdan çıkıp ana
ofise heyecanını belli etmemeye çalışarak sıradan bir gün gibi hareket etmeye
çabalıyordu ama dışarıdan gören kimse onun yaşadığı heyecanı apaçık bir şekilde
görüp ne olduğunun anlayamaya çalışıyorlardı. Kimsenin, özellikle onun yüzüne bakmayacak
durumdaydı. Derin bir nefes alıp bugün çalmayı düşündüğü bütün besteleri önüne
koyarak piyano tuşlarına dokunmaya başladı.
Her çaldığı parçada heyecanı bir
nebze olsun daha diniyordu. Ara sıra ona baksa da gözünü bir an olsun
bilgisayardan ayırdığını görmemişti. Artık zamanın geldiğine kendince ikna
olmuştu. Karşısında durup kendisini seyrettiğini gözlerinin içine gülümseyerek
baktığını düşünüp o şekilde şarkıyı çalmaya başladı. Bu şarkıyı dinleyip
dinlemediğini bilmiyordu ama şu an ona karşı hissettiği her duyguyu bu parça
anlatıyordu. Nakarat kısmına geçtiğinde gözleriyle ona bakmaya başladı. Nasıl
bir tepki alacağını bilmeden sadece ona bakarak nakarat kısmını çalmaya devam
ederken o ise hala bakmamaya devam ediyordu. Bütün umutları yavaş yavaş sönmeye
başladığı müziğine de yansıyordu. Sadece ona ne hissettiğini anlatmak istemiş
fakat başarılı olmadığına inanmaya başlamıştı. Yerinden kalktığını kendisine
doğru geldiğini yürüdüğünü fark ettiğinde yanlış notaya bastığını anlamış
durumu hızlı bir biçimde düzeltmişti. Parfümün kokusu onun yanına biraz daha
yaklaştığını haber veriyordu. Son bölümü yavaş bir biçimde çaldığında yanından
geçmiş gözlerinin içine bakmıştı. Aklından olan acaba ne demek istediğini
anlamış mıydı?
Not: Nisan'nın çaldığı parçala;
Yorumlar
Yorum Gönder