Bugün Varsınız Yarın Bir İhtimal Final
15.
Bölüm
O
geceden sonra Emir’le bir daha konuşmak için uğraştıysa da kapı her daim yüzüne
kapalıydı. Eli kolu bağlı beklemek Mehmet Said için zor bir durumdu. Her gün
işten eve dönünceye kadar rahat nefes alamıyordu. Limanda çıkan her gürültüde
ve şüpheli harekette yüreği ağzına geliyordu. Öldüğünde arkasında yas tutacak
bir insan olmadığı için ölmekten korkmuyordu. Aziz Hocasının ölümle ilgili
sözleri geldi aklına:
“Ölüm… İlk duyduğunuzda bir korku
beliriliyor aklınızda, bu dünyaya ait her şeyi bırakıp bilmediğimiz bir yere
gitmek. Ölümden sonrasını kimse bilmiyor, ruhumuz bedene girmeden evvel ne
olduğunu bilmiyoruz. Yaşadığımız bu dünyada herkes ölümden korkuyor her gün bir
adım yaklaştığı halde. İlk önce şunu sormalıyız kendimize; neden ölümden
korkuyoruz? Yüce Allah her insanoğlunu farklı bir amaçla dünyaya gönderir.
İnsanoğlu aklı erdikten sonra vereceği kararlar ile hayatına devam eder. Alıştığımız, yaşadığımız aldığımız eşyalardan
tutun daha nice şeyleri bırakıp gitmeyi istemeyiz. Çünkü öldükten sonra ne
olacağını hiçbir insanoğlu bilmiyor. Allah yolunda Salih bir amel işleyen kul,
ölümden korkmaz. Çünkü O’ndan gelip O’na döneceğini bilir. Bu dünyada O’na
hasret yaşar. O’nu hisseder her anında yanında olduğunu bilir. O’nun sevgisini
rızasını kazanmak için nefsi ile mücadele eder. Ve vakti geldiği bir gün O’na
döneceği gün geldiğinde düğün gecesi gibi hazırlanır. Ne ben ne siz
bilebilirsiniz ilerde nasıl bir ölümle karşılaşacağımızı… Ama şunu unutmayın
Allah’ın sevdiği bir kul iseniz ki, bunu yalnız Allah bilir,işte o zaman ölüm
size sevgiliye kavuşma anı olarak gelir.”
Bu sözler aklın geldikçe Emir’in nasıl
bu hale dönüştüğüne bir anlam veremiyordu. İlk karşılaştıkları o Karaköy
rıhtımındaki Emir’le şimdi karşısında olan Emir çok farklıydı. Birliğe
yerleştiği ilk günlerde Emir’le karşılaşınca çok şaşırmıştı. Kendisini
gülümseyen bir yüzle karşılayıp hayırlı olsun demişti. Emir o zamanlar
birlikteki ne işe yönlendireceğine dair karar günündeydi. Murat bey onun
hakkında verdiği karardan sonra birlikten ayrılıp eğitim göreceği sadece giden
kişinin bildiği bir yere eğitime gönderilmişti. Sonrası çok farklı bir Emir
çıkmıştı karşısına.
“ Molla daldın gittin yine kendine
gel… “ dediğinde Ferit yanına oturmuş ona bakıyordu:
“ Ne o derinlere dalmış gidiyorsun.
Bir sorun varsa çözelim”
“Yok Ferit düşünüyordum öylesine.”
“Düşünüyordum Öylesine dediğine göre
vardır bir şey. İnsan boş boş düşünür mü ki? Anlat dinliyorum.”
“ Şu an diyorum ölsem arkadan yas
tutacak ağlayacak kimse yok. İyi ki de yok olsaydı daha kötü olurdu benim için.
Bu dünyada beni hatırlayacak kimse olmayacak Ferit, hiç yaşamamış gibi
olacağım.”
“Düşündüğün şeye bak! Daha çok gençsin
Mehmet, evlenecek yuva kuracaksın. Eğer ki o zaman dostluğumuz devam eder
yaşlığımızda bunu sana hatırlatırım. Bak dünyada seni hatırlayacak insanlar var
diye.”
“İnşallah”
“ Hadi arrival ‘a gidelim
karşılayacağımız yolcular var bizi beklerler.” Dediğinde beraber mola odasından
çıkıp görevli oldukları yer doğru yürümeye başladılar. Limandaki insanların
hepsi bir yere yetişme telaşı içerisinde bekliyorlardı. Telefonlara eğilmiş
başlardan bir saniye sonra ne olacak diye düşünmeden sosyal medyadaki
yarattıkları hayata devam ediyorlardı. İnsanların yüzlerine baka baka ilerken
Rumeysa’yı gördü. Hızlı adımlarla yanından geçmişti. Arkasından sadece baktı. Gözden
kaybolana kadar… Arkasından baktığı için
Ferit hızlı bir biçimde ilerlemiş ona yetişmek için adımlarını hızlandırırken
güvenlik kontrolünün orada Ömer’i gördü.
Birden soğuk terler boşandı, Ömer üzerinde bomba olduğunu anlamıştı,
normalde o kadar kilolu bir insan değildi. Uzun bir sıradaydı. Gözleri Emir’i
aradı planı bilmiyordu. Bir şeyler yapmalıydı. Telefonla aradı ama kapalıydı.
Eli kolu bağlı hiçbir şey yapamıyordu. Birden çığlıklar doldu herkes onun
olduğu tarafa koşmaya başladı. Silah sesleri daha yakınına geliyordu. Emir
silahla içeri girmiş önüne gelen herkesi vuruyordu. Büyük bir patlama oldu.
Mehmet Said anlayamadan patlamanın etkisiyle bir köşeye savrulup kendinden
geçti. İlk önce Mustafa kendini patlatmış etrafı kan gölüne çevirmişti. Parçalanan
insan bedenleri, yaralananlar, ölenler bir kan değil ölüm kokusu sarmıştı her
yanı. Mehmet Said kendine geldiğinde kolu inanılmaz derece de ağrıdığını
hissetti. Patlamanın etkisiyle savrulduğunda aldığı darbe sonucu kolu kırılmış
olabileceğini düşündü. Yavaşça ayağa kalktı. Herkes korku ve panik içersinde
nereye gittiklerini bilmeden koşuyorlardı. Rumeysa’yı gördü, Ömer birkaç adım
uzaklıkta birbirilerine bakıyorlardı. Ömer kendini daha patlatmadığına göre
ikna etme şansının olacağını düşünerek en hızlı bir biçimde yanlarına yürümeye
başlamıştı.
Rumeysa
, abisi Ömer’i görünce olduğu yerde donup kalmıştı. Ömer, sonunda onu bulmanın
zaferiyle gülümserken:
“Dünyanın küçük olduğunu söylemiştim
sana. Ne yapar eder seni bulur temizlerim demiştim. Sen bana inanmadığın halde
kaçtın. Okumak istiyorum evlenmek istemiyorum dedin kaçtın. Seni buldum işte.
Ailemi ne duruma düşürdüğünün bildiğin halde yüzümüzü eğdin. Bunu hesabını
ödeme zamanı geldi.” dediğinde Rumeysa bir şey söyleyememişti. Kaçabildiği
kadar kaçmıştı ailesinden. Ömer nasıl olsuysa bulmuştu onu. Ölümü kabullendi
hiçbir şey demeden nasıl olacağını düşünmeden gözünü kapatıp beklemeye başladı.
Gözlerinde akan yaşların karşısındaki insana etkilemeyeceğini biliyordu. Söylediği
son söz:
“ Hakkımı sana helal ediyorum. Sen
etmesen bile…” Ömer onu duymadan üstündeki bombayı patlattığında, parçalanan
bedeninde hiçbir şey hissetmedi. Bedeninde ayrılmış huzurlu bir şekilde uykuya
daldığını hissetti. Mehmet said, Ömer’in patlattığı güçlü bomba etkisiyle nasıl
savrulduğunu anlayamadan yere düştü. Nefes alırken bütün vücudunun ağrıyordu. Ölümü beklerken:
“ Allah’ım beni ve bu işe yapanları
affet. Onlar iyi insanlar, neden bu şekilde dönüştüklerimi anlayamadığım için
onları ikna edemediğim için beni affet. Sen affetmeyi seversin Allah’ım. Affına
sığınırım.” Dua ederken, yanına biri yaklaştığını gördü. Elinde silahla
karşısında duran Emir’di. Büyük bir iş başarmış gibi olan sevinci yüzüne
yansıyordu:
“ Mehmet Said, sende bu günahkarlar
arasında yerini aldığın için mutlu musun? Şehit
olarak ölmek varken bu şekilde ölmek senin için bir sorun olmamış belli ki. Biliyor musun birliğe katılmanı hiç
istememiştim. Hatta herkesin sana karşı ilgi ve sevgi duyması hiç hoşuma
gitmemişti. Bu plan yapılırken bu vazife ilk sana verilecekti. Çünkü öldüğünde
arkadan ağlayacak yas tutacak kimse olmayacaktı. Sonradan gelen birinin benim
istediğim vazifede görev almasını istemedim. Oyunu kendi kurallarıma göre
oynadım. Ve sonuç… Seni öldürmek büyük bir zevk olacak. Elimi kolumu sallaya
sallaya çıkacağım buradan. Bu dünyada hiç yaşamamış olacaksın.” Silahı ona
doğrulttu. Mehmet Said gözlerini kapattım kendisini öldürecek kurşunu
beklerken, birinin onu kolundan tutup ayağa kaldırdığını hissettiğinde
gözlerini açtı. Rüyasında gördüğü uzun boylu heybetli kişi ona gülümseyerek
bakıyordu. Ne olduğunu anlayabilmek için etrafına baktığında zamanın durduğunu
anladı. Kendi bedeni yüzükoyun yatmış biçimde gördüğünde öldüğünü anladı. Emir,
bacağına aldığı kurşunla yaralanmış, elinde kelepçe ile polis ambulansına
götürüyorlardı. Yanlarından geçen hiçbir insanoğlu onları görmüyorlardı. Bir an
Emir ‘le göz göze gelmek istedi. Emir’in bulunduğu ambulansın yanından geçerken
ona baktı. Çıldırmış gibi çığlık atmaya başladı. Etrafındaki kişiler onu zor tuttuğunda
doktor sakinleştiriciyi yaptı.
Yolun sonuna geldiğini anlamıştı. Herkesin merak ettiği o yere nasıl geldiyse
öyle gidiyordu.
SON
Yorumlar
Yorum Gönder