Uyutmayan Cümleler

Bir heves ile yazmaya başladığım novella’mın ki artık hikaye yada yazı demiyorum geçen günlerde bir kalemde silmiş bulunmaktayım sevgili okuyucu. Yazdığım toplam yedi bölüm, 12.000 karakter, 30 sayfayı geri dönüşüm kutusuna gönderip daha sonra kalıcı olarak sildim. Verdiğim emeğin hepsi aslında bir tuşa baktığını öğrendim. Yaşadığımız hayatta da böyle her şey bir adım ile sonsuza kadar hayatınızdan çıkabilir. Ve novellayı sildiğim günden beri kaleminle hayat verdiğim her cümle beni uyutmamaya sürekli anlatmak istediklerimi okuyucuya nasıl ifade edebilirim, ne mesajı vermek istiyorum şeklinde düşüncelere dalmama sebep oldu.

            Bundandır ki sevgili okuyucu gönül rahatlığıyla uyutmaktan ziyade bir içme dökme yazısı şeklinde neden bu novellayı sildiğimi anlatacağım sizlere. Hazırsanız başlıyorum.

            2015 yılında bu blog yazıları yazmaya başladığım vakit profesyonel bir yazar olma gibi bir iddiam olmada sadece aklımdan geçen her hayalin ya da “Bu şekilde olsaydı nasıl olurdu?” sorusuna yanıt arayarak başladım. Yarattığım dünyada cümlelerimle hayat verdiğim karakterler ile bir bağım oluyor onlara sanki gerçek hayatta benimle beraber yaşayan insanlar olarak görüyordum. Ve yazdıkça daha çok yazmak, kalemimle hayat verdikçe mutlu oluyordum.  Hikâye dışında gezdiğim yerler, keşfettiğim mekânlar vb. Birçok kategori açarak blog sayfamı geliştirmeye çalıştım. Yazmam için beni destekleyen sınırlı sayıdaki insana güvenerek yazmaya devam ettim. Çok popüler bir blog sayfası değil ama bir kişi bile yazdığım yazıyı okuması bile beni mutlu etmeye yetiyor.  Daha çok kişiye ulaşmak için sosyal medyada çok iyi bir şekilde aktif olmam gerekirken maalesef bu konuda çok iyi değilim. Sosyal medya hesabımda faal biçimde kullanmadığımda çok büyük sayılarda bir takipçim de yok diyebilirim.

            Yazdıklarımı okuyan kişi sayısı az olsa bile yazmaktan ve yazarken mutlu olmaktan vazgeçmedim. Kendimi her defasında nasıl daha iyi olabilirim diye geliştirmeye çalıştım. İlk zamanlar edebi bir eser yazmaya karar verdiğimde bütün her şey doğaçlama olacak bir şekilde meydana gelirdi. Kurgu, olay örgüsü, karakter vb. Gerekli olan teknikleri ne olduğunu bilmeden o an aklımdan ne geçiyorsa onu yazardım. Bir okuyucu gözüyle yazdıklarımı okuyunca bir kalemde hepsini silerdim. Bu konuda bir şekilde kendimi geliştirmek için elimden geleni yapmaya başladım ve hala her yazdığım yazıda bir adım daha atarak kendimi geliştirdiğime gördüğüm okunma sayılarından rahatlıkla anlayabiliyorum.

            Aklınızdan neden yayınevlerinin yazarları keşfettiği o meşhur yazı platformundan yazmadığımı sorduğunuzu duyar gibiyim. Çok samimi olduğum dostum dediğim yakın bir arkadaşımda bu platformda yazmam için elinden geleni yaptı diyebilirim ama o platformda yazmak hiç bir zaman içimden gelmedi. Yazsaydım belki bir yayın evi beni keşfeder ve basılmış bir kitabım olur daha çok insana ulaşma ihtimalim vardı. Fakat o platformda yazmak istemedim. Tamamıyla bana ait bir sayfada istediğimi yazabilme özgürlüğüne sahipken neden okunmak, insanların ilgisini çekmek için aynı konu üzerinden yazmak durumunda olmak isteyeyim ki! O platformda geliştirmekte olan iyi bir yazar yolunda ilerlemeye çalışan insanları inkâr edemem. İyi bir okuyucu olduğumu düşünerek bu platform sayesinde kitabı basılmış kişilerin kitaplarını okudum. Kalemine güvenen kendini geliştiren yazar adaylarının kitaplarını arşivime ekledim. Hatta kitap okumaya başlamak isteyen arkadaşlarıma okumaları için tavsiye ettiğim kitaplar oldu. 





Daha önceki paragrafta yazdığım gibi kendi özgür irademle istediğim her şeyi yazabilmek için blog sayfası oluşturmaya karar vermiştim. Artık blog yazıları günümüzde eskisi kadar popüler olmasa bile yayınladığım ve yayımlayacağım her blog yazısında mutlu olacağıma ve az sayıda insana ulaşsam bile yazdıklarımın okunacağına inanıyorum.

            Gelelim asıl yazmak istediğime... Geçen aylarda yazmaya başladığım yazıyı neden sildim? Bu novellayı yazma fikri yıllar önce arkadaşımla izlediğim bir filmden esenlenerek aklıma gelmişti. Öyle bir kurgu ve olay örgüsü yaratmalıydım ki okuyan kişi:” Vay be gerçekten iyi düşünerek yazmış”düşüncesinin aklından geçmesini istedim. Tabii o zamanlar yazma konusunda doğaçlama yazan bir insan olduğumdan bu novella için elimden gelen en iyisini yapmak için kendimi geliştirmeye başladım ve bu süre zarfında kısa hikâyeler ve yazılar yayınlamaya başladım. En çok okunan hikâyelerimden biri olan “Bugün Varsınız Yarın Bir İhtimal” sayesinde kendi çapımda iyi bir okuyucu oranına ulaştığımda daha iyi bir şekilde motive olmuştum. Bu novellayı en biçimde yazmalıydım. Yazacağım her cümlede okuyacak olan kişilere anlatmak istediklerimi iyi bir şekilde ifade etmeliydim. En son yazdığım yayınlamak için hazır olan “Mavi Şemsiyeli Kız ve Hayalet Kelimeler” yazımı bitirdikten sonra bu novellayı yazmak için kendimi hazır hissediyordum. Karakterlerimi, olayın nasıl gelişeceğine dair olan örgüsünü, kurgusunu tastamam olduktan sonra bir gece vaktinde bir fincan kahvem ile yazmaya başladım.

            İyi motive olmuş, tam anlamıyla odaklamış bir biçimde yazmaya başladığım ilk bölümde kendime şaşırarak uzun ve bir o kadar da iyi bir derece yazıp bitirdiğimde hayretler içersinde kalmıştım. Çünkü bir oturuşta o kadar karakter uzunluğunda yazan biri değilim ve bir saat içerisinde bu kadar uzun yazmak benim açımdan çok iyi diyebilirdim. Birinci bölümü yazdıktan sonra gerisi çorap söküğü gibi gelmiş yedinci bölüme gelene kadar belli aralıklarla yazmaya devam etmiştim. Ama içimi kemiren beni huzursuz eden bir şey vardı. Ve bu huzursuzluğa rağmen yazdığım her bölümü redakte etmeyi erteliyordum. Biliyordum ki eğer redakte edersem beğenmediğim çok şey bulacağımdan emindim ve bunu düzeltmek yerine bir kalemde sileceğimi de biliyordum.

             Nitekim nasıl olduysa o cesareti kendimde bulup yazdığım 7 bölümü bir okuyucu gözü ile okumaya başladım. Okuyucu gözü ile okuduğum zaman yaptığım hatalardan çok karakterimi istediğim gibi ifade edemediğimi, daha önce yazdığım karakterlerle eş değer biçimde yazdığımı fark ettiğimde kendimi aynı kurguda yazan bir yazar gibi tekrara düştüğümü anladım. Her yazdığım ister kısa hikâye ister novella olsun farklı yaşamlar anlatmak gerektiğine inanmaktayım. İnsanlara okuduklarında onarla vermek istediğim mesajı iyi bir şekilde anlatmadığımı, fark ettiğimde bu novellayı okuyacak insanların yerine koydum kendimi. Daha iyi şekilde cümlelerimle ifade edeceğimi bildiğim için sildim. En baştan yazmaya anlatmak istediklerimi ifade edebilecek cümlelerle anlatmaya karar verdim. Yolun çok başında olduğumu biliyorum ama yazdığım her cümlede bir adım daha istediğim yere geldiğimim farkındayım. Emek verip zamanımı vereceğim her cümle buna değer. Yazımı bitirdiğim vakit blog sayfamda yayımladığımda anlatmak istediklerimi ifade etmemin mutluluğunu yazdığım cümlelerde bulacaksınız.

            Uyutmayan cümleler sayesinde olaşan bu içme dökme yazısını sonuna kadar okutabilmiş isem ne mutlu bana bir sonraki blog yazsında görüşmek üzere…



 

Yorumlar

  1. Şunu unutma ki sen artık yolun başında olan birisi değil. Baya bir yol kat etmiş bir yazarsın benim nazarımda. Yazmaya devam et lütfen. Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazmaya karar versiğim andan itibaren beni her şekilde desteklediğin için teşekkür ederim 😊 Cancağızım

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar