Bugün Varsınız Yarın Bir İhtimal Bölüm 3
Hafta sonu sabah gireceği deneme
sınavı bahanesi ile yurttan erken çıkmıştı. Sınav için gideceği yer yakın bir
olduğu için yürümeği tercih etmiş yol boyunca düşünmeden etrafına bakıp insanları
gözlemlemişti. Özellikle aileleri… Okul bahçesine girdiğinde deneme sınavı
olmasına rağmen kalabalıktı. Usulca bir köşe bulup orada kapının açılmasını
bekledi. Bahçede dua okuyan anneler, dünya umurunda olmayan gençler, sınavı
hayatı gibi önemseyenler ve benzeri insanlar vardı. Kendisi gibi tek başına
bekleyen kimse yoktu diye düşünürken gözüne bir kız takıldı. Yanında kimse yok
gibi gözüküyordu. İnce uzun boyluydu, üstündeki kıyafetine baktığında çok iyi
durumda değildi. Etrafına ürkekçe bakıyordu, sanki birisinden gizli gelmişti
sınava. Kapıların açıldığını görünce durduğu yerden yavaş adımlarla ilerleyip o
ilk girmeye heveslilerin içeriye girmesini bekledi. Sıraya girdiğinde o kızı
gördü. Rahatlamış olduğu yüzüne yansıtmıştı. Mehmet Said kızın yüzündeki
rahatlığı görünce sevindi nedense. Özel bir dershanenin gerçek bir sınav
deneyimi yaşamaları için kendilerine ait olan bu okulu düşünmüşlerdi. Sınav
olacağı sınıfa girdiğinde onun yemyeşil gözüyle karşılaştı. Bir ana bakıştıktan
sonra hemen pencereye doğru baktı. Mehmet Said , önüne kağıdı geldiğinde öylece
kalakalmıştı. Herkes soruları okuyup bir an önce soruları çözmeye çalışırken o
hiçbir şey öylece bakıyordu. Gözlerini kapayıp derin nefes aldı:
“ Biliyorsun senden başka kimsem yok.
Yalnız sen bilirsin durumumu yalnız senden yardım eder sana kulluk ederim Allah’ım”
deyip gözünü açıp soruları okumaya başladığında çözmeye, kendine göre doğru
cevapları işaretledi. Sınav sonucu hızlı bir biçimde gün içersinde adreslere
postalanacaktı. Mehmet Said yurdun adresini vermemişti, o yüzden dershanenin
kendi merkezinden belgesini alacaktı. Sınıftan çıktığında “Burada okuyan benim
yaşımdakiler ne kadar şanslı olduklarını, elindekinin kıymetini biliyorlar mı acaba?”
diye düşünmeden kendini alamadı. Bir kere kendi okuduğu devlet okuluna hiç
benzemiyordu. Son derece temiz ve düzenli sınıflar, koridor duvarlarında bilgi
akışı sağlayan panolar ve daha birçok özellik vardı bu okulda. Ağır adımlarla
bahçeye çıktığında sınav sonuç belgesini alana kadar vakti olduğunu düşündü.
Yüzüne gelen ılık bahar rüzgarı ile canı yurda gitmek istemedi. Okulun
yokuşunda aşağı indiğinde Cihangir karşısına çıkacaktı. Oradan yürüyerek
Karaköy rıhtıma yürüyebilirdi. Hem dershanede yolunu üstündeydi. Bugün keyif
yapmak istiyordu. Okulun kapısının bu düşünceler aklından geçerken hızlı
adımlarla yanından geçen bir kişi omzuna çarptı. Bir pardon demeden çekip
gitmesine tam söylenecekken içinden o ürkek kız olduğunu anlayınca bir şey
demedi. Rüzgarın eşlik etmesiyle yavaş adımlarla her anın tadını çıkararak yürümeye
başladı. İnsanlara bakarak nasıl bir hayatları olduğunu tahmin etmeye çalıştı.
Kimseyi tanımıyordu. Onu da bu çevrede tanıyan yoktu. Bir nevi kendini özgür
hissetti. Yolda yürürken boş harabeye yüz tutmuş ahşap bir ev gördü. İçeride
birileri var mıydı bilmiyordu ama merakına yenik düşerek bahçe kapısından içeri
girdi. Heybetli bir biçimde karşısında duruyordu ev zamana meydan okurcasına…
Bahçenin arka tarafına geçtiğinde bir salıncak gördü. Yurtta sıra bir türlü
gelemediğinde istediği gibi salıncağa binememişti. Şimdi karşısında boş bir
salıncak vardı. Etrafına baktığında kimse yoktu ve salıncağa oturup sallanmaya
başladığında o kadar mutlu hissetti ki kendini ki kendini aklında ne sınav
vardı ne de başka bir şey… Hayatında en son bu kadar mutlu olduğunu ne zaman
hissettiğini hatırlayamadı. Hatırlamamasına o kadar önemsemedi şuan mutluydu.
Yavaşlayıp indi salıncaktan, burayı aklına kazıdı eğer ki kendini iyi hissetmek
istediği zaman buraya gelecekti. Yokuştan aşağı hızlıca indiğinde Sıraserviler
caddesine girmeden sınav sonuç belgesini almaya dershanenin olduğu binaya
girdi. Mehmet Said ‘i kendisini sabahtan beridir her adımını takip edildiğinden
haberi yoktu. Emir, Burak’ın kendisine verdiği direktifle fark ettirmeden takip
ediyordu. Uygun bir zaman olduğunda iletişime girecekti. Danışmadaki görevli
doğru gelerek:
“Bugün olan denemenin sonucunu almak
için gelmiştim. Buradan alabileceğimi söylediler.”
“İsminiz?”
“Mehmet Said Ataeren “ dediğinde
görevli yazıcıdan bir kağıt çıkarıp zarfa koyup Mehmet Said ‘e uzattı. Zarfı
hiç açmadan dershanenin bulunduğu binadan çıktı. Sıraselviler caddesine doğru
girdi. Aklına Cihangire geldiği ilk zamanlar geldi. Ne çok kaybolmuştu bu
sokaklarda şimdi ise her yeri avucunun gibi biliyordu. Cihangir, eğlence ve
ünlülerin mekanı olarak algılansa da mimari yapısı çok beğeniyordu. Bu yüzden
Cihangir semti hakkında olan bütün kitapları okumuştu. Ara sokaklardaki eski
zamanlardan kalma binaların duruşu bir bende zamana direniyorum diyordu. Bu
düşüncelerle yürüyerek Firuz Ağa cami ne doğru gelmişti. Emir , nereye
gideceğini bir satranç oynar gibi tahmin etmiş kısa yoldan yolunu Karaköy
rıhtıma doğru gitmişti. Burak’ın aradı:
“ Abi hedef şuan Karaköy rıhtıma doğru
gidiyor. Planladığımız gibi hamlemi yapacağım.”
“Tamam, Emir, aklını karıştırmamız
lazım. Sana güveniyorum.”
“Allah razı olsun abi”
“Rabbim işini rast getirsin.”
“Âmin inşallah abi kapatıyorum
telefonu hedef gözüktü.” Deyip kapattı. Mehmet Said olanlardan habersiz bir şekilde karşısındaki
manzaraya baktı. Bir taraftan tüm ihtişamıyla karşısında duran Topkapı Sarayı
diğer taraftan insanoğlunun kalabalıklığından gözükmeyen Eminönü Meydanı... Karşısında
dünya umurunda olmayan oltasının ucuna balık gelmesini bekleyen balıkçı
tayfası... Değişik bir şehirde yaşıyoruz, her yerden her türden insanla
karşılaşabilmek mümkün bir şehirde. Mehmet Said, önce bu bütün manzarayı
rahatlıkla görebileceği bir banka yerleşti. Çantasına attığı zarfa hala
bakmamıştı. Göreceği sonuca bir türlü bakmaya bir türlü cesaret edemiyordu. İlk
önce bu manzaranın tadını çıkarmalıydı. Martıların simit bekleyen seslerini,
Galata köprüsünden geçen tramvay sesleri ve en çokta gözlerini kapatıp şehri
dinlemeyi istedi. Sonra bakardı sınav sonuç belgesine. Bir an olsun akıp
gidiyordu burada zaman, hiç durmadan bir devinim sürüp gidiyordu burada. Emir,
yapacağı hamleyi bekliyordu. Sınav sonuç belgesini açmasını bekliyordu. Belgeye
baktıktan sonra göreceği ifadeye göre adımını atacaktı. Nihayet beklediği an
geldi. Mehmet Said zarfı çıkarıp sabah girdiği deneme sınavının sonucuna baktı.
Kendi kendine gülümsedi, morali bozulup suratının asılmasını beklerken neden
gülümsediğini anlayamamıştı Emir. Çünkü onun sınav sonucunu biliyor,
gülümsemesinin sebebi ne olabilir diye düşünüyordu. Elindeki sınav sonuç belgesi kendisine ait
değildi. Bu sabah gördüğü o ürkek bakışlı kızın resmini görünce görevlinin
böyle bir karışıklık yapmasına sevindi. Rumeysa Aydın’ın sınav sonucu elinde
durmaktaydı. Sınav sonucundan çok kızın
gözlerine takılıp kalmıştı. Siyah beyaz bir çıktı olmasına rağmen yemyeşil
gözlerine bakmaktan kendini alamıyordu. Hayatında bir daha bu kızla
karşılaşabilir miydi bilmiyordu ama bu fotoğrafı ömür boyu saklayacağına emindi.
Bu düşüncelere dalmışken yanına bir erkek oturunca bütün bankı kapladığını
anlayınca utanıp kenara kaydı. Şaşkınlıkla göz ucuyla yanına oturan kişiye baktı.
Elindeki belgeyi sanki gizli bir belgeymiş gibi cebine koydu. Kimsenin
görmesini istediği bir fotoğraf değildi sadece ona aitti. Kendi yaşlarında
olmalıydı, sıradan gösterişli bir kıyafet yoktu üzerinde insanın bakma isteğini
ortaya çıkaran bir yüzü, tanımadığı halde güven veren bir duruşu vardı. Aklından
bu düşünceler geçerken Emir konuşmaya başladı:
“ İnsanoğlu, bu dünyaya neden
geldiğini unutarak kendi yarattığı kaosta boğulup gidiyor.” Dedi Mehmet Said’e
baktığında şaşkınlık içerisinde ona bakıyorken yüzüne baktı ve devam etti:
“ Koşulsuz sevgi sevilmek istiyoruz,
bütün bir hayatımızı bu sevgi için harcıyoruz bulduk zannediyoruz ama bir
bakıyoruz ki o değilmiş. O bizi her gün nerede olduğunu bildirip huzuruna
çağırıp kalbimizde bizi beklerken biz bu dünyaya dalıp onu huzuruna gitmiyor
başka yerlerde aramaya devam ediyoruz.”
“ Kalbimizde olan kim ki ?”
“Bütün âlemlerin Rabbi olan Allah “
dediğinde Eminönü Yeni Camii’nde ezan okunmaya başlanmıştı. Emir yerinden
kalkıp:
“ Seninle konuşmak isterdim ama
aşkların en yücesinin huzuruna gidiyorum. Allah’ın selameti üzerinde olsun.”
Mehmet
Said hayretler içerisinde bakakalmıştı bu yabancıya. Emir hamlesini iyi bir
şekilde yapmanın rahatlığıyla ve bir sonraki hamlenin tam istediği gibi
olabileceğini tahmin ederek caminin yolunu tuttu.
Yorumlar
Yorum Gönder