Yalnızlığın Portresi

Bembeyaz sayfa bomboş önünde aklımdaki yazılmayı bekleyen kelimelerle dolu iken içimde bir türlü yazmak gelmiyor. Yapmak istediğim her şey  yarım kalıyor bugünlerde... Tamam diyorum hazırım dediğimde bilgisayarımın başında oturup tam yazmaya başlayacakken bir an başka bir şey oluyor yazmaya başlayamıyorum. Yazarken mutlu olan ben, yazamamanın mutsuzluğu ile hayatıma devam etmek zorunda kalıyorum. Bu mutsuzluğumun üstüne nasıl bir yazı ortaya çıkarırım acaba? Düşünürken buluyorum kendini sonuç mu ne oluyor dersiniz? İşte şuan okumakta olduğunuz yazıyı yazıyorum.
Bir bardak çayımı da yanıma aldım şimdi kaldığım yerden yazmaya devam edebilirim. Bu yazıyı yazmaya sebep olan durum ise sosyal medyada dolaşırken karşıma çıkan bir fotoğraf yüzünden oldu. Bir insan, karşısına çıkan herhangi bir obje, fotoğraf, kitap yada şuan aklınıza gelen herhangi bir şey etkileyebilir. Bu fotoğrafı gördüğümde yazmam gereken bir işareti aldım diyebilirim. Anlıyorum şuan yazmama sebep olan fotoğrafı merak ediyorsunuz. İşte o fotoğraf:



Bu fotoğraf Thomas  Waerness adlı Norveçli bir fotoğrafçıya ait. Çekilen yer ise Strynefjellet  Norveç adında bir yer. Bu fotoğrafı gördüğümde bana hissettirdiği tek duygu yalnızlık. o koskoca , büyük kalabalıklar içerisinde yaşadığımız dünyada farkında olmadan büyük bir yalnızlık içerisinde yaşadığımı hatırlattı bana... Doğduğumuz andan itibaren kabalık içerisine karışma telaşımız  ile başlıyor hayatımız. Okul, aile arkadaş çevresi derken her yerde dahil olduğumuz insan kalabalığından neden kendimi bu kadar yalnız hissediyorum?
Yalnızlık edebiyatı yaptığımı düşünmeyin, eğer o şekilde yazmış olsaydım okuduğunuz bu cümlelerin çoğu aforizma cümlelerle dolu olurdu.  Konuyu dağıtmamam gerek anlatmak istediklerime odaklanmalıyım.
Hissettiğim bu yalnızlık duygusu insanlara karşı güvenmeyip kendimi anlatmama sebep olabilir. çok yakın dostlarım olduğu halde güvendiğim halde onlara karşı bile kendimi anlatamıyorum. İçimden gelmiyor ruhumda kopan fırtınaları anlatmak. Herkesin derdine koşan, yardım etmeye çalışırken kendimi anlatmaya gelince susmayı tercih ediyorum.
Yıllardır alıştığım tek kişilik hayatıma kimseyi dahil etmek istemiyorum. Yalnız dolaşırken o hissettiğim özgürlük duygusu yanımda biri varken hissedemiyorum. Çocukluğumdan kalma kendi kendime oynayan bir çocuk olduğum için bu yüzden olabilir. Ama etrafımdaki insanlara baktıkça o kalabalık içerisinde nasıl yaşadıklarını anlayamıyorum. Tek başıma kitap okuyup kahve keyfi yapmak benim için iyi bir keyif durumuyken başkaları için can sıkıcı bir aktivite olarak görülebilir.
Daha da canınızı sıkmadan bu yazıyı bitirmenin vakti geldi sanırım. Belki sonuna kadar da okumayıp yarıda bile bırakmış olabilirsiniz kim bilir.. ben sadece fotoğrafı gördüğümde neler hissettiğimi , hissettiklerimi buraya aktarmaya çalıştım. Okumak mı? Orası size kalmış.

Yorumlar

Popüler Yayınlar