Bugün Varsınız Yarın Bir İhtimal Bölüm 14

 

Huzur dolu bir yerde hissetti. Bütün bir ömür boyunca burada yaşabilirim diye düşündü. Etrafında ağaçlar, adını bilmediği çiçekler, her rüzgar esişinde gelen tahmin edemediği güzel bir koku vardı. Bu bahçeye nasıl geldiğini bilmiyordu. Kendini birden burada buluvermişti. Başka insanlar var mı diye yürümeye başladı. Kimse yoktu. Yürümeye devam etti. Sonra sessizce bir ağlama sesi duydu. Sesi duyduğu yöne gitti. Ağacın altında kendisine arkası dönük bir insan duruyordu. Dua ederek ağladığını anladı. Yanına doğru gitti. Yüzüne baktığında kalbi yerinden çıkacakmış gibi hissetti, dizlerin bağı çözülüp diz çöktü karşısına. Onu, görmese de tanımıştı. Ne söyleyeceğini bilemiyor kalbi olanca hızıyla çarpıyordu. Dua ediyordu. Sadece Ona bakarak bekledi. Allah’ın bu yüce kulunu kim ağlamasına neden oluyordu. Bilmek istedi. Sormaya niyetlenmişken O’nun naif sesini duydu:

“Allah’ım, hayır da sendedir şer de… Sen merhamet etmeyi seversin, affetmeyi seversin. Lütfen onları affet. Senin rızanı kazanmak için yanlış yolda yürümüş bu kullarını affet.” Diye dua ettiğini duydu. Tam onunla birlikte dua etmek isterken birden kendini limanda kanlar içerisinde yatan insanlar arasında gördü. Korku dolu gözlerle etrafına bakarak ilerlemeye başladı. Emir’in parçalanmış vücudunu gördü. Koşarak yanına gitti. Hala nefes alıyor dua etmeye çalışıyordu. Ne dediğini anlamak için biraz daha eğilmişken arkasında bir insan gölgesi, gördü. Uzun boylu, heybetli biriydi. Mehmet Said ister istemez ayağa kalktı ne diyeceğini bilemeden sadece baktı. Adam konuşmaya başladı:

“Yanlış insanlara inandı ve güvendi. Biz insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık.” İsra suresinin 13. Ayetini söylediğinde kim olduğunu anlamıştım. Anlatılanların aksine korkutucu gözükmüyordu. Birden Emir’in ruhu bedeninden ayrılıp O’nun yanına geldi.  Bir anda her yer karanlık oldu.”


Sırılsıklam ter içinde uyandı rüyasından. Kalbinin sakinleşmesini bekledi. Bu rüya ona işaretti. Bu vebalin altına giremezdi. Bir an önce bu eylemin yapılmaması için ikna etmesi gerekiyordu. Saatine baktı. Gecenin üçü… Emir insomia hastası olduğunu biliyordu, bu saatte kesinlikle uyumuyordu. Yorganı üstünden attı, terliklerini giydiği gibi odadan çıkmıştı. Ömer ve diğer adını bilmediği çocuk derin uykuda oldukları aldığı nefesten anlamıştı. Emir’in odasını ışığının açık olduğunu kapı aralığından görmüştü. Odasına almayacaktı. Hiçbir zaman dertleşecek kadar samimi, olmamışlardı. Karaköy rıhtımında onu ilk gördüğünde kendisini ne kadar etkilemişti.  Birlikte ilk gördüğünde çok şaşırmış dost olacağını düşünerek adım attığı vakit o soğuk yüzüyle karşılaşmıştı.  Burak hoca dışında konuştuğu kimse yoktu. Bunları bir kenara bırakmalıydı. Derin bir nefes alıp kapının önüne geldi. Adımlarını duyduğunu kapı aralığındaki yansıyan gölgeden anlamıştı. Kapıyı tıklattı ve konuşmaya başladı:

“          Emir,  seninle konuşmak istiyorum. Beni içeri almayacağını, yüz yüze konuşmak istemeyeceğini de anlıyorum. Bir rüya gördüm Emir… Çok güzel bir yerdeydim, cennetti öyle hissettim. Sonra bir ağacın dibinde sessizce ağlayarak dua eden biri gördüm yanına gittim derdi ne belki yardımcı olurum diye O’nu gördüm Emir… Rabbimin affetmesi için dua ediyordu. Ağlayarak dua ediyordu. Bir damla gözyaşının yere düşmesine engel olamadım. Bende onunla birlikte dua etmek isterken kendimi limanda buldum. Etrafta kanlar içerisinde paramparça olmuş insanlar arasında seni gördüm. Yanına geldim. Nefes alıyordun. Bir şey söylemeye çalışıyordun daha iyi duyabilmek için eğildiğimde arkanda birinin gölgesini gördüm.  Arkamı döndüğümde İsra suresinin 13. Ayetini söyledi. Onun Azrail olduğunu anladım. O kadar korkutucu gelmedi gözüme sana bir bakmasıyla ruhun onun yanında yer aldı. Sonra uyandım.

             Emir, sana gördüğüm bu rüyanın yüzü hürmetine lütfen bu eylemi gerçekleştirme. Bize öğretilen bir insan size ne kötülük yaparsa yapsın. Ona iyilikle karşılık verin. Allah, her adımımızı biliyor. Allah merhametlidir, affedicidir. O, kulunu günahını sevabını, ne kadar masum olduğunu bilir. Eğer gerçekleşmediğinde Burak hocaya nasıl hesap veririm diye düşünüyorsan, ben konuşurum. Lütfen Emir, O’nun bir damla gözyaşına damlasına müsaade etme… lütfen…” dedi kapı açılır umuduyla ağır adımlarla odasına doğru yürüdü ama Emir kapıyı açmadı. Arkasına baktığında ışığın söndüğünü gördü.

             Emir, büyük sinirle odanın içinde tur atıyor kendi kendine söyleniyordu:

“ O, sümsük kendini ne zannediyor da benim kandırmak için rüyasında O’nu gördüğünü söylüyor. Sen o kadar tekamül seviyesinde misin ki? Şeyh efendi dese anlarım. Yok bu işi uzatmanın bir anlamı yok! Bu eylemi gerçekleştireceğim ve ilk seni vuracağım Mehmet Said!”

             Burak Beye yarın eylemi nasıl gerçekleştireceğini detaylı olarak anlatarak bir e- posta yazdı. Mehmet Said işe gittikten sonra diğer iki adamı çağırıp eylem planın ayrıntılı biçimde anlattı:

“Akşam 21:30 gibi ben silahla ateş açarak içeri gireceğim oradaki insanlar panik atak yapıp koşuşturmaya başlayacak size söylediğim konumlara geçip patlatacaksınız kendini. En son Mehmet Said’le ben finali yapacağız. Cennette görüşmek üzere canlar…”



Yorumlar

Popüler Yayınlar