Mavi Şemsiyeli Kız Bölüm 5

 İpekli Mendil’ i takip ederek içeriye girdiğinde şimdiye kadar gittiği mekânlardan çok farklı bir mekâna geldiğini anlamıştı. Onca yolu yürümeye, evde etmediği kahvaltıya, yağmurda az da olsa ıslanmasına ve o yokuşu çıkmasına değmişti. Gerçekten AY Hırsızı’na hak vermişti. Mekân, başlı başına farklı bölümlerden oluşan konseptle tasarlanmıştı. Gelen kişinin kendi ruh haline göre seçtiği bölümde istediği kadar vakit geçirebilmesine olanak sağlayan güzel bir mekândı.  Kitap okuma bölümü, ders çalışma bölümü, muhabbet bölümü olmak üzere üç tane bölüm bulunuyordu. Kimse birbirinden rahatsız olmayacak şekilde oturma düzeni vardı. Duvarlarda farklı sanatçılara ait röprodüksiyon çalışmaları asılmış, mekânda gelenleri karşılayan koku ile bütünleşmişti. Çok karanlık olmamakla birlikte gün ışığı ile loş bir ışık ortamı vardı. Kitapların olduğu bölüme doğru gitti. Çok olmamakla birlikte hatırı sayılır şekilde kitaplar mevcuttu. Raflardaki kitaplara baktı. Dünya klasiklerinden güncel yazarlara kadar geniş bir yelpazesi olduğunu gördüğünde şaşırmıştı. Etrafında kitap okumaya uygun masa ve koltuklar vardı. Öğlen saatleri olduğu için pek fazla kişi oturmamıştı buraya. Bu alanda yazı yazmaya uygun bir tane tek kişilik masa vardı. Üstünde ya aksesuar olarak ya da biri tarafından bırakılan bir kitap duruyordu. Turuncu kapak tasarımıyla bende buradayım diyordu. Merak edip kitabın ismini öğrenmek için baktığında ismi de kitap kadar ilginçti. Burayı öğrendiğine göre sık sık uğrayabileceği bir yer olacaktı. Derin dalmıştı ki Seyrek Yağmur’un kendisini çağırmak için yanına geldiğinin bile farkında değildi:

“Hadi herkes seni bekliyor, bende ilk buraya geldiğimde senin gibi bu büyüye kapılmıştım. Değişik bir atmosferi var buranın insanı bir şekilde kendine çekiyor.” 

“ Haklısın, çok değişik bir yer insan burada tek kare film bile çekebilir. Herkes kendi âleminde bir şeyle meşgul.”

“ Buranın bana göre en önemli özelliği sadece ders çalışma bölümünde internet var. İnternette sosyal medyaya değil sana yardımcı olabilecek sitelere bağlanabiliyorsun. Bu çok iyi bir uygulama.”

“ Günümüz insanı, bir yere gittiğinde telefonla o kadar çok ilgileniyor ki yanındaki insanlarla konuşmaktan çok sosyal medyada nasıl paylaşım yapabilirim düşüncesinde.” Konuşma süresince masaya hangi ara geldiklerini anlayamamıştı. Yalnız Seyrek Yağmur ile arasında az olsa geçen konuşma onu bir nebze olsun sevindirmişti.  Muhabbet bölümde arkadaşlarının oturduğu masada kendine ayrılan yere oturdu. Ay Hırsızı sanki bir toplantı başlatır gibi hafifçe bardağa dokundu:

“ Evet, arkadaşlar ilk öncelikle gerçek isimlerimizle başlayalım derim. Şu ana kadar kitap adlarıyla birbirimizi biliyorduk. Yarın sonuçlar açıklandığında takma adlarımızla değil gerçek ismimizle hitap edecekler. Şuan bir ekip olma yolunda emin adımlarlar ilerliyoruz. Lafı daha fazla uzatmadan, adım Sinan kendimi bildim bileli başka karakterlere bürünmeyi severim. Bu yüzden tiyatro okumak istiyorum sizler? 

“ Deniz, montaj ve film efektleri kameraya her zaman ilgim olmuştur. Ham olan bir filmi montajlayarak asıl haline getirmek her zaman ilgimi çekmiştir. En iyi eğitimi bu üniversite verdiği için bu sınaya başvurdum.”

“ Aslı, insanları gözlemleyerek onlar hakkında bir hikâye yazmak her zaman beni büyülemiştir. Karşımda hiç tanımadığım insanın hayat hikâyesini yazarken onu yeniden yaratmak ve o süreci oluştururken yaşadığım atmosfer beni her zaman mutlu etmiştir.”

“ Erkan, film izleyerek büyümüş bir insanım. Bir filmin çekilmesi aşamasında a’dan z’ ye her şeyle bir bütün olmak gerekir. Yönetmen olma isteğim nasıl oluştu anlatacak olursam,  benim için başucu sayılacak olan bir filmin hakkında araştırma yaparken filmin yönetmeninin söylediği cümleler yapmak istediklerime tercüman olunca yönetmen olmaya karar verdim.”

“Bir şekilde hayat bizi bir araya getirdi işte. Şimdi yapmamız gerekenler ne onu konuşmalıyız, çünkü yarın sonuçlar açıklandığında zaman kaybetmeden ekip kurup çalışmalara başlamamızı isteyecekler.”

“Neden sınav sonucu bilirmiş gibi bu kadar emin konuşuyorsun Sinan?” gözlerinin içine bakarak sormuştu Aslı

“ Yazılı olarak girdiğimiz sınav herkesin geçebileceği türden basit bir sınav o yüzden hepimizin geçeceğine inanıyorum. Asıl olan bizden başvurduğumuz bölümler hakkında vereceğimiz sınav. Bu sınav hayatımızın yönünü çizecek.”

“Burada önemli olan bize sınavda verecekleri ödev çünkü birbirini tanımadığınız insanlarla birlikte kısa bir film yapacaksınız. Verilen konu hakkında senaryo yazmaktan tutun oyuncu seçimine kadar atılacak her adım ekibin başarısına ve okula girme ihmalinin yükselmesine sebep olacak.”

“Aldığım haber kaynaklarına göre bu sene serbest konu seçimi olacakmış. Her konuda öğrencileri serbest bırakılacakmış. Belirli senelerde bu sistemi uyguluyorlarmış. Bu sene büyük ihtimalle bize denk gelmiş olabilir.”

“ Eğer dediğin gibi olursa Deniz gerçekten çok şanslıyız diyebilirim. Ekip olarak zaten tamamız geriye seçeceğimiz konu ve onun üstüne yazılacak senaryo kalıyor. Burada top sende olacak Aslı.”

“ Şu anki dizi- film dünyasına bakarsan senaryo yazmak kolay bir iş gibi gözüküyor eğer özgün bir senaryo yazmak istiyorsan ince eleyip sık dokumak gerekir. Diyelim ki Erkan yönetmen olarak istediği konu hakkında bir film çekmek için fikirlerini bana sunduğunda hem onun hem de benim ortak bir noktada buluşmamamız gerek. Film çekmek istediği senaryo anlatmak istediği gibi olmalı. Ha deyince öyle senaryo yazılmıyor bilmen anlatabiliyor muyum?”

Ekipteki herkes hararetli bir biçimde bu konu hakkında konuşurken Erkan kitap bölümünde duran kişiye gözü takılmıştı. Uzun kumral saçları, oturuş şekline göre uzun boylu, giydiği kıyafete göre beyaz yakalı yan profilden gördüğü kadarıyla 30’lu yaşlarının sonuna yaklaşan biriydi. Elindeki defteri dikkatini vermiş bir biçimde okuyordu. Diğer elinde de açılmış fakat içerisindeki kâğıt çıkarılmamış bir zarf vardı.  Masasında duran içecek sanki dekor gibi orada duruyor içmek için herhangi bir harekette bulunmuyordu. Bir ara elindeki zarfı bırakıp başını iki elinin arasına koydu. Bir şeyler düşünüyordu. Ne düşündüğü kendi kafasında düşünmeye başladı Erkan. Tekrar önündeki deftere okumaya devam etti. Yanlış görmediyse gözyaşını sanki yüzünde bir şey varmış gibi sildiğini okuduğu cümleler mutluluk haberci olan cümleler olmayacağını anladı. Yanına gidip neden üzgün olduğunu sormak isterdi. Ne için bu kadar üzüldüğünü sormayı gerçekten çok istediğini düşündüğü anda Deniz’in eli dikkatini dağıtmak için yüzüne doğru geldiğinde kendine geldi:

“ Kusura bakmayın arkadaşlar hangi konu hakkında konuşuyordunuz?”

“Yazacağımız senaryo konusu hakkında fikirlerimizi söylüyorduk.”

“ Tamam, bize verilecek olan projenin bize has özgün olması gerektiğini biliyoruz. Kendi çapımda kısa film çekeceğim zaman yönetmen olarak anlatmak istediğim her şeyi kendimce belirlediğim sürede anlatmaya çalışırım. Bu süre 5 dakika da olabilir 10 dakika da… Eğer diğerlerinden farklı olmak istiyorsak kısa zaman diliminde birçok şeyi anlatabiliriz.  Deniz’in de dediği gibi bu sene konu bize bırakılırsa hem zaman hem de anlatmak istediklerimiz açısından bize yararı olur. Aklında kısa sürede anlatabileceğimiz bir konu hakkında bir fikrin var mı Aslı?”

“ Ne anlatmak istiyoruz ilk önce bunu sormalıyız. Geçen senelerde senaryo dalında birincilik ödülü alan bir kısa film vardı. Bir efsaneye dayanarak yapılan bir senaryoydu tabii efsane ne kadar doğru bilmiyorum.  Uzun yıllar birbirini seven ama bir türlü itiraf edip beraber olamayan iki kişi hakkındaydı.  Filmde kadın oyuncu mezarlığa gelip sevdiği adamın mezarı başında onu ne kadar sevdiğini ama ona bunu bir türlü söyleyemediği için onda özür diliyor. Sonra ölüm yanına gelmiş gibi soğuk bir rüzgâr hissedip ürperiyor etrafına bakıyor. Korkmaya başlıyor, biri omzuna dokunduğunu hissediyor ama cesaret edip bakamıyor. Omzundaki el onunla konuşuyor:” Bende seni çok sevdim.” Sonra kadın oyuncu gözünü hastanede açıyor. Mezarlığın başında geçirdiği kalp spazmı sırasında kalbi durduğunda sevdiği adamın yanında olduğunu anlıyor. “

“ Güzel bir senaryo ama ben buradaki efsane olayını anlayamadım.”

“ Efsane şu; çok sevdiğiniz herhangi biri sizden uzaktayken eğer ölürse ve bazı şeyler için geç kaldığınızı düşündüğünüzde ölen kişi sizinle konuşmak için dua ediyor eğer kabul olursa,  ya size ya da biri tarafından bu mesaj size iletiliyor. Durduk yere kalp duran insanlar hayata döndürülme zamanı içerisinde bu olaylar oluyor. “

“ Mesajın asıl sahibeni gelen mesajı anladım da başkası tarafında nasıl gelecek o mesaj nasıl iletecek?”

“ Adı üstünde efsane gerçekleşip gerçekleşmediğin tanık olan kimse yok, şahsen tanımadığım birine ait mesajı nasıl iletebilirim bilmiyorum. “

“ O zaman arkadaşlar nasıl bir kısa film çekmeliyiz ki her şeyi anlatmış olalım?”

“ İnsanlar da artık eskisi gibi olmayan bir konuyu ele alabiliriz mesela iletişim. Sosyal medya hayatımıza girdiğinden beri insanlar artık kendi aralarında muhabbet etmiyor. Önceden bu suçu televizyona atardık. Şimdi ki suçlu ise akılı telefon.”

“ Güzel bir film çekilebilir Erkan ama sadece biz değil çoğu kişi bu konuyu düşünebilir sonuçta güncel bir konu ve bu bizi özgün yapmaz.”

“Unutmak…”

“ Unutmak ile ilgili nasıl bir şey yapabiliriz sence Deniz?”

“ Beyninizin size oynadığı bir oyun, her gün kendi hayatınızla ilgili olan bir şeyi unutuyorsunuz. Eğer 10 dakikalık bir film yapmayı düşünürsek 2 dakikada karakterin bir günde neyi unuttuğundan başlayarak en son da kim olduğunu unutacak bir film olabilir mi?”

“Konu iyi ama filmin sonunda insanlara ne mesaj vermiş olacağız? Çünkü sınav kurulu bu durumu göz ardı etmez.  Burada ne anlatmak istediğiniz dediğinde cevabımız filmde olmalı.”

“Güçlü bir insanın bir hikâyesini anlatabiliriz.”

“Güçlü bir insan derken nasıl bir hikâye olacak sonuçta senarist olan sensin Aslı?

“ Zengin hatırı sayılır bir ailede doğup büyümüş bir abisi olan bir erkek karakterimiz var. Abisi babasının izinden giderek daha doğrusu babasının isteği doğrultusunda her şeyi yapmış biri ana karakterimiz ise daha çok ne yapmak istediğine kendi karar veren biri babasını istediği hiçbir şeyi biri…”

“Aslı anlatmak istediğin kısma gelsen acaba nasıl olur?”

“ Sonradan işitme engelli olan birinin hayata nasıl geri döndüğünü anlatabiliriz. Hatta film açılış sahnesi şu şekilde olabilir. Karakter çatı katı bir evde balkonunda otururken daha önce önemsemediği sesleri artık duymamasından yaşadığı işitme kaybında dolayı depresyondadır. Bu durumu atlatmak için herhangi bir şey yapmamaktadır. Yalnız başına balkonda otururken birden içini dökmek için blog açar bir nevi sanki karşısında biri varmış gibi konuşmak için yazmaya başlar. Yazdıkça insanlarla yazma dışında nasıl bir iletişeme geçeceğini düşünürken aklına dudak okuma tekniği gelir. “ “ Konu fena değil geliştirebilir, ama bunu 10 dakikalık bir filmde nasıl anlatacağız? Bütün bir olayı değil bir kısmı almamız gerek. Nereden başlayacak açılış sahnesi balkon diyorsun ama…”

“ Aklımda birkaç tane açılış sahnesi olacak şekilde yazacağım. İçlerinden birini seçer ve çekmeye başlarız. Vereceğimiz mesaj hayata tutunmak olacak. Yönetmen olarak sana soruyorum Erkan sence nasıl?”

“ Evet beğendim. Sonradan işitme kaybı yaşayan bir insanı anlatmak güzel olacaktır. Sen anlatırken kafamda şöyle bir fikir oluştu. Karakter dudak okuma konusunda kendini iyi bir şekilde tecrübe ettikten sonra, bu mekân gibi bir yere engelli kadrosuna başvurur.  Ve kendini kabul ettirir. Çalıştığı yerde sürekli gelen bir kızı işaret diliyle konuştuğunu görünce onun hakkında bir hikâye yazmak ister ve kızı yakından gözlemlemeye başlarken aslında kızın insanlardan kendini uzak tutmak için sağır rolü yaptığını anlar.”

“ Yönetmenim gayet güzel fikirler sunuyorsun. Dediklerini not aldım. Bu gece bana uyku yok bitirene kadar uyumam.”

“ Arkadaşlar muhabbet güzel de benim artık eve gitmem lazım kusura bakmasanız yarın okulda görüşürüz.” 

“ Şimdi saate bakınca benimde kalkmam gerekiyor. Yarına iyi bir şekilde hazırlanmak gerek. “

Herkes farklı yönlere doğru yöneldiğinde Erkan’ın aklında yarınki sınav sonucu değil, oturdukları yerdeki gördüğü kadındı. Aklındaki düşünceler o kadın hakkında bir senaryo oluşturmaya başlamıştı. Önündeki defter gibi bir şey ona ne anlam ifade ediyordu. Elinde tuttuğu zarf ona nasıl bir haber vermişti ki ağlamasına sebep oluyordu? Aklında bu sorulara cevap ararken yağmur’un yeniden yağmaya başladığını fark etti.  Adımlarını hızlandırdıkça yağmur da onunla beraber hızlanarak yağmaya devam ediyordu. Bir yerde durup yağmurun dinmesini bekleyecek kadar vakti yoktu. Yürümeyi tercih ederek Sıraselviler caddesine doğru yürümeye devam etti. Yolda kendisinden başka herkeste şemsiye var olduğu halde Erkan dışında caddede kimse gözükmüyordu. Firuzağa Cami’nin oraya geldiğinde çıktığı yokuştan soluk soluğa kalmış bankın kuru olan yerine oturmuştu. Bir süre burada bekleyebilirdi. Aslı’nın anlattığı efsaneyi düşünmeye başladı. Adı üstünde efsaneydi ama gerçekleşmesi mümkün olabilir miydi? Belirli bir süre ölüm geçirip birinden mesaj almak mantığına sığmıyordu. Senarist tarafından uydurulmuş bir efsane de olabilirdi.  

Yağmur istikrarlı bir biçimde yağmaya devam ediyor durmak için herhangi işaret göstermiyordu. Daha fazla beklemenin bir anlamı olmadığını düşündü Erkan her şekilde bu yağmurda ıslanacağını şimdiden kabul etmişti. Bir yere yetişme telaşı olmadan yürüyecekti bu sefer, ağır adımlarla yağmuru hissederek. Oturduğu yerden kalktığı vakit soğuk bir ürperme hissetti.  Islandığından dolayı bu soğukluk hissini düşündü.  Firuzağa Cami’nin oradan sağa doğru yukarı yürümeye başladığından beri hissettiği soğukluk daha çok belirginleşmeye başlamıştı. Rüzgâr da olmamasına rağmen neden üşüdüğünü anlayamamıştı.  Yavaş yürümeyi istese de ısınmak için hızlı adımlarını hızlı atmaya başlamıştı. Caddeden yürümeye devam ederken hissettiği soğukluk giderek artmaya başlamış ve kendini huzursuz olmasına sebep oluyor, kafasından bu düşünceyi atmaya çalışırken sokağın ortasında elinde açılmamış mavi şemsiyesi ile duran bir kız duruyordu.  Şimşek çaktığında birazdan sesi gelecek olan gök gürlemesinden korkmadan bekliyordu. Yola devam etmesi gerekirken birden kızın yanına yürümeye başladığı anda sanki birazdan ölecekmiş gibi ölüm soğukluğunu hissetti. Yanına geldiğinden mavi gözlere hipnotize olmuş bir şekilde bakıyor ama ağzından hiçi bir cümle çıkmıyordu. Elini kalbine doğru uzatıp dokunduğunda müdahale etmeden beklemiş, neler olacağına dair düşünmeye bile gerek kalmadan yere düşmüştü. Düşerken neden bu kadar mutlu hissettiğini anlayamamıştı. 



Yorumlar

Popüler Yayınlar