Dizi- Film Güncesi: İnventing Anna
Son zamanlarda, özellikle izin günlerimde bir oturuşta bitirmek istediğim dizilere bu aralar ilgimi çekiyor. Yoğun çalışma düzenimden dolayı önceden olduğu gibi bir oturuşta sezon bitiremiyorum. En fazla 10 bölüm olan kategori olarak mini dizi olarak adlandıralan bu seriler bölüm uzunluğu 30 dakika yada 1 saat olarak değişebiliyor. Bu tarz dizilerde izleyicinin dikkatini yüksek düzeyde tutuyor ve bu tempoda diziyi bir oturuşta bitirme durumuna geliyor. Bugün burada yazacağım dizi, listemde bile olmayan sadece bir oturuşta bitirmek için izlemeye karar verdiğim bir diziydi. Bu dizi hakkında yazı yazmayı düşüneceğim bile aklımda geçmemişti.
İnventing Anna, gerçek hayatta yaşayan bir insanın hayatından yaşadığı olaylardan yola çıkılarak başrol oyuncuları Anna Chlumsky ve Julia Garner oynadıkları Netflix tarafından yayınlanan bir bölümü 1 saat olan toplamda 9 bölüm olan bir yapım. Ana karakterimiz aslında cebinde hiç bir parası olmadan New York’un önde gelen insanların arasına kendini bir şekilde tanıtarak onların güvenini kazanarak arasına girmiş kendisini zengin bir aile varisi olarak tanıtması ve birlikte takıldığı insanların kendi parasıymış gibi harcaması ve en son kurmak istediği vakıf için yapabileceği her şeyi yapması dizide acaba ne olacak diye bir bölüm daha izlenmeye sebep oluyor.
Diziyi izlerken ana karakterin aslında hiç olmayan parası varmış gibi kendini gösterdiği duyduğu özgüven beni gerçekten çok etkiledi. Elinde hiç bir maddi bir imkan yokken sadece takıldığı insanların parasını kullanıp giydiği kıyafetlerden tutun karşısındaki insana kullandığı üslüptaki hissettirdiği özgüven bana bir zamanlar okuduğum bir kitabı hatırlattı. Sizi tanımayan bir insanı ilk önce etkilemek için onun dikkatini çekecek , kişi baktığı anda dış görünüşten bu insanın kaliteli olduğunu düşündürecek sonrasında ise konuşması ile istediği güveni elde etmiş oluyordu.
Bir insan, bu kadar büyük işe nasıl bu şekilde cesaret edebilir sorusunu aklınıza getirecek her bölümü izlediğinizde, birbirine dolanmış bir yumak var ve dolaşık olan ipi her açtığınızda sizi sonuca bir adım daha yaklaştırıyor. Özgüveni yüksek olan insanlar yapmak istedikleri bir şeyi kafalarına koydukları anda onları engelleyecek bir engel çıkana kadar devam ederler. Ana karakterin aslında hiç bir şeyi yoktu. Kendine yer edinebilmek için elde ettiği parayla kendini gözle görülür bir şekilde insanların fark etmesini sağladı. Önce ünlü bir otele giderek kendini bir mirasçı olarak tanınması sağladı. Orada çalışan insanlara yüksek miktarda bahşiş vererek önemli kişlere kendini tanımasını sağladı. Dizi boyunca sadece bir karakter onun dostluğuna inandı diğerleri ise kendince gerçek yüzünü görüp onunla arkadaşlığını bitirdiler.
Bir insanda kazanma hırsı olduğunda ve yaşamak istediği hayatı devam ettirebilmek için çevresindeki bütün insanları bu amaç için kullanır çünkü onların güvenini kazanmıştır, asla yarı yolda bırakmayacağı düşüncesi akılarının bir köşesindedir. Ama karşı taraf işi bittiği an sizinle bütün iletişimi kesecektir. Artık size gereksimi yoktur, yeni av için başka alanlara yönelecektir. Sadece hedefine ulaşmak için elinden gelen her engeli bir şekilde kaldırmaya çalışacaktır taa ki sert kayaya denk gelene kadar.
Bu diziyi izlerken, akılda kalan özgüven, cesaret ve insanların kolayca güvenme aidiyetini görmek aslında insanoğlu yapmak istedikten sonra her şeyi yapabilceği ve insanların en zayıf noktası olan güven duygusunu kullanmak ile işe başlayacağını çok güzel bir şekilde öğretiyor.
Umarım yazımı sonuna kadar okuyup bu diziyi şayet izlememişseniz izlemize sebep olursam ne mutlu bana bir sonraki blog yazısında görüşmek üzere..
Yorumlar
Yorum Gönder