Ters Köşe




Kahve Kokusu
        Odanın içinden gelen seslere bir anlam vermeyerek uyumaya devam etmiştim. Yalnız burnuma gelen kahve kokusuyla evde biri vardı. Dün gece en son hatırladığım o güzel esmer kızı hatırlıyordum. Sonrası hiçbir şey. İçimden kendime küfrediyordum, bu işten nasıl sıyrılabileceğimi düşünürken gözlerim hala kapalı uyuyormuş numarasına devam ediyordum. ‘Acaba o kızın evinde miyim yoksa kendi evin mi? Gözlerimi açmadan bunu bilemeyeceğimi biliyorsun Can ‘ diyerek cevabımı da verdim. Akşamdan kalma baş ağrımda uyanmam ile birlikte bana merhaba demişti. Kafamda nasıl bir uyanma şekli yapacağımı düşünürken:
“Uyandığınızı biliyorum, numara yapmanıza gerek yok.” Dediğinde gözlerimi açıp yavaşça yerimden doğruldum. Kendi evimde olmadığımı etrafıma bakınca fark ettim. Karşımda kokusuyla uyandığım bir fincan kahveyi bana uzatan kişiyi tanımıyordum saniyeler içerisinde mantıklı cümleler kurmam gerekirken bakakalmıştım. Dün konuştuğum esmer güzeline benzemiyordu soğuk ve mesafeli bir duruşu vardı:
“Özür dilerim ve buraya nasıl geldiğimi bilmiyorum.”
“Şu pencereden gelmişsiniz.”dediği pencereye baktım:
“Nasıl anlayamadım?” dedim şaşkınlıkla, kendi evim giriş katı olduğundan anahtarı unuttuğum vakit pencerede girerdim, sarhoş halimle evim zannedip girmişim.
“Gece temizlik yapan arkadaşlarım pencereyi açık unutmuşlar, siz de bir şey hatırlamayacak kadar sarhoş olduğunuzu ve evinizde olduğunuzu zannettiğiniz için anahtarı bulamayınca pencereden girip kanepede uyuyakaldınız. Sabah, sizi burada uyurken buldum.”
“Gerçekten özür dilerim. Sizi de rahatsız ettim. Kahve için teşekkür ederim, ben artık gideyim.”fincanı içmeden önümdeki masaya bırakıp:
“Çıkış?”
“Buradan çıkabilirsiniz.”
Personel çıkışından çıktığımda kendime hala gelebilmiş değildim. Telefonumdan Erhan’ı arayarak sokağın başına geldim Kafamı kaldırdığımda az önce içeride bulunduğum dükkânın tabelasını gördüm:
“Farklı Tatlar Atölyesi”
            Tanımadığım bir insan karşısındaki durumunu düşündükçe hala sinirlenip küfrediyordum. Dün gece nasıl bu kadar sarhoş olabildiğimi bilmiyordum. Baş ağrıma çare bulup daha sonra bu dükkânın sahibini araştırıp o gözündeki sarhoş insan izlemini silmeliydim. Aklımdan bu düşünceler geçerken, Erhan’ın alo demesiyle kendime geldim:
“Bende tam seni arıyordum, oğlum nerdesin evinin önündeyim. Pencere de kapalı giremiyorum içeri yoksa tahmin ettiğim yerde misin?”
“Hayır, Erhan tahmin ettiğin yerde değilim üzgünüm hayallerini yıktığım için. Şuan bilmediğim bir yerdeyim, başım çok ağrıyor ve nasıl döneceğimi düşünemiyorum. Arabanla gelip beni alman lazım.”
“Tamam, geliyorum, tam olarak nerdesin?”
“Farklı tatlar atölyesi adlı bir dükkânın önündeyim. Yeterince açık mı?”
“Can, anlıyorum başın ağrıdığı zaman da nasıl bir insan olduğunu da biliyorum umarım önünde bulunduğun dükkânın bir tane şubesi vardır. Hadi kapattım telefonu.”
            Telefonu kapattığımda ne yapacağımı bilmez halde etrafıma bakarken hala dün geceyi hatırlamaya çalışıyordum. Her bekâr erkek gibi benim de kendi çapımda çapkınlıklarım vardı ama şu ana kadar ne kimseyi evime götürdüm ne de evine gittim. En son esmer güzeli ile dans ettiğimi hatırlıyorum. Omzuma dokunan elle arkama dönünce:
“Sizi almaya gelene kadar buyurun misafirimiz olun. “
“Teşekkür ederim sizi rahatsız etmeyeyim.”
“Rahatsız olmak mı siz bizim tanrı misafirimizsiniz.” Dedikten sonra başka çaren olmadığı için onu takip edip dükkâna girdim.  Gösterdiği masaya oturduğumda elimde tepsideki bir fincan kahveyi masaya bıraktığında:
“Misafir ettiğiniz için teşekkür ederim. Bu arada adım Can.”
“Rica ederim. Bende Bahar “
“Bahar hanım açıklamak gerekirse…        
“Açıklama yapmanıza gerek yok Can Bey. Sonuçta ne siz beni ne ben sizi tanıyorum. O yüzden rahat olun içeceğiniz kahvenin keyfine varın.”dedikten sonra işinin başına döndü.
             Söylediklerinde kendisine hak vermiştim. Birbirimiz tanımıyorduk insanlık namına beni misafir etmiş,  bir nevi kapısını açmıştı bana. Ben ise onun karşısında aciz bir durumda hissediyordum.  Erhan, beni almaya gelip bu kapıdan çıktığımda nasıl olsa bir daha beni hatırlama ihtimali olsa bile aklında akşamdan kalma biri olarak hatırlayacaktı. Beni bu şekilde hatırlamasına izin veremezdim.
            Kahvemi içerken etrafımı gözlemliyordum. Küçük, butik pastane olarak tasarlanmış ferah birkaç adet masa atılmış güzel bir dükkândı. Genelde bayanların tercih edeceği türden bir yer…  Bir erkeğin tercih edeceği türden bir yer değildi. Mekânı gözlemlemeyi bırakıp bakışlarımı onu rahatsız etmeyecek şekilde Bahar’a çevirdim. Sabah erken bir vakit olduğu için dükkân henüz açılmamış, açılış için hazırlıklarını yapmakla meşgulken planlı bir şekilde ne yapması gerektiğini bilerek hareket ediyordu.  Bu şekilde hareket etmesi bana göre planlı ve kontrolcü bir insan olduğu izlemini yaratıyordu. İşine odaklanmış bir durumdaydı ve kendisine baktığımın farkında bile değildi. Bu düşünceler kafanda geçerken Erhan’ın yanıma gelmesiyle son buldu:
“Beyefendi burada kahve keyfi yapsın biz onun özel şoförlüğünü!” Erhan’ın bu dediğini duymayarak fincanımı alıp Bahar’a doğru yürüdüm. Ona uzatırken etkileyici bakışımla gözünün içeri bakarak:
“Teşekkür ederim misafirliğiniz ve kahveniz için.”
“Afiyet olsun, iyi günler.” Diyerek fincanı alıp makineye koyduktan sonra işine kaldığı yerden devam etti. Bu bakışımla hangi kadına baktıysam birkaç saniye bile olsa gözümün içine bakar, arkamı dönüp gittiğimde 10 saniye kadar arkamdan bakakalırdı. Bahar da gözümün içine bakmıştı ama hiçbir şekilde etkilenmişe benzemiyordu. Arabaya bindiğimde, Erhan soru yağmuruna tutmuştu beni:
“Anlat bakalım dün gece ne oldu?”
“Her zaman ki gittiğimiz yere beraber doğru mu?”
“Evet.”
“Esmer güzeli bir kızla sohbet ediyordum en son…”
“Tamam, sonra o kızla dans ettiniz, bizim masaya geldiniz birlikte, bizimle muhabbet ettikten sonra ayrıldınız.”
“Ondan sonrasını hatırlamıyorum.”
“Acaba esmer güzeli içkine bir şey koymuş olmasın çünkü sen kontrollü içen bir insanın hiçbir şey hatırlamayacak kadar sarhoş olma imkânın yok.”
“Bilmiyorum.”
“”Bende sevinmiştim seni evde bulamayınca. Artık hünerlerini doğru yerde kullanıyor diye düşünüyordum ki .”
“Bu konuda düşüncemi biliyorsun Erhan. Evet, şu ana kadar hangi kadını gözüme kestirdiysem hepsini elde ettim ama yatağa atmadım. Çünkü kadınlar bizden daha kolay âşık olurlar. Ve bir erkeğin en büyük zaaflarından biri olan kendilerine âşık olup bağlamayı düşündükleri için işi sekse getirirler.”
“Evet, bir erkeğin en büyük zaafı ama sonuçta sana bu durumu sunuyorsa kullanacaksın.”
“Sonra?”
“Bir şekilde başından savacaksın durum bundan ibaret.”
“Senle bu konuşmayı defalarca yaptım ama sana anlatamıyorum. Beni burada bırak bir anca evime gidip huzuruma kavuşayım.”
             Başımın arası içtiğim kahveye rağmen hala geçmemişti. Eve adım attığımda, aynaya baktığımda gerçekten berbat bir halde görünüyordum. Kendime küçük bir şey atıştırıp ağrı kesiciyi içtikten sonra yatağıma attım uyandığım vakit sakin kafayla düşüneceğim çok şey vardı.
Esmer Güzeli
            İnsanın kendi işinin patronu olmasını her zaman savunmuşundur. Üniversiteyi bitirdikten sonra hayatın boyunca benim için avantaj olacak insanları özellikle kadınları etkilemem sayesinde kendi işimi kurarak bugünlerime geldim. Bu sabah her zamanki sabahlardan farklı olacağına dair kendim bile inanmadığım bir his vardı. Masamın üstündeki kutuyu görene:
“Nermin Hanım bir dakika gelebilir misin?”
“Efendim Can Bey”
“Bu kutu neyin nesi acaba öğrenebilir miyim?”masamın üstündeki kutuyu gösterdim.
“Onu ben size kahvaltı için yolumun üstündeki dükkândan almıştım Can Bey, gerçekten tadı çok güzel ürünler hazırlıyorlar.”
“Anlıyorum, fakat bu tarz ürünler yemediğimi asistanım olarak unutmuş olma ihtimaline bağlıyorum. Bu jestin için yiyeceğim ama bir dahaki sefere aklında olsun lütfen.”
“Tamam, Can Bey yanında çayınızı hemen getiriyorum.”
Aslında beni şoke eden durum, ‘Farklı Tatlar Atölyesi’ yazısını görünce olmuştu. Unutmuştum aslında o günün yaşananları ama hayat bir şekilde hatırlatmıştı bana. İnternette küçük çapta araştırmaya başlarken,  yediğim poğaçanın tadı gerçekten nefisti. Arama motoruna adını yazdığımda önüme çıkan sayfalardan teker teker bakmaya başladığımda Bahar Gülsoy ‘un işinin başında olan patron olduğunu öğrendiğimde çok şaşırmıştım. Orada çalışan bir personel olduğunu düşünmüştüm. Kendi halinde sıradan bir insana benzemiyordu, gastronomi okuduktan sonra pastacılık ve ekmekçilik üstüne eğitim almış sonrasında bu dükkânı açmıştı. Başarılarla dolu bir hayat vardı önümde fakat sosyal medya hesaplarına baktığımda kendi hakkında fazla deşifre etmeyen bir insan vardı karşımda. Bahar’ın bu şekilde kapalı kutu olması, hatta kendisine teşekkür ettiğimde bakışımdan etkilenmemesi ilgimi daha çok çekmişti.
Masama bırakılan notlara göz atarak bugün yapılacak toplantı ve iş durumuna baktığımda, sarhoş olduğum geceyi düşünmekten kendimi odaklayamıyordum. Her zamanki taktiğimi uyguladıysam muhakkak esmer güzelinin telefon numarasını sarhoş olmadan önce kaydettiğimi umarak rehberime göz attım. Çağrı listemde tanımadığım bir bayan ismini görünce esmer güzeli kesin bu kişi deyip arama tuşuna bastım. İlk çalışta telefon açıldı:
“Sonunda aklınıza gelebildik Can Bey, gece boyu numaramı almak için peşimden koştururken bu kadar geç arayacağını düşünmemiştim.”dediğinde aklıma doğruyu söylemek geldi:
“Seni aramamakla nasıl bir hata yaptığımın farkındayım canım ama o gece nasıl sarhoş olduğumu sende biliyorsun anca toparlayabildim ve seni aradım.”
“Sağlam içici olduğunu zannetmiştim bardakları devirirken.”
“Aslında içme kontrolümü nasıl kaybettiğimi bende bilmiyorum, kendimi sana affettirmek için bu akşam seni yemeğe çıkarsam nasıl olur?”
“Başka biri olsaydı bu şansı ona vermezdim ama… “
“Kaç gibi alayım seni evden?”
“Akşam yedi gibi olur.”
“Evin konumunu atabilirsen bana saatinde orda olurum. Seninle konuşmak istediğim bir konu var.”
“Anlaştıysak, sorun yok. Konumu gönderdim. Bekletilmekten hoşlanmam baştan söyleyeyim.”
“Tamam, mesaj alınmıştır. Akşam yedide” deyip telefonu kapattıktan sonra nasıl insanla karşılayacağımı az çok tahmin etmiştim. Konuşurken adı aklıma geldiğinde sosyal medya sayfama bakıp profiline baktığımda tam tahmin ettiğim kadın tipi ile karşı karşıyaydım. Her şeyi karşıdan bekleyen, takıntılı bir o kadar da özgüven sahibi bir kadınla bu akşam buluşacaktım. O gece olanları öğrendikten sonra kendi metotlarıma göre bu arkadaşlığı sonlandıracaktım. Ya kendi uydurmasıydı peşinden koşmam ya da gerçekten öyleydi. Akşam hepsini öğrenecektim. İşimi şansa bırakmadan halletmeliydim.
            Akşam iş yerinden erkenden çıkıp evime doğru gittiğimde Erhan’ı aradım. Eminim ki bu Nilsu hakkında bilgisi vardır:
“Erhan nasılsın? Hiç uzatmadan konuya giriyorum. Nilsu Azra hakkında ne biliyorsun?”
“Hayırdır abi, yoksa yeni avın mı?”
“Hayır, Erhan geçen gece tanıştığım esmer güzeli oymuş. Bugün telefonla aradım konuştuk akşama buluşuyorum. Sen ne biliyorsun hakkında?”
“Vay be helal olsun be Can, valla tam bir dişi ile karşı karşıyasın. Bütün erkeklerin hayalini süsleyen bir kadın Nilsu ve sen bu gece onu elde edeceksin. Kıskandım seni “
“Bu şekilde söylüyorsan Erhan demek ki beni hala tanıyamamışsın. Artık anlatmaya bile nefesimi yormuyorum sana karşı.”
“Can bırak artık bu centilmenlik ayaklarını, gelmiş ayağına fırsat kullan işte.”
“Tamam, Erhan geldim artık konuşuruz sonra.”telefonu kapattım arabadan çıkarken derin bir nefes aldım. Emin adımlarla apartmana doğru yürüdüm zile basmadan kapı açıldı.”Pencereden görmüş beni” içimden geçirdim. Kapıda beni beklerken tam da Erhan’ın dediği gibi tepeden tırnağa ben dişiyim diyordu. Bütün hatlarını ortaya çıkaran bir etek, beyaz hafif göz alıcı bir göğüs dekoltesi olan bir gömlek giymişti. Bir erkeği nasıl baştan çıkaracağını iyi biliyordu. Fakat beni tanımadığından hayatında dâhil olmuş diğer erkeklerle bir tutuyordu. Elimi uzatarak:
“Nilsu Hanım bu akşam sizi tanımlayacak bir cümle kuramıyorum.”
“Bu halinizi gerçekten sevmeye başladım Can Bey, alışkanlık yapmasın sonra.”
“Zaman gösterir Nilsu Hanım” dedim arabanın kapısını açarken.”
            Beni etkilemek için birçok hünerini ortaya çıkarmaya başlamıştı. Gözümün içine bakarak konuşmalar, gayri ihtiyari gözüken dokunmalar… Benim gibi bir erkek için çok kolay elde edebilecek bir kadındı ama bu hareketler bende bir etki yaratmıyordu:
“Doğru söylemek gerekirse Can Bey sizin hakkınızda duyduklarım sonucu tanışmak için o gece kulübe geldim çünkü oranın müdavimi olduğunuzu biliyordum.”
“Neymiş duyduklarınız?”
“Kadınlara bakış açınız, bir kadına gerçekten bir duygu hissetmediğiniz sürece yatağa atmadığınıza dair.”
“Daha doğrusu şu şekilde açıklayayım; Karşımdaki insanı beğendiysem tanımaya çalışır eğer bir uyum yakalamazsam incitmeden yolları ayırırım.”
“İlginç bir düşünce, hele bir erkekte…” dedikten sonra arabayı park edip kapıyı açıp koluma girerek restorana beraber girdik. Rezerve ettiğim masada oturduğunda yüzünde mekânı beğendiğine dair ifadeyi gördüm. İçeceklerimiz geldiğinde bana bakışından anladığım, benim yapacağım hamleye göre adım atacaktı. Hamlemi attım:
“Nilsu hanım, sizinle tanıştığımız gece nasıl oldu da sarhoş oldum düşündükçe utanıyorum sizden.”
“Aslında sarhoş olmanızda benim payım var.”dediğinde artık söylemek için kıvrandığını anlamıştım. Hamlemi doğru atmıştım, şimdi sıra her şeyi öğrenmek vardı:
“Bana o gece olanları anlatabilir misin?”
“Sarhoş halini neden bu kadar öğrenmek istiyorsun?”
“Hayatımda ilk defa kendimi kaybedecek kadar sarhoş olmuşsan birebir şahit olan biri varsa öğrenmek isterim.”
“Tamam, nasıl istersen, birden gülmeye başladın ve bana beni sarhoş edip evine götüreceksin deyip kıkır kıkır gülmeye başladın. Aynen şu şekilde; bana bak güzelim çok güzel bir afet olabilirsin ama seni koynuma almayacağım. Çapkın olabilir, istediğim her kadını elde edebilirim ama değer verdiğim kadınla yatarım. Yani bu gece şansın yok dedin sonra bana eve bırakabilir misin dedin.”duyduklarım beni şaşkına çevirmişti. Kendimi gerçekten rezil etmiştim. Anlatmaya devam etti:
“Taksiye bindik ama sürekli aynı cümleyi söylüyordun: Seninle bu gece yatmayacağım. Sinirlenmeye başlamıştım. Birden durdurdum arabayı indirdim seni arabadan. Sonra bu geceyi unutmaya çalıştım. Beni aradığında reddedecektim seni ama şimdi karşındayım.”
“Kendimi bir güzel rezil etmişim gerçek şu ki; söylediklerim doğru ama sarhoşken söylediğim her cümle için senden özür dilerim. Yalnız sarhoş olmamda seninde payın olduğunu söylemiştin değil mi?”
“Evet, bende sana gerçeği söyleyeyim seni duyduğum bir arkadaş sohbetin büyük bir iddia attım ve her erkeğin nihai amacı gece kulübünde tanıdığı bir kadını yatağa atmaktır diye söyledim arkadaşlarıma, kendimce yaptığım planım sarhoş olana kadar istediğim gibi gitti. Ama sarhoş halin planıma uymadı. Seni sarhoş ettikten sonra evime götürüp iddiayı kazanmak için gerekli olan fotoğrafları çekecektim sabah kendine geldiğinde, istediğim her şeyi yaptırabileceğimi düşünmüştüm. Ama sürekli söylediğin cümleler sonucu sinirlendim arabadan indirdim seni.  Arabayla yola devam ederken, geri dönüp seni almaya gitmeyi düşünüp vazgeçtim. Eve gidip bir güzel uyudum.”
“Büyük iddia sonucu ne oldu?”
“İddia hala devam ediyor, o geceyle ilgili yanımda herhangi bir şahit yok ve istediğim amaca hızlıca ulaşabilmek için başvurduğum plan olmadı. “ dediğinde masanın altından bacağıma değen ayağında bana verdiği mesajı gayet iyi anlıyordum. Uygun bir dille durumu anlatıp bu geceyi güzel bir şekilde sonlandırmam gerekiyordu:
“ O gece seninle ilgilenmem sana hitaben olan davranışlarım sonucunda aklına gelen düşünce ve bugün seni akşam yemeğine davet etmem sonucunda sana ilgimin devam ettiğini düşündüğünü anlayabiliyorum. Yalnız sana dürüst davranacağım; bugün seni akşam yemeğine davet etmem o gece sana yaptığım ve hatırlamadığım davranıştan ötürü kendimi af ettirmek için bunu belirtmek isterim. Senin düşündüğün gibi sana karşı herhangi bir ilgim yok. İddiaya gelince sanırım kaybettin.”
“ Bu kadar emin konuşabiliyoruz. Daha hünerlerimi görmüş değilsin.”
“Duruşunuz ve tarzınızdan nasıl bir insan olduğunu gayet iyi anlayabiliyorum. Benim daha hırslanacak elde etmek için elinden geleni yapacaksın. Uğraşma diye söylüyorum.” Dediğimde bardaktaki içeceği üzerime dökmemek için kendini zor tutuyordu. Gözlerimin içine bakıp:
“Bu sefer senin istediğin gibi olmayacak.” Dedi ve bir hırsla masadan kalkıp restoranın kapısından kendine yakışacak bir özgüvenle çıktı. Garsona hesabı istemek için işaret ettiğimde kazasız bir şekilde bu geceyi atlattığım için rahattım. Arabama bindiğimde telefonuma gelen bildirime baktığımda tam da tahmin ettiğim hareketi yapmıştı. Sosyal medya hesabı üzerinden benimle barda çekildiği fotoğrafları yayınlıyordu. Fotoğraflara baktığımda kendimde olmadığım gayet belliydi ama fotoğrafları gören insanlar bunun anlayabilir miydi bilmiyorum. Fotoğrafların altına bana cümleler gönderme yapıyordu. Avukatıma durumu kısaca izah edip ne yapabileceğimize dair bir e-posta attım. Sabah büyük ihtimalle bu fotoğraflar orada olmayacaktı.
Turna’yı Gözünden Vurmak
O hafta sonu farklı bir durum olacağını sabah uyandığımdan beri hissediyordum. İçimdeki sese pek güvenmezdim çünkü genelde ters çıkardı yada hiç gerçekleşmezdi. Kafamı dağıtmak birazda kendime zaman ayırmak için en yakın arkadaşımdan bile sakladığım kahveciye gitmek için hazırlandım. Telefonu elime aldığımda avukattan beklediğim e-posta gelmiş o fotoğraflar sosyal medya hesaplarından kaldırılmıştı. Aldığım bu haberle az da olsa keyfim yerine gelmişti. Kahveciye giderken eski günlerimin anısına arabamı almadan diğer ulaşım araçları ile gidiyordum. Akbil kullandığımı duyan arkadaşlarım bu duruma şaşkınlık içerisinde kalıyorlardı. Nereden geldiğimi unutmamıştım ve bu beni rahatsız etmiyordu. Kahve dükkânına girdiğim huzur bulduğum kokuyu duyunca kendimi daha bir mutlu hissettim, tezgâhtan beni gören Burak:
“Can bey her zamankinden mi?”
“Evet, nasılsın Burak?”
“İyiyim teşekkür ederim Can Bey siz nasılsınız uzun zamandır gözükmüyordunuz Turgut Bey sizi sorup duruyordu.”
“İş güç anca fırsat bulup gelebiliyorum Burak bu dükkanın bende çok özel yeri var.”
“Evet, Turgut Bey bu konuda hep sizi örnek gösterir. Bir de Can Bey eğer müsaadeniz olursa size bir konu hakkında danışmak istiyorum.”
“Seni dinliyorum Burak nasıl yardımcı olabilirim sana?”
“Malum kadınlar üzerindeki etkiniz herkes biliyor, okulda hoşlandığım bir kız var ve bir türlü kendisiyle konuşma alanı yaratamadım. Sosyal medya arkadaşlığım var ama mesaj atsam bile nasıl başlayacağımı bilmiyorum. Açıkçası sosyal medya ile değil yüz yüze yapmak istiyorum ama nasıl?”
“Anladım hoşlandığın kız senin bölümünde mi başka bir bölümde mi?”
“Edebiyat bölümünde okuyor ben mühendislik bölümündeyim.”
“Tamam o zaman sosyal medya profilne gir şimdi okumaktan zevk aldığı yazarla ilgili muhakkak bir şey paylaşmıştır. İlk önce onu öğren sonra ortak alan da kızı gördüğünde o yazarın kitabını ne zamandır okumak istediğini ama bir türlü bulamadığını söyleyip kitabı okumak için ödünç isteyeceksin.”
“Kitabı okuyacak mıyım ?”
“Evet okumam gerekir çünkü kitap belli başlı bir izler taşır hoşlandığın kızla ilgili”
“Sonra ?”
“Kitabı teslim ederken – kız edebiyat öğrencisi- küçük beyaz bir kağıda ‘Bilmiyorum seni tıpkı seni bilmediğim gibi ‘yazıp koyacaksın.”
“Harika bir cümle aklıma bile gelmez.”
“Notu okuduktan sonra sana kendiliğinden başka bir kitap getirecek o kitabın içine iyi bak.”
“İşe yarar mı ki?”
“Tecrübe ile sabittir, kadın dediğin duygusaldır ve romantik davranışlardan hoşlanır.”
“Teşekkür ederim Can Bey “
“Ne demek sonucunu bana bildir bakalım yıllar sonra aynı taktik işe yaracak mı?
“Tamam Can Bey sizi haberdar ederim.” Dedikten sonra kahvemi alıp her zaman ki gibi köşeme geçmek üzereyken onu gördüm. Turna Akova…  Aynı üniversite de okuduğumuzu beraber çalıştığımız bir proje esnasında öğrendiğim benimle konuştuğunda yüzü kızaran bir insan. Oturacağım köşeme gitmekten vazgeçip okuduğu kitaba dalmış olan Turna’nın yanına gittim:
“Müsaaden varsa sana eşlik edebilir miyim Turna Hanım?” dediğimde başını okuduğu kitaptan kaldırıp beni gördüğünde yüzü yine kızarmıştı.
“Can bey, aslında yalnız değilim bir arkadaşımı bekliyorum, o gelene kadar kitap okuyordum.”
“Tamam, arkadaşınız gelene kadar eşlik edeyim size o zaman” deyip masasına oturmuştum. Yüzündeki kızarıklık az olsa geçmeye başlamıştı:
“Proje bittiğinden beri sizinle olan bağlantımız koptu Turna Hanım.”
“Yoğun bir tempoda çalışıyorum haliyle projede bitince…”
“İnsan aynı dönemden mezun olduğu okula arkadaşına bunu yapar mı sizce?
“Aynı okuldaydık doğru ama samimiyet yoktu aramızda.”
“O zaman bugünden itibaren o samimiyet olsun ne dersiniz?” dediğimde güvendiğim bakışı attığımda beklediği arkadaşının sesini duyduğumda şaşkına uğramıştım:
“Merhaba, Turna”
“Hoş geldin Bahar bu üniversiteden arkadaşım Can seni beklerken bana eşlik ediyordu. Can, dostum Bahar”
“Merhaba tanıştığımıza memnum oldum Can Bey “ dediğinde sanki beni hiç tanımıyormuş gibi davranmıştı. Kendimi toparlayarak:
“Aynı şekilde bende Bahar hanım. Artık arkadaşın geldiğine göre bana müsaade Turna” dedikten sonra yanlarından ayrılmıştım. Sabah uyandığımdaki o his çıkmıştı sonunda. Bahar’ı etkilemek için hangi yoldan gideceğimi kafamda yavaş yavaş belirlemeye başlamıştı. Evet bugün turnayı gözünden vurmuştum.
Evdeki Hesap Çarşıya Uymayınca
            Bahar ile olan karşılaşmamdan sonra beni hatırlamadığını anlayınca her şeye sil baştan başlamak için kafamda bir plan belirlemiştim.  O gün beni hatırladığında daha çok iyi tanıyacak ve benden kopamayacağına emindim. Planımı belli adımlara göre belirlemiştim. İlk önce Bahar’la ilgili en iyi bilgiyi en yakın arkadaşı olan Turna’dan öğreneceğimi biliyordum. Bende cep numarası vardı ama proje bittikten sonra aramamıştım eğer şimdi ararsam büyük ihtimalle farklı düşünecekti. O yüzden ilk önce Turna’nın sosyal medya hesaplarının hepsini takibe aldım. Kendisine o gün söylediğim cümlenin arkasında duracak şekilde davranmıştım. Muhabbeti ilerleyince Bahar’la ilgili istediğim bilgiyi alacaktım. Bu düşüncelere kendimi kaptırmışken telefonumdan gelen bildirimle dünyaya döndüm. Turna’dan mesaj gelmişti:
“ Bu yaptığının anlamını nedir öğrenebilir miyim?” yazdığı mesajı okuduğumda Turna’nın olası şüpheci tavrının güvene çevirmek için uygun cümleleri seçip yazmaya başladım:
“Aynı Üniversiteden mezun olmuş iki arkadaş gibi konuşmak istiyorum sadece…”
“Okulda samimiyetimiz bile yokken,  birden samimiyet kurmak istemeni anlayamadım.”
“Aklından ne geçiyor bilmiyorum. Gerçekten kahvecide karşılaştığımız da neden aramızda bir samimiyet olmadığını düşünürken seninle iyi bir arkadaş olacağımızı düşündüğüm için bu adımı attım. Sebebi bu…”
“Anlıyorum, ama içimden bir ses sana güvenmemem gerektiğini söylüyor.”
“Neden ki ?”
“Hayat tecrübeme dayanarak söylüyorum. Bu şekilde hiçbir samimiyetin olmadığı halde birden samimi olmaya çalışan insanın muhakkak benden bir çıkarı olduğu için arkadaşlık kurmaya çalışması anlamına gelir.” Cümleleri okuduğumda şoka girmiştim. Turna üzerinden Bahar hakkında bilgi alamayacağımı anlamıştım. Hamlemi geri alıp söylediğim cümlelerin üstünde durmalıydım:
“Gerçekten senden hiçbir çıkarım olmadan iki insan gibi arkadaş olmak istiyorum. Senden bir çıkarım olup olmadığını zamanla anlayacaksın.”
“Hadi bakalım göreceğiz.” Dedikten sonra ona geri dönüş yapmadım. Turna’yı tanımadığımdan ilk hamlemde nerdeyse güme gidiyordum. Ona söylediğim cümlelerin arkasında durup güvenini kazanmayı zamana bırakmalıydım. İlk hedefim Bahar’ı elde etmekti. Bu düşüncelerle hazırlanıp Farklı Tatlar Atölyesine doğru yol aldım. Durum değerlendirmesi yapıp ortamın ve çalışanların nasıl olduğunu özellikle Bahar’ı çalışma saatleri nasıl öğrenmem gerekiyordu. Kendi kendime düşüncelerime gülüyordum, bir kızı elde etmek için yaptığım planlara bak gibisinden… Normal bir müşteri gibi girdim içeri, her masa doluydu ama kuytu bir köşe geçip oturdum. Çalışan herkes mutlu bir biçimde en iyi şekilde çalıştığını görüyordum. Bu tarz hizmet veren yerlere gittiğimde genelde çoğu çalışan yüzünde bariz olan bir maske ile çalışır işini severek yapmadığına dair verdiği hizmetten anlardım ama burada gördüğüm bütün çalışanların gerçekten mutlu bir biçimde çalışarak işlerini severek yaptıkları her durumda belli ediyordu.. Gözlerim Bahar’ı ararken yanıma güler yüzlü bir çalışan yaklaştı:
“Merhaba, hoş geldiniz Siparişinizi vermiş miydiniz?”
“ Hayır, aslında buraya ilk defa geliyorum ne önerebilirsiniz?”
“Hafif sizi rahatsız etmeyecek yeni bir pastam birazdan sunuma çıkacak kahve ile çok iyi bir ikili. Vaktiniz var ise size bu pastayı sunmak isterim.
“O zaman dediğiniz ikilide istiyorum. Teşekkür ederim.” Deyip menüyü ona uzattım. Bahar tahmin ettiğim kadarıyla ofiste diye düşünürken, başında bonesiyle mutfaktan elindeki garsonun bana önerdiği pastayla çıktı. Sanki bir bebeği tutar gibi o kadar özenli tutuyordu ki yüzündeki gülümsemesi ile gözlerimi alamıyordum. Siparişimi alan garsonla gülümseyerek bir muhabbete girdi ve getirdiği pastadan bir dilim tabağa koyup garsona uzattı. Şimdi masamda duran pasta onun kendi elleriyle bir emek vererek yaptığı, ilk lokmasını aldığımda hissettiğim o tat tarif edilemez bir biçimde mutlu hissetmemi sağladı. Masamdakileri toplamaya gelen garsona:
“Yediğim pasta gerçekten tarif edilemez bir tattaydı. Şefinize lütfen teşekkürlerimi iletirseniz sevinirim.”
“Tabii ki de beyefendi iletirim Bahar hanım’a”
Yediğim pastadan kendimi farklı bir şekilde mutlu hissediyordum. Bu şekilde hissederken aklım kendini korumaya alarak “Hemen yediğin bir lokma pastadan kendi mutlu zannedip kandırmaya çalışma!”diyerek beni kendime getirdi. Bana karşı takındığı soğuk tavır yüzünden mi bu kadar beni cazip mi geliyor bilemiyordum. Evet, kadınlara karşı kendime olan güvenim tamdı. Bu sefer karşıma farklı bir kadın türü çıkmıştı ve beni epey zorlayacağı görünüyordu. Ama şu bir gerçek ki kafama koyduğum bir şeyi ne yapar ne eder elde ederdim.
Şans Kapıyı Çalınca

            Bahar’la karşılaşmamız sonucu beni tanımaması sonucu kendi çapımda onu elde etmek için benim yararıma olmuştu. İlk önce kendimi fark ettirebilmek için günün belli saatlerinde “ Farklı Tatlar Atölyesi” gidiyordum. Her gittiğimde müdavim müşteri konumunda çalışanların bana gösterdiği ilgiyi Bahar’a ulaşman açısından benim işime yaramıyordu. Sabah erken saatlerde iki servis elemanı oluyor, Bahar genelde üretim kısmında ürettiği ürünlerle tezgâha koymak için çıkıyordu sadece. Kendisine yardımcı olduğunu düşündüğün bir tane daha pasta şefi vardı. Öğleden sonra saat 2 gibi servise çıkıp müdavim olan misafirleri ile konuşup onların önerilerini dinliyordu. Özellikle akşam 5 çayı konseptine yakışır şekilde sunumlarıyla ev hanımlarının vazgeçilmez bir seçenek oluyordu. Bir bayan olarak gayet ince düşünülmüş bir tarzda hizmet veriyordu. Bütün bunları bilmeme rağmen bana fayda sağlamayan bilgilerdi. Hala aklıma yatan bir fikir gelmemişti. Bir ihtimalim vardı ama kendime bu davranışı yakıştırmayacağım için adım dahi atmıyordum. Aklımda pür dikkat bu düşünceler geçerken Bahar’ın kapıya doğru yürüyüp gülerek birini karşıladığını gördüm. Canı gönülden sarıldığı kişi Turna’ydı. Her yeri görebileceğim lakin beni çok kolay göremeyecekleri bir masada oturuyordum. Masaya oturduklarında gülerek hararetli bir biçimde konuşmaya başladılar. Bir ara Bahar’ın suratı ciddi bir ifadeye büründü. Anlattıkları her neyse çok merak ediyordum. Telefonumdan Turna’ya sanki hal hatır sorar gibi mesaj attım. Telefonuna baktı ama arkası bana dönük olduğu için surat ifadesini göremiyordum. Boş ver gibisinden bir el hareketi yapıp, hadi artık gidelim gibisinden bir hareketle ayağa kalkıp üretim kısmına gittiler. Benim uyandığım personel odasına gittiğini düşünürken aynı yere birkaç müşteri de girdiğini görünce bana yakın olan garsona yanıma çağırıp sordum:
“bir şey sorabilir miyim?
“Buyurun Beyefendi.”
“Pasta şefiniz Bahar hanımın ofisinde bir toplantı mı var acaba?”
“Hayır beyefendi, Bahar hanım belli dönemlerde pastacılıkla ilgili günlük eğitimler veriyor atölye kısmında bugünkü eğitim için gelen misafirlerimiz onlar.”
“Bu eğitime nasıl girebilirim?”
“İnternet adresinde katılmak için form dolduruyorsunuz. Kontenjanda yer varsa sizi çağırıyoruz.”
“Teşekkür ederim.”
Fırsat ayağıma gelip bir şekilde Bahar’a kendimi fark ettirme yolunu bulmuştum. Bu eğitimlere katılarak bir nevi konuşma fırsatı yaratıp onu elde edecektim. Vakit kaybetmeden netten formu doldurup eğitimde yer almalıydım. Sitede baktığımda en uzun süren eğitimi seçip kayıt formunu doldurdum. Şimdilik bana düşen onayı alıp eğitime katılmaktı.
Kendi Kendine İçsel Hesaplaşma

Bu sabah yine aynadaki yüzümle konuşmaya başladım. Yatağımın karşısındaki ayna bir nevi benim içsel hesaplaşmalarımın cevabını aldığım yerdir. Çocukluğumdan kalma kendi kendime konuşmalarım…  Hayatımda neden beni gerçekten seven bir kadınla karşılaşmadığıma dair sorusuyla karşı karşıyaydım. Aşık ettiğim kadınları düşündükçe onlara aynı şekilde aşık olamıyor bir yerden sonra hissettiğim duygular nötr oluyordu. En son ne zaman gerçekten aşık olduğumu hatırlamaya çalışıyordum aynadaki yüzüme bakarak. Ne zaman şuan hissettiğim duyguların bir benzerini hissetmiştim. İşin içinden çıkamayacak gibiydim, kafamdaki bin bir düşünceyle mutfağa girdim. Kahve demlenene kadar hangi bardakla içsem diye düşünürken sorumun cevabını bulmuştum. Yıllar önce aşık olduğum tek kadını hatırlayabilmiştim. Dilek… Ayrıldığım vakit kendime bir süre gelememe sebep olan insanı hatırlatan bardağı görünce onunla zaman geçirdiğim günleri hatıraları gözümün önüne gelmeye başladı. Gittiğim kursta tanımıştım onu.  Etrafımdaki diğer kursiyerlerle mümkün olmadığı sürece muhabbete dâhil girmiyordum. Bir gün kendi halimde alıştırma yaparken bir soru sormak için yanıma geldiğinde çok umursamamıştım. Sorduğu soruyu kısaca cevaplandırıp kaldığım yerden geri dönmüştüm çalışmama. Her fırsat buldukça benimle konuşmaya çalışıyor her defasında nazikçe onu geri çevirmeye çalışıyordum. Bir kurs projesi sonucu telefon numaralarımızı birbirimize verince daha samimi olmaya daha çok vakit geçirmeye başlamıştım Dilek’le…
            “Farkında olmadan aşık olursun bana”  gözlerime bakarak söylediği ses tonundaki özgüveni umursamayıp gülüp geçmiştim. Zaman geçtikçe dediği gerçekte olmuştu. Hayatımın her anını Dilek’le geçirmeye başlamış onsuz bir dakika bile düşünemez olmuştum. Onun kursu benden önce bitince memleketine dönmesi gerekiyordu, ondan ayrı kalmaya tahammül edemezken birbirimizden kopamayacağımıza o kadar emindim. Havalimanında kendisini uğurlarken üzgün bir halde olmadığını fark etmiştim. Ailesinin yanına döndüğü için mutluydu ama insan sevdiğinden ayrılacağı vakit üzülmez miydi? Memleketine döndükten sonra sadece msn üzerinden konuşuyorduk ama bu benim ona olan özlemimi gidermiyordu. Her fırsat bulduğum vakit onu arıyor, onu çok özlediğimi ve sevdiğimi söylüyordum. Ne kadar süre böyle gitti hatırlamıyorum ama aradığımda telefonumu açmamaya, attığım mesajlara geri dönmemeye başlayınca sorunun ne olduğunu öğrenmek istedim. Farklı bir numaradan onu aradım:
“Efendim”
“Merhaba, benim telefonlarımı açmayınca seninle konuşmak için başka bir numaradan aramak zorunda kaldım. Fazla lafı uzatmayacağım Dilek, neden diyorum sadece?”
“Neyin nedeni soruyorsun ki Can?”
“Sana ulaşabilmek için kullandığım bütün iletişim yollarına geri dönmeyişini soruyorum. Şuan neden birbirine uzak iki insan gibi konuşuyoruz?”
“Ortada bir sorun olduğunu düşünüyorsan Can şimdiden söyleyeyim bir sorun yok. Sende diğerlerinden farkın olacağını düşünmüştüm ama onlardan bir farkın yok.”
“Daha net açıklayabilir misin Dilek? Anlayamıyorum seni.”
“Kısacası beni anlayacağını düşünmüştüm Can ama sende beni anlayamadım.”
“Uzakta kaldığımız her gün boyunca seni aradım. Telefonlarıma dönmeyen sendin. Şimdi karşıma geçmiş bana beni anlamadın diyorsun. Sana olan sevgimi ifade edebildiğim ve bunun karşılığını beklemediğim halde bana söyleyeceğin tek neden bu mu? Anlayacağımı anladım ben yolun açık olsun.” Dedikten sonra konuşmasına fırsat vermeden telefonu kapattım. Kendime gelmem ne kadar sürdü bilmiyorum ama bu olayın sonucunda kalbim değişime uğramıştı. Artık kadınlara karşı daha farklı hamleler yaparak onları nasıl kendime aşık edeceğimi biliyordum. Aynada kendime bakarken, aklıma gelen eski anılardı işte…
Yüz Yüze
            Günler bir şekilde geçiyordu ama ben bir türlü Bahar’a ulaşamamıştım. Turna ile onun fark etmeyeceği şekilde güvenini kazanmıştım ama yine istediğim bir bilgiye ulaşamıyordum. Bahar ile ilgili üstü kapalı sorular sorduğum halde istediğim cevabı alamıyordum kendisinden. Bir gün kendiliğinden “Bir gün kahve içelim birlikte “ bir teklifte bulununca fırsat ayağıma gelmiş sayılırdı:
“Tamam, bana uyar”
“ O zaman seninle karşılaştığımız gün tanıştırdığım arkadaşım Bahar’ın işlettiği dükkanda sana güzel bir kahve ısmarlayayım. Ne dersin?”
“Farklı mekânlar keşfetmeyi severim. Özellikle rehberim sensen hayır demem tabii ki de” dediğim son cümleye hiç aldırış etmeden bu hafta sonu buluşmak için kararlaştırdık. Aklımda deli sorular dönüyordu ama hiçbir beklentiye girmeden normal bir durummuş gibi gidecektim oraya.
            Cumartesi günü gelip çattığında ilk defa bir kızla buluşacak olan yeni yetme ergenler gibi bir heyecan vardı içimde. Tam saatinde ya da erken gidip onu mu bekleyeyim bir türlü karar verememiştim. En iyisi tam vaktinde orda olup aynı anda içeri girmiş olma ihtimaliyle kimse kimseyi bekletmemiş olur düşüncesiyle evden çıktım. Kapıdan içeri girdiğimde nasıl davranacağımı az çok kafamda belirlemiştim. Sonuçta dükkanda çalışan herkes beni tanıyordu, Bahar hariç. Aklımda bir takım düşüncelerle hangi masaya oturabilirim diye etrafıma bakarken birinin adımı seslendiğini duydum:
“Can, buradayım.” Sesin olduğu yere baktığında Turna’nın geçen gün Bahar’la birlikte oturdukları masadan kendisini görmem için el sallıyordu. Beyaz bir tişört ile mavi bir kot giymişti. Çok özenmiş gibi bir hali yoktu sırdan kendinden emin bir ifade vardı. Yüzünde tarif edemediğim masum bir gülümseme ile bana bakıyordu. Zaman içerisinde kendisiyle muhabbetim iyi olduğundan yüzü artık eskisi gibi kızarmıyordu. Vakit kaybetmeden yanına gittiğimde:
“Çok bekletmedim umarım.”
“Hayır, bekletmedin sabah erken saatlerde geldim buraya o yüzden bekletmiş sayılmıyorsun.”
“Sabahtan beri buradayım derken yoksa buranı ortaklarından biri misin?”
“Yok, ortaklarından değilim. Bahar’ın hafta sonu kısa süreli pasta yapım eğitimi veriyor ona katılıyorum. Güzel bir etkinlik oluyor benim için.”
“Seni una bulanmış bir şekilde görmediğime göre bu konuda ilerleme sağlamışsın.”
“Bana sorarsan daha yolun çok başındayım. Ama Bahar el lezzetimin iyi olduğunu söylüyor. Hatta geçen günlerde yaptığım bir pastayı vitrine koydu. Tadına bakan misafirler gayet olumlu dönüşler aldım. “
“Ne mutlu sana o zaman. Kendini bir biçimde rahatlatıyorsun pasta yaparak.”
“Yaşadığım iş stresini bu şekilde atlatmak iyi oluyor. Olumlu dönüşler aldığımda daha da bir mutlu oluyorum. “
“İlerde arkadaşına ortak olursun o zaman.”
“Öyle bir düşüncem olmadı. Bahar’ın bu konuda eline su dökemem. Benimki sadece yaparken mutlu olduğum bir hobi o kadar. Bu arada seni lafa tuttum ne içersin?”
“Kahve içerim.”
“Tamam, hemen söylüyorum.” Dediğinde yakınımızda duran garsona sipariş vermek için yanına çağırdı. Yakından daha dikkatli baktığımda yüzündeki masumiyeti hoşuma gitmişti. Aynı okulda okumamıza rağmen nasıl fark edemediğimi düşünürken:
“Hoş geldiniz Can Bey, her zaman ki siparişiniz mi?” garson dediğinde Turna şaşkınlıkla baktı.
“Yok bugün siparişimi Turna Hanım verecek onun misafiriyim.”
“Bize iki kahve lütfen,  Erdem bey. “ dedikten sonra bir açıklama bekler gibi bana baktı:
“ Müdavimi olduğum mekânlardan biri burası. Sen burada buluşalım deyince bende bir şey demedim. Sonuçta kahve ısmarlayacak olan kişi sensin.”
“Genelde her hafta sonu buradayım denk gelseydik görürdüm seni. Muhtar gibisin tanımayan yok seni.”dedi gülümseyerek,
“Bilmiyorum doğuştan gelen bir yetenek… İnsanlarla kolay iletişim kurup onların bana güven sağlayabiliyorum. Dinlemeyi seviyorum, bu yüzden ki insanlar bana yakın davranıyor.”
“Valla bir süre sonra sıkılmıyor musun insan dinlemekten? İnsan bu!”
“ Aslında hayır sıkılmıyorum çünkü karşılıksız dinleyen insan yok denecek kadar az, etrafına bir bak herkes her şeyi var ama dinleyecek insan yok. “
“Sen kendini kime anlatıyorsun sonuçta taş değilsin elbette seni dinleye biri vardır.”
“Yerine göre kendimi anlatırım karşımdaki insana…”
“ İlginç herkesi dinleyen kimseyi anlatmayan sen… Üniversitedeyken çok nasıl desem bilinen tanınan bir insandın şimdi konuşunca düşündüğümden farklı bir insan portesi çıkıyor karşıma.”dediğinde elindeki tepside üç kahve ve küçük bir pasta ile bize doğru gelen Bahar’ı görünce söyleyeceğim her şeyi unuttum. Kime baktığımı merak edip arkasına bakan Turna, Bahar’ görünce yerinden kalkıp Bahar’a doğru gitti. Üstünde pasta yaparken giydiği kıyafet yoktu. Son derece şık bir kot üstüne de pudra renginde bir bluz vardı. Kendimi yeni yetme ergenler gibi heyecanlı hissediyordum. Duygularımı belli etmeme gibi bir huyum vardı. Onlar kendi aralarında konuşarak masaya yaklaştığında ayağa kalkıp centilmen bir hareketle en iyi surat ifademi takınarak selam verdim:
“ Merhaba, “
“Merhaba, Can Bey hoş geldiniz.”dedikten sonra masaya oturduğumuzda konuşmaya devam etti:
“Turna, bir misafiriyle geleceğini söylediğinde kiminle geleceğini söylememişti. Dükkanımın müdavim bir misafirini görünce hem tanımak hem de küçük bir mola vermek için ben getirdim kahveleri yanında küçük bir pasta ile…
“Bu pastayı ilk defa görüyorum yeni bir deneme mi yoksa Bahar?
“Aslında burayı bir çalışanım vasıtasıyla keşfettim. Sonra kendim gelip göreyim dedim. Müdavimlerinden biri olmuşum. Hem buranın müdavimi olduğumu bilmenize şaşırdım.”
“Bir bulaştın mı buraya bağımlı oluyorsun. Bahar’ın el lezzeti nasıl bir şeyse yiyen bir daha istiyor.”
“Abartmayın o kadar bir pasta yaparken kendimi mutlu hissediyorum, mutluluğum da yediğiniz pastalara yansıyor.Yeni keşif diyelim Turna aklımdaki uyana kadar her yaptığımda farklı bir şey deniyorum. Bugünkü denemem size kısmetmiş tadına bakın. Dükkânımla ilgili her şeyden haberim her zaman olur.”
“Pastalarınızı ilk sizin yaptığınızı duyunca çok şaşırdım. Genelde dükkan sahipleri bir süre yapar sonra başka birine devreder .”
“Sonuçta burası bana ait bir dükkan ve her dokunuşta benim dokunuşum olmalı.”
“İlginç bir düşünce.”
“Teşekkür ederim.Kahvem bittiğine göre artık kalkman gerek. İçeride benden pasta yapımı hakkında öğrenmeye istekli öğrencilerim bekler. Tekrardan hoş geldiniz Can Bey, size iyi muhabbetler görüşürüz.” Dedikten sonra Turna ile selamlaşıp gitti. Kısa süre bile olsa onunla konuşmak bana iyi gelmişti. Sosyal medyayı kullanarak bir adım atma fırsatı bana doğmuştu. Turna masasına dönmesiyle:
“Çok güzel bir dostluğunuz var.”
“Bahar’la dostluğumuz o kadar eskiye dayanan bir dostluk değil. Çalıştığım şirkette üst düzey yöneticiydi ama bazı insanlar vardır karşılaştığınız zaman konuşmasanız bile her halinden anlayacaktır. Bahar böyle bir insan.”
“Gözlem yeteneğin çok iyi olmalı insanlar yanıltabilir seni”
“ Hayat bir şekilde insana nasıl atması öğretiyor. Karşındaki insana nasıl bir insan olduğunu onunla konuşarak, gözlemleyerek tanıyorsun. Ne zaman ki o güveni sana veriyor o zaman kendini anlatmaya başlıyorsun.”
“Kapalı kutuyum diyorsun.”
“Kendimi anlatmayı sevmiyorum desem daha doğru olur. Şimdi burada karşılıklı kahve içiyor konuşuyoruz açıkçası söylemek gerekirse üniversite de tanıdığım  Can ile şuan konuştuğum Can çok farklı.”
“Ne gibi farklılık merak ettim şimdi.”
“Kantine girdiğinde herkes sana bakardı. Hiçbir şey yapmasan bile bir şekilde kendine çekerdin. O zaman ki Can’ı şu şekilde konuşmasam düşünürdüm: Bir hareketi yeter insanı etki altına almak için, özgüveni tavan yapmış seviyede öyle bir havan vardı üniversite de imparator gibiydin” Cümleleri birbiri ardına söylerken belki farkında olmadığı çocuksu ifadesi hoşuma gitmişti. Gözlerine bakarak onu dinlerken aklım kapı arkasındaki Bahar’daydı.
“ Bu şekilde ifade etmene şaşırdım desem yeridir. Okul, geçmiş zaman herkes dünyayı değiştirme hayalinde ama gerçek hayat öyle değil. Şuan tanıdığın Can  nasıl?”
“ Karşımda duran Can; dış görünüşüne göre konuştukça çok naif duran biri, insanları kullanmak yerine onlara yardım eden biri en azından ben böyle düşünüyorum. Ama magazin gazetelerinde fotoğraflarını, hakkında yazılanlar, bulunduğumuz iş ortamında bile adın geçiyor şaşırıyorsun.
“İnsanlar seni anladıkları kadar bilirler. Dışarıdan bakıldığında Tam bir çapkın ve gönülçelen gözüküyorum. Aslında çevremdeki kadınlara inan ki yaptığım bir şey yok senin de dediğin gibi nasıl bir durum varsa bende peşime düşüyorlar. Ama sen bana hala güvenmiyorsun.
“Güven hemen kazanılacak bir durum değil. Zamanında canım çok yandı o yüzden bir insana güvenmem kolay olmuyor…” konuşması devam ederken Bahar yanımıza geldi:
“Muhabbet koyu bakıyorum hala bıraktığım gibisiniz.”
“Muhabbete eşlik eden kahve ve pasta güzel olursa zamanın farkına varamıyoruz. Bu pastanı değişik bir tadı var ne kattın ?”
“Evet, gerçekten değişik bir aroması var.”
“Dediğim gibi değişik bir takım tatlar deniyorum ama hala istediğim tadı bulabilmiş değilim. Aldığım yorumlara göre yol alıyorum.”
“Pasta konusunda gurme sayılmam gayet her şeyiyle güzel.” Dediğimde verdiğim cevaptan tatmin olmamış gibi bir ifade vardı yüzünde. Geçmeme izin vermediği bir kapı vardı önümde. Turna’ya baktığımda o çocuksu ifade ile bana bakıyordu:
“Kahvemizde bittiğine göre bize müsaade diyelim o zaman. “
Arabama bindiğimde kendimi gerçekten tuhaf hissediyordum. Turna ile konuştuklarımı düşündüğümde beni gerçekten olduğum gibi anlayan bir insanla karşılaştığımda hissettiğim bilmediğim tuhaf bir duygu…

Ve Her şey Açığa Kavuşur
            O günkü buluşmadan sonra Turna ile muhabbetim farkında olmadan daha iyi olmaya başlamıştı. Çok sık görüşmesek bile her gün bir şekilde muhabbetimiz oluyordu. Bahar aklımın hep bir köşesindeydi ama bir onunla iletişim kurabileceğim bir fırsat varken bir türlü iletişme geçmek mi istemiyordum yoksa uğraşmak istemediğimde bilmiyordum. Bahar’ın bir türlü çözemediğim aşamadığım bir engel gibi görüyor ve bu durum pes etme noktasına getiriyordu beni. Onu seviyor, istiyor muyum? Hayatımda elde ettiğim kadınların hiç birisinde kalbim bu kadar heyecanlanmamıştı. Bu düşünceler içerisinde boğulurken telefonum çalmasıyla kendime geldim:
“Merhaba,  Can Bey ile mi görüşüyorum?”
“Evet benim.”
“Farklı Tatlar Atölyesi’den arıyorum ismim Büşra”
“Sizi dinliyorum Büşra Hanım.”
“Can Bey başvuru formunuza dair aramıştım. Eğitimini almak istediğiniz kursumuz yoğun talep sebebiyle uzun bir süre öğrenci alımı yapamayacaktır. Buna istinaden Bahar Hanım size bir özür mahiyetinde kişiye özel bir günlük özel birebir eğitim verecektir. Başvurunuz , yeni bir kontenjan açıldığında sizi başlayacağınız gün ve saati bildirmek için tekrar arayacağız. Uygun mudur sizin için?”
“Tabii ki de uygun Büşra hanım, ne zaman gerçekleşecek bu eğitim?”
“Bahar hanım’ın sizin için uygun gördüğü tarih 9 Eylül saat 13:00 ‘te sizi Farklı Tatlar Atölyesi eğitim bölümünde sizi bekliyor olacağız. “
“Teşekkür ederim. İlginiz için.” Dedikten sonra telefonu kapattığımda ayağıma gelen fırsata sevinmiştim. Bu sefer onu etkileyecek, hedefime ulaşacaktım. Telefondan önceki duygularımdan eser yoktu. 9 Eylül de eğitim esnasında onunla baş başa olacağım için bir nevi neler yapmam gerektiğini düşünmem lazımdı. Belki bu sefer o engeli aşıp istediğim emelime ulaşacaktım. Tam pes etmeyi düşünürken evrenin bana bu şekilde güzel bir hediye vermesi beni oldukça mutlu etmişti. Keyifle yerimden kalkıp şirkette gireceğim toplantı için bilgisayarımı alıp tam odamdan çıkarken Erhan’la yüz yüze geldim:
“Vay kardeşim sonunda seni bulabildik valla bir ara emekli olup elini ayağını mı çekti diye düşünmeye başladım.”
“Bu aralar yoğun çalışıyorum Erhan o yüzden seninle takılamıyorum. Şimdi katılmam gereken bir toplantı var. Bir saat kadar sürer sen burada bekle istersen gelince konuşuruz olur mu?”
“ Olur seni bekliyorum, bu arada güzel asistanın burada mı?”
“Burada ama benimle birlikte toplantıya girecek.”
“Hadi ya! Neyse ben seni bekliyorum konuşacaklarımız önemli.” Dediğinde cevap bile vermeden toplantı odasını yolunu tuttum. Erhan ‘ı tanıyorsam büyük ihtimalle yeni biri bulmuş olup onu etkilemek için beni de işin içine katacaktı. Ona taktik verip işin içinden sıyrılmayı düşünüyor olsam da Erhan peşimi bırakmayacağımı gayet iyi biliyordum. Kendimden emin bir şekilde toplantı salonuna girerken herkesin gözü benim üstümdeydi. Bana hayran bir şekilde bakan insanlara bir şekilde alışmıştım. Sunum için herkesin beni göreceği şekilde durup konuşmaya başladım:
“Herkese merhaba, firmamıza sipariş ettiğiniz mal stok programının demo sürümünü anlatmak için vaktiniz ayırıp geldiğiniz için teşekkür ederim. Bize beyan ettiğiniz şekilde sizin de görüşlerinizi alarak ekibimle birlikte programı oluşturduk. Yeni kurulan şirketiniz için sipariş verilen her üründen tutun dükkanınıza teslim edilen her ürün için takibi kolay olacak bir sistem geliştirdik…” Ben anlatmayı sürdükçe bana bakan gözlen onları etkilediğimi biliyordum. Toplantı tam istediğim gibi geçmiş sistemin tam sürüm onayı ile kurulması antlaşmasını yapmıştım. Bugün evren bana güzel  sürprizler yapıyordu. Odama girdiğimde Erhan, stajyer elemanlarımdan biriyle muhabbete girmişti. İçeriye girdiğimde stajyer eleman benden utanıp hızlı bir biçimde:
“İstediğiniz dosyayı masanıza bıraktım.” Deyip hızlı bir biçimde odamdan çıkmıştı. Erhan’a ne yapıyorsun gibisinden bakmıştım.
“Fırsatı buldum mu kaçırmam biliyorsun.”dediğinde gülerek kendisine çeki düzen versi diye sert bil dille uyardım:
“Karşındaki insanın 17 yaşında olduğunu da biliyorsundur herhalde!”
“ Ne!  Nereden bileyim en fazla 25 diye düşündüm yüzündeki makyaja baktığımda… Neyse zaten bir şey olmazdı. Konumuza dönelim, bu akşam benimle kulübe geliyorsun hiçbir itiraz bahane kabul etmiyorum o kadar!”
 “ Ya gelmezsem?”
“Bak güzel kardeşim aylardır peşinde olduğum sosyal medyadan her şekilde yürüdüğüm kız bugün doğum günü ve edindiğim bilgiye göre bu gece bizim gittiğimiz gece kulübünde doğum günü kutlanacak. Orada olmam gerekiyor.”
“Tamam, sen tek başına gidebilirsin beni ne diye sürüklüyorsun?”
“Tek başına gidersem bir anlamı olmaz. Sen yanımda olacaksın ki hani tesadüfen gelmişiz havası olacak. Bu akşam 9 gibi alırım seni.”
“Hayır desem de kabul etmeyeceksin” dediğimde bana selam verip odadan çıkmıştı. Aslında bir bakıma dışarı çıkma benim için iyi olacaktı, kafamdaki düşünceleri bir nebze olsun dağıtacaktım.
           
            Akşam 9’ da Erhan’la buluştuğumuzda kulübe gidip pusuda bekleyeceğimi düşünürken o kendince bir plan yapmıştı. Kız gelmeden belki bir saat önce orada olup her şeyi tesadüfen karşılaşmış gibi yapacaktı. Gece kulübüne doğru giderken sanki rolünü ezberlemiş bir oyuncu edasıyla yürüyordu:
“Erhan, lütfen en doğal halinle ol bu halde kimse sana bakmaz benden söylemesi!”
“O şekilde havaya giremediğimi biliyorsun Can!”
“Nasıl istersen, gece sonunda rezil oldum diye köşe bucak kaçma da ...”
İçeriye girdiğimizde hınca hınç bir kalabalık yoktu. Daha önce geldiğim bir yer değildi, müdavimleri dışında pek gelen kimse yok  gibi gözüküyordu. Diğer gece kulüplerin karanlık havası burada yok bilakis daha aydınlık bir tasarlanmış, yani bir buraya geldiğinde gerçekten bütün stresinden kurtulma garantisi veren bir tasarımı vardı. Ses sistemi hangi tarafta oturur olursanız olun insanı rahatsız etmeyecek, sessiz bir ortama girdiğinizde kulağınızda çınlama yapmayacak düzeyde ayarlanmıştı. Bu şekilde etrafımı incelerken Erhan’ın dürtmesiyle etkilemeyi düşündüğü kızın içeri girdiğini gördük. Herhangi bir doğum günü hazırlığı görememiştim:
“İstihbarat sağlam yerden demiştin ama ortada herhangi bir şey göremiyorum.”
“Bu aranı kendine özgü bir kutlama şekli var bakmadın mı netten?”
“ İlgimi çekmemiş ki  bakmaya gerek duymadım.” Dediğimde doğum günü kızının yanına birisi yaklaşıp kendisine bir not verdiğini gördüm. İlk başta sürpriz bir doğum günü pastası görmeyen, bu yüzden suratı asık olan doğum günü kızı notu okuyunca gülümsemeye başladı.
“O zaman ben sana özet geçeyim. Şimdi onun aldığı notu takip edecek. Notta büyük ihtimalle cevabını öğrenmek istediği bir soru var. Hem sürprizin hazırlandığı hem de cevabını alacağı yere gidecek.”
“sorunun cevabını söyleyeyim mi. İlgilendiği erkeğin onunla aynı düşüncede olup olmadığını öğrenecek.”
“Sus şom ağzını açma! Bu akşam benim kolumda çıkacak buradan.”
“Bu kadar emin konuşma derim. Çünkü her şekilde kıza yürüyorsun eğer sana hiçbir şekilde bir dönüş sağlamıyorsa sana ilgisi yoktur. Sadece başka erkeklerden gelen ilgiyi seviyor. Onun ilgilendiği erkek şuan buradayken sana bir şans göremiyorum dostum.”
“Burada mı ? “
“Kızı takip ediyorum diyorsun ama kızın göz hapsine aldığı kişiye bakmıyorsun. Bakalım bu gece nasıl bitecek.”
            Önümdeki boş bardağa bakarken, Erhan’ın nereye kaybolduğu bile umurumda değildi. Birden burnuma gelen baharatımsı kokunun geldiği yöne baktığımda yanımda sakince oturan Bahar’ı görünce çok şaşırtmıştım:
“Geldiğinizden beri sizi izliyorum bir bardağı anca bitirdiğiniz. Bu gece sarhoş olmaya niyetiniz yok bakıyorum. Malum sabah nerede uyanacağınızı bilmiyorsunuz.”
“Bahar hanım, sizi böyle bir ortamda görmek, beni göz hapsine aldığınızı söylemeniz çok şaşırttı doğrusu. Yanlış hatırlamıyorsam sizin işyerinizde uyandıktan sonra ki ilk karşılaşmamızda beni tanımıyor ilk defa karşılaşıyormuşuz gibi yapmıştınız.”
“Her insan gibi bende arada bir arkadaşlarımla eğlenmeye giderim. Sizi barda gördüğümde merakla baktım çünkü bugün kimi aklınızdaki kişi acaba burada mı diye merak ettim. Turna’nın yanında evet sizi daha yeni tanışıyormuşuz gibi yapmak durumunda kaldım.”
“Buraya Arkadaşım Erhan’ın beğendiği kızın doğum günü diye geldim ona destek olmak için.  Aklımda herhangi birisi var ama kendisi burada değil. Bu yüzden onu etkileyecek bir adım atmama gerek yok sadece oturup etrafımı izliyorum. “demek zorunda kalmıştım. Çünkü kendisine olan hislerimin söylemenin yeri ve  zamanı değildi:
“Neden ilk defa tanışmış gibi yaptınız o zaman?”
“Neden mi? Şimdi size anlatacaklarımı daha önce anlasaydınız davranışlarınız daha farklı yönde olurdu. Dükkânımda uyandığınız sabahtan itibaren bana her şey için teşekkür ettiğiniz bakışı emin olun ki her bayandan karşılığını aldınız. Ben size tepki vermeyince,  elde etme arzunuz gururuna yediremedi. Aklınızın bir köşesinde hep ben vardım. Dükkânıma her gün geldiniz, Turna ile yakın arkadaş olduğumu görünce benim hakkımda bilgi alabilmek için onunla muhabbete girdiniz ki normalde birkaç kere denk geldiğiniz halde fazla bir muhabbet girişiniz olmadı. Çünkü ilginizi çeken biri değildi.”
“Evet, ilk başta Turna ile muhabbetim sizden bilgi alma mahiyetindeydi inkâr edemem. Ama Turna’yı tanıdıkça onunla neden böyle bir arkadaşlığım olmadığı için kendi kendime kızdım.”
“Onu bir açıdan tanımışsınız ama daha hiçbir şeyin farkında değilsiniz Can Bey. Eğer farkında olsaydınız burada durmak yerine çoktan harekete geçerdiniz. Evet, o çok güvendiğiniz bakışınıza tepki vermedim. Çünkü bakışınızı kalbinizle değil aklınızla baktınız bana…Konu aşk olunca insanı kalbine bakarım Can Bey. Eğer benim kalbim etkilenseydi size karşılık verirdi. Siz aklınızla hareket ediyorsunuz. Aklınızla hareket ettiğiniz sürece hiçbir kalp size karşılık vermeyecek. Sadece sizden karşılık bekleyen kalpleri üzeceksiniz o kadar.”
            Neredeyse ona olan hislerimi itiraf etmeyi düşünürken bu cümleleri gözümün içine bakarak kendinden emin bir biçimde söylemesi gerçekten bana karşı bir şey hissetmediğinin kanıtıydı. Elinden bıraktığı iple uçup giden balona bakan bir çocuk gibiydim karşısında. Durumu bir şekilde toparlamalıydım:
“Aklımla hareket ettiğimi söylerken tam olarak dediğinizi anlayamadım. Her insan gibi benimde bir kalbim var, uzun süredir kalbime karşılık verecek birini bulmak için ne kadar çabaladımsa sonuç hep aynı çıktı. Size o bakışı attığımdaki tepkiniz bir şekilde acaba bu kalbimi emanet edeceğim insan bu olabilir mi ?diye düşünmedim değil doğrusu. O yüzden sizi yakın takibe aldım hakkınızda bilgi toplamaya nasıl bir insan olduğunuzu öğrenmeye çalıştım. Turna, benim açımdan kazandığım çok iyi bir arkadaş oldu. Onun arkadaşlığı benim için gerçekten önemli. Mademki aklımla hareket ettiğimi söylediniz lütfen açıklayabilir misiniz?”
“Bu şekilde düşündüğünüz için teşekkür ederim ama kalbinizi emanet edecek kişi ben değilim. Hayatınızda beğendiğiniz her kadını elde etmiş biri olduğunuzu ima ettiniz ve hep aynı sonucu aldığınızı söylediniz. Aklınızla hareket eden bir insan olarak siz, bir kadınla tanıştığınızda ya da ilginizi çektiğinde bir şekilde iletişim kuruyorsunuz. Tanıma çalışıp nasıl bir insan olduğuna bakıyor eğer ki aklınıza yatarsa bir şekilde ilişkiyi başlatıyorsunuz. Doğru mu?”
“Gözleminiz gerçekten kuvvetli!  Uyguladığım adımları birebir söylediniz. Peki, kalbimle hareket etseydim. Ne olurdu?”
“Dikkatli dinlemediğiniz nereden belli .”dedi gülerek. “Kalbini zamanında çok büyük bir hayal kırıklığına uğramış bu yüzden güvenmediği için aslında aşık olduğunuz insanı bulamıyorsunuz, aklınız burada devreye giriyor onunla hareket ediyorsunuz. İlk Önce o insanı bulun sonra konuşalım nasıl hareket edeceğinizi.”
“Bir dakika benim kalbimi güvenip başka bir kalbe emanet edebilirim ki! Anlayamıyorum.”
“Güvenmeyi tercih eden bir kalp ancak aşık olduğu kalbi bulunca kendini gösterir. ”
“Kızmayın ama bence bu söyledikleriniz saçma geliyor.”
“Saçma gelebilir çünkü mantığınızla hareket ettiğiniz sürece bu böyle olacak.” Dedikten sonra yerinden kalktı:
“ Size iyi eğlenceler, aklınızdaki kişiyle de mutluluklar.” Arkasına bakmadan çıkıp gitmişti. Erhan’ın nerde olduğu umurumda değildi. Hesabı ödeyip bir an önce çıkmıştım kulüpten. Gerçekleri duymak mı yoksa Bahar’ın bana gerçekten ilgisinin olmadığını öğrenmek mi moralimi bozmuştu bilmiyorum. Arabama bindiğimde, durup düşünmeye başladım. Dilek’ten sonra hayatıma giren kadınlara karşı en ufak bir aşk kıvılcımı bile olmamıştı. Ama kalbimi kimseye vermemiştim ki emanet edeyim! Bu düşüncelerle nasıl eve geldiğimi bilmiyorum. Kendimi pencere kenarındaki koltuğa atmıştım. Gözlerimi kapatıp bütün konuşmayı düşünmeye başladığımda telefonumdan gelen bildirim sesiyle kendime geldi. Turna’dan mesaj gelmişti. Telefon çekmediğinde yeni gelmeye başlamıştı:
“Selam nasılsın bugün hiç konuşmadık, merak ettim iyi misin?”
“Biraz yorgunum, çok yakın bir arkadaşımın bir tanıdığının doğum günü partisine gittim. Tanıdığın kimse yoksa sıkılıyorsun.”
“Girdiğin ortamda eğlenmesini bilen insansın sen. Neden sıkıldın?”
“Aslında isteyerek değil zorla gittim. Bana kalsa evde keyif yapacaktım. Erhan tutturdu senin de gelmen gerek deyince ona hayır diyemedim. Sonra bir köşeye çekildim insanları izlerken yanıma biri oturdu.” Bahar’la karşılaşıp konuştuklarımı anlatsa mıydın emin olamadım. Söyledikleri kafamın bir köşesinde dönüp duruyordu:
“Onunla muhabbet ederken konu aşka geldi.”
“Aşk ve sen o muhabbet uzun sürmemiştir. Sen pek o konuda konuşmayı sevmezsin.”
“Karşındaki insan eğer sana farklı düşünmeni sağlayacak bir şey söylerse…”
“Ne gibi?”
“ Bana ilk önce;
Hayatında biri var mı ?  diye sordu
Aklımda biri var dedim.
O zaman yanlış yoldasın dedi
Neden ki ?dedim
Eğer gerçekten aşık olmak istiyorsan kalbinde bir insanın olması gerekir aklında değil. Kalbin sevmişse eğer aklını ikna etmesi kolaydır. Akıl sadece kendi rahatını düşünür, kalp ise koşulsuz sevmeyi. Aklındaki kişiye aşık değilsin sadece ya sana karşılık vermemiştir peşine düşmüşsündür yada sana uyan huyları vardır sadece bu. Dedi
Kalbim nasıl koşulsuz sever ki? Yada nasıl anlayacağım?
Sen kalbinin sesini dinle bak ve neden onu seviyorum sorusuna cevap bulamadığın zaman anlayacaksın. Dedi”
“Konuştuğun kişi doğru söylemiş her kelimesinde kesinlikle hak veriyorum.”
“Bir kere de olsa kalbimin sesini dinleyip o insanı bulabilir miyim bilmiyorum.”
“Yarın ne olacağımızı bilmiyoruz, yarın sabah görüşmek üzere iyi geceler”
“İyi geceler” yazıp telefonu bir tarafa attım. Turna’ya yazdıklarımın Bahar’la konuştuğum cümlelere alakası yoktu ama düşünmeye başladıkça gerçekten aklımla hareket ettiğimin farkına varmaya başladım. Hayatıma giren kadınların hepsi belki de bana aşıktı yada aynı benim gibi düşünüyorlardı. Kendilerine bağlamak için bir erkeğin en zayıf noktasından vurmak istiyordu birçoğu ama ben bu duruma müdahale ediyordum.
             Mutfağa girip kendime güzel bir kahve yapıp kafamı toparlamalıydım. Kahve kokusu burnuma geldiğimde sakinleştiğimi hissettim. En sevdiğim fincanıma doldurup salona köşemdeki koltuğa oturdum. Pencereden dışarıya baktığımda soğuk ve karanlık bir İstanbul gecesi görüyordum. Kahvemi yudumlarlarken Bahar’ın dediği cümle aklıma geldi: “Kalbini emanet edeceğin kişi ben değilim.”Bu cümle ile ne demek istediğini anlayamamıştım. Koşulsuz birini sevmemiştim ki kalbim sana emanet diyeyim. Bahar’ı gördüğümde onda hissettiğim duyguları daha önce kimsede hissetmemiş kalbimi ona vermek istemiştim. O da istememişti. Kalbimle bu gece adam akıllı konuşmalıydım. Koşulsuz sevgi ile beni sevebilecek bir insan kim olabilirdi ki?  Sana soruyorum kalbim mademki sorumun cevabı sende o zaman söyle! Diyordum kalbime… Hiç bir cevap gelmiyordu. Turna ile aynı üniversite farklı bölümlerde okumuştuk. Okulun popüler öğrencilerinden biriydim ama herkese karşı belli bir mesafem vardı. O benim hakkım bilgi sahibiyken ben onun hakkında az çok bilgi sahibiydim. Yerimden kalkıp üniversite yıllığımı koyduğum kitaplığıma doğru ilerledim. Koyla kolay bir insana güvenmeyen ben Turna’ya her şeyimi anlatır olmuştum kısa zamanda. Kaderci bir insan değilim ama Bahar ile gelişen olaylarda Turna’nın hayatıma girmesi pek alışık olduğum bir durum değildi. Kitaplıkta kuytu bir köşeye koyduğumu hatırlıyorum. Üniversite yıllığımı bulduğumda, sayfaları hızlıca geçip Turna’nın sayfasını buldum. Yazı yazdığıma dair bir not baktım ama ama herhangi bir yazı yazmamıştım. Kendi sayfama baktığımda Turna’nın bana not yazdığını gördüğümde şaşırtmıştım. Yıllığı aldığımda dikkat etmemiştim:
“Merhaba, aynı bölümlerde olmasak bile ortak noktamız olan okul kantininde seni her gün görüyorum. Beni tanımıyorsundur ama seneler sonra yıllığa bakıp bu yazıyı okuduğunda belki yüzünde hafif bir tebessümle kimdi bu kız deyip sayfama baktığında belki simamı hatırlayabilirsin. Seninle herhangi bir konuşmamız muhabbetimiz yok sadece bir gün tek başına kantinde otururken birkaç saniyelikte olsa seninle göz göze geldim. Ömrümde unutmayacağım bu bakış için teşekkür ederim. Çünkü bu bakış bana zamanı geldiğinde bir emanet vereceğini hissettirdi. Bu emaneti bana vereceğin günü sabırsızlıkla bekliyorumJ
            Satırları tekrar tekrar okuyor bir anlam çıkarmaya çalışıyordum. Kafam allak bullaktı. Turna yıllarca beni derin bir aşkla sevmiş olabilir miydi? Ve kalbimim birden evet dercesine attığını hissettim. Kendime gelmeli, sakin kafa ile düşünmeliydim. Uyumak benim için en iyi kaçış yolu olacaktı.
9 Eylül
            Sabah iş yerine geldiğimden beri aklımda Turna’nın yıllığa yazdığı cümleler dönüp duruyordu. Kendimi işe veremiyor, Nermin Hanımın söylediklerini bile duymuyordum:
“Can bey bugün yanlış okumuyorsam pastacılıkla ilgili bir günlük bir eğitiminiz var. O yüzden öğleden sonraki bütün toplantı ve görüşmelerinizi başka günlere aktardım. Can bey beni dinliyor musunuz?”
“Çok özür dilerim Nermin Hanım kafandaki düşüncemden odaklanamadım. Ne demiştiniz?”
“Bugün pastacılıkla ilgili bir eğitiminiz var saat öğlen 14:00’te bugün yapacağınız toplantı ve görüşmeleriniz başka günlere aktardığımı söylüyordum Can bey kafanızdaki düşünceye gelince; sizi tanıyan biri olarak şunu söyleyebilirim ki o düşüncenin üstüne gidin. Eminim ki, güzel sonuç çıkacaktır ortaya.”
“Dediğini düşüneceğim Nermin Hanım teşekkür ederim.” Dediğimde gülümseyerek odadan çıkmıştı. Bahar beni ters köşe yapmadan önce bu eğitim esnasında onu etkilemek için neler yapacağımı aklımdan geçirirken şimdi burada oturmuş kaç sene önce bana yazılan cümleyi düşünüyordum. Aklımdaki soruyu cevaplandırmak için Turna’yı aradım:
“ Merhaba nasılsın?”
“İyiyim, bir sunum hazırlıyorum yarınki toplantı için sen nasılsın”
“İyiyim saçma gelecek ama üniversitede senle hiç muhabbetimiz oldu mu?”
“Seni tanıyordum okulun popüler insanlarında biri olduğun için ama muhabbetimiz yoktu. Seni uzaktan gözlemlerdim, konuştuğun kişileri o kadar kolay etki altına alırdın ki çevrendeki insanları bu şekilde kolay etki altına aldığını düşünürdüm. Neden sordun ki?”
“Dün kitaplığımı düzenlerken okul yıllığına denk geldim. Benim sayfama yazdıkların dikkatimi çekti. O yüzden sordum.” Dediğimde telefonda yüzünün kızardığını düşünmek hoşuma gitmişti.
“Yıllığa ne yazdığımı hatırlıyorum. Yazdığım cümleler o zaman ki hayallerime dalıp kendimi bir nevi kandırma diyebilirim. Sana karşı o zamanki hissettiklerim diyebilirim.?”
“Şimdi?” diye sorduğumda ilk önce bir duraksadı sesine belli ki emin bir ton vermeyi istiyordu.
“Şuan sana karşı hissettiklerim aşkla ile ilgisi yok. Sadece arkadaşız iki medeni insan gibi… Herhangi bir ima aramana gerek yok.”
“Tamam, anladım demek istediğini seni işinde alıkoymayayım. Görüşürüz” der demez bir şey dememden telefonu kapattı. Konuşurken ses tonu, durumu inkâr etmesi bana karşı olan hislerini ortaya çıkmasından korktuğu için olduğunu anlayabiliyordum. Aklındaki düşünceyi biliyordum: “Biz sadece arkadaşız ötesi olmasını düşünme ona duyduğun aşkı kendine sakla.” Bu bir bakıma beni kaybetme korkusundan ileri gelebilirdi. Turna gerçekten beni şu süre zarfında gerçekten sadakatli bir biçimde sevdiyse, ona karşı ne hissettiğimi bir anlam veremezken kendimi yorgun hissediyordum. Onunla bir şekilde konuşmalıydım bana karşı olan hisselerini artık görmezden gelemezdim. Bahar’a ona karşı ilgimi söyleyecek kadar cesaretliyken Turna’ya karşı kendimi tam tersi hissediyordum. Masamdaki saate baktığımda artık çıkmam gerektiğine karar verdim. Otoparktan arabamı alıp bindiğimde düşünceler peşimi bırakmıyordu. Bahar’la olan eğitiminde o nasıl etkilerim diye düşünürken şimdi aklımdan geçen düşüncelere hayret ediyordum. Kendimi sorgulamak, aslında hiç ummadığın kişiye aşık olduğunu fark etmek nasıl bir duyguydu yeni öğreniyordum. Farklı Tatlar Atölyesine yaklaştığım vakit arabamı park etmek için yer ararken Bahar’ın personel kapısından gelen malzemeleri kontrol ettiğini gördüm. Beni fark etmemişti. Uygun bir yere park ettikten sonra arabadan çıkıp yanına gittim:
“Merhaba, kolay gelsin.”
“Merhaba, teşekkür ederim.” Deyip işine geri döndüğünde beni umursamaz bir tavır ile karşıladığında biraz da olsa sinirlenmiştim. Sokağa geçip dükkana doğru ilerleyip içeri girdim. Beni tanıyan garson Erdem yanıma geldi:
“Hoş geldiniz Can bey nasıl yardımcı olabilirim?”
“Bugün misafiriniz değil öğrencinizim Erdem bey, Bahar Hanım’la birebir pasta eğitimi var bugün onun için gelmiştim.”
“Anladım Can Bey, sizi o zaman Aynur Hanıma yönlendireyim kendisi size yardımcı olur.” Dedikten sonra Aynur hanımın bulunduğu tarafa benimle birlikte eşlik ederek durumu anlattı:
“Aynur Hanım, Can bey bugünkü birebir pasta eğitimi öğrencimiz” takdim ederken karşımda duran kızıl saçlı kendinden emin bir şekilde bana gülümseyerek:”
“Hoş geldiniz Can Bey eğitime girmeden önce size ben yardımcı olacağım. Öncelikle gömlek bedeniniz öğrenebilir miyim?”
“Gömlekte medium giyiyorum. “
“ Tamam benimle birlikte gelin lütfen.” Kendisini takip etmeye başladım. Alımlı özgü
Yeni gayet yerinde bir kıza benziyordu. Bana bir aşcı gömleği uzattı:
“Bunu giyin lütfen pasta yaparken üzerinizdeki kıyafetlerin kirlenmesini istemeyiz.” Bana üstümü değiştireceğim odayı gösterdi. Gömleği çıkarıp aşcı kıyafetini giyip aynaya baktığımda gerçekten bir aşcıya benzer bir yanım olduğunu görebiliyordum. Kendi kendime sırıtırken Aynur Hanım çağırdı:
“Hazırsanız sizi eğitim olacağı sınıfa götüreyim.” Sınıfa doğru gittik. Kapıyı açıp içeriye girdiğimde şoka girmiştim. Sınıf, Bahar’ın beni sızmış kanepesinde uyurken bulduğu yerdi. O gün uyandığımdaki kendimde değilken net bir biçimde bakamamıştım etrafıma. Profesyonel bir mutfak değil, daha çok ev ortamına uygun bir mutfak tarzı karşımdaydı. Her şey yerli yerince güzel bir şekilde dizilmişti. Masanın üstüne baktığımda Bahar’la yapacağımız pastanın malzemeleri vardı. Uyukladığım kanepeye oturdum. Kalbimin sesini dinlemeyeli uzun zaman olduğunu düşünürken Bahar içeri girdi:
“Hoş geldiniz Can bey, sizi gördüğüme şaşırmalı mıyım bilmiyorum.”
“Neden şaşırmanız gerekiyor?”
“Size baktığımda pek pasta yapacak bir tip göremiyorum desem.”
“Bence bir pasta yapımına başlayalım ondan sonra karar verin.
“Doğru diyorsunuz, o zaman başlayalım.”
             Bir öğretmen edasıyla yapmam gerekenleri sırası ile anlatmaya başladı. Yumurtayı hangi kıvama gelene kadar çırpmam gerektiğini, ne zaman şekeri koyacağımı anlatırken dayanamayıp sordum:
“Turna bana gerçekten aşık mı?”
“Bunu bana neden soruyorsun ki… ilk önce sen kendi kalbine sor; ben onu seviyor muyum diye belki yanıt oradadır.”
“Bilmiyorum işte! Sorun da burada… Aklımda seni elde etmek varken kalbimi emanet edeceğin kişi ben değilim diyorsun. Sonra Turna geliyor aklıma, onunla olan her şeyimi gözden geçiriyorum ve onu düşünürken kalbim inanılmaz derece evet bu o diyor. Bilemediğim duygular içerisindeyim. Kendimi tanımlayamıyorum.”
“ Kalbinle düşündüğün için bu düşünceler içerisindesin. Aklınla düşündüğünde kendini daha cesaretli hissedersin. Çünkü kalbini aklınla koruduğunu düşünüyor ve kalbini acıtacak kimse de olmuyor.”
“Şimdi düşünüyorum da senin beni ters köşe yaptığın zaman sana olan tüm hevesim bitti. Hayatımda ilk defa elde edemediğim biri oluyordu. Çünkü sen bana daha farklı gözle bakmam için yol gösterdin.”
“Turna ile konuşmaya başladığında onu daha yakından tanımaya başladın. Farkında değildin ama kalbin onu sevmeye karar verdi. Ne zaman ki ben sana sihirli kelimeyi söyledim. Aklını ikna etmek kalmıştı geriye… Eğer aklını da ikna ettiysen tamamdır bu iş…”
“Bugün onunla konuştuğumda inkar etti biliyorum beni kaybetmemek için söyledi. Çünkü benim ona karşı ne hissettiğimi bilmiyordu. Bugün ona karşı ne hissettiğimi söyleyeceğim.”
“O zaman bunu yapacağına göre yaptığın pastayı da yanında götür. Fırından çıkmak üzere süslemesini yapalım. “ dediğinde Turna’ya mesaj atmaya yelteniyordum ki Bahar :
“Mesaj atmana gerek yok senin burada olduğunu bilmiyor. İş çıkışı bana uğrayacağını söylemişti. Onunla nasıl konuşman gerektiğini düşün şimdiden.”dediğinde kanepeye oturup ne diyeceğimi düşünmeye başladım. Onu ne zaman sevmeye başladığımı hatırlamıyordum ki!  Aldığım kokuyla pastanın hazır olduğunu anladım. Ve hala ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Üstümü değiştirmeye kabine gittiğimde aynaya baktığımda çok farklı bir Can görüyordum. Kendime gülümsediğimde daha iyi hissetmiştim. Kendine güvenim gelmişti. Bahar’ı elindeki pastayla karşımda:
“Güya pastayı yapacak olan sizdiniz! Bütün pastayı bana yaptırdınız helal olsun…” dediğinde gelen mesaj sesiyle konuşması yarım kaldı. Surat ifadesinden Turna’nın buraya geldiğini anladım:
“Turna gelmiş beni bekliyor. Eğitimin bitmesine yarım saat var dedim. Bekliyorum seni dedi”
“Tamam, ne yapacağımı biliyorum.” Dedim ve eğitim salonunda çıkıp kendimden emin adımlarla salona doğru çıktım. Turna her zaman ki yerinde oturuyordu. Yanına doğru karşısına oturdum beni gördüğünde yüzündeki şaşkınlık ifadesi bir şey demeden konuşmaya başladım:
“ Merhaba nasılsın?”
“İyiyim seni görünce şaşırdım.”
“Aslında senin buraya geleceğini biliyordum. Bugün konuştuğumuz konu hakkında neden inkâr ettiğini tahmin edebiliyorum. O yüzden seninle konuşmak istiyorum.”
“Can! O zaman çocukça yazdığım bir cümleydi. Gerçekten üstüne bir anlam çıkarmana gerek yok.” Dediğinde elini tuttum:
“Turna, uzun zamandır kendime itiraf edemediğim bir durumu bugün sana itiraf etmek istiyorum. Kalbimi sana emanet istiyorum. Bunu anlaman uzun zaman aldı biliyorum kesinlikle telafi edeceğim.”
“Can, bir anlık bakışımızda kalbim seni sevmeye karar verdi. Çok vazgeçirmeye çalıştım ama o bir an olsun senin kalbinden karşılık alacağı günü bekledi. Evet, bugün söylediğinde bana karşı ne hissettiğini bilmediğim için inkar ettim. Kalbim seni seviyordu sessizce…”
“Sana kalbimi emanet edebilir miyim Turna? “dediğimde bana ne diyeceğini bilemediği bir surat ifadesi beklerken gözlerindeki aşkı gördüğümde cevabının evet olduğunu anladım. Elini daha sıkı tutup bir daha bırakmayacağıma söz verdim. İşte çocuklar annenizle bir arada olmam hikâyem burada bitti. Yeri geldiğinizde kalbinizi yeri geldiğinizde aklınızı dinleyin. İyi geceler…


Yorumlar

Popüler Yayınlar