Ters Köşe
Kahve Kokusu
Odanın
içinden gelen seslere bir anlam vermeyerek uyumaya devam etmiştim. Yalnız
burnuma gelen kahve kokusuyla evde biri vardı. Dün gece en son hatırladığım o
güzel esmer kızı hatırlıyordum. Sonrası hiçbir şey. İçimden kendime küfrediyordum,
bu işten nasıl sıyrılabileceğimi düşünürken gözlerim hala kapalı uyuyormuş
numarasına devam ediyordum. ‘Acaba o kızın evinde miyim yoksa kendi evin mi?
Gözlerimi açmadan bunu bilemeyeceğimi biliyorsun Can ‘ diyerek cevabımı da
verdim. Akşamdan kalma baş ağrımda uyanmam ile birlikte bana merhaba demişti.
Kafamda nasıl bir uyanma şekli yapacağımı düşünürken:
“Uyandığınızı
biliyorum, numara yapmanıza gerek yok.” Dediğinde gözlerimi açıp yavaşça yerimden
doğruldum. Kendi evimde olmadığımı etrafıma bakınca fark ettim. Karşımda
kokusuyla uyandığım bir fincan kahveyi bana uzatan kişiyi tanımıyordum
saniyeler içerisinde mantıklı cümleler kurmam gerekirken bakakalmıştım. Dün
konuştuğum esmer güzeline benzemiyordu soğuk ve mesafeli bir duruşu vardı:
“Özür
dilerim ve buraya nasıl geldiğimi bilmiyorum.”
“Şu
pencereden gelmişsiniz.”dediği pencereye baktım:
“Nasıl
anlayamadım?” dedim şaşkınlıkla, kendi evim giriş katı olduğundan anahtarı
unuttuğum vakit pencerede girerdim, sarhoş halimle evim zannedip girmişim.
“Gece
temizlik yapan arkadaşlarım pencereyi açık unutmuşlar, siz de bir şey
hatırlamayacak kadar sarhoş olduğunuzu ve evinizde olduğunuzu zannettiğiniz
için anahtarı bulamayınca pencereden girip kanepede uyuyakaldınız. Sabah, sizi
burada uyurken buldum.”
“Gerçekten
özür dilerim. Sizi de rahatsız ettim. Kahve için teşekkür ederim, ben artık
gideyim.”fincanı içmeden önümdeki masaya bırakıp:
“Çıkış?”
“Buradan
çıkabilirsiniz.”
Personel
çıkışından çıktığımda kendime hala gelebilmiş değildim. Telefonumdan Erhan’ı
arayarak sokağın başına geldim Kafamı kaldırdığımda az önce içeride bulunduğum
dükkânın tabelasını gördüm:
“Farklı Tatlar
Atölyesi”
Tanımadığım bir insan karşısındaki
durumunu düşündükçe hala sinirlenip küfrediyordum. Dün gece nasıl bu kadar
sarhoş olabildiğimi bilmiyordum. Baş ağrıma çare bulup daha sonra bu dükkânın
sahibini araştırıp o gözündeki sarhoş insan izlemini silmeliydim. Aklımdan bu
düşünceler geçerken, Erhan’ın alo demesiyle kendime geldim:
“Bende
tam seni arıyordum, oğlum nerdesin evinin önündeyim. Pencere de kapalı
giremiyorum içeri yoksa tahmin ettiğim yerde misin?”
“Hayır,
Erhan tahmin ettiğin yerde değilim üzgünüm hayallerini yıktığım için. Şuan
bilmediğim bir yerdeyim, başım çok ağrıyor ve nasıl döneceğimi düşünemiyorum.
Arabanla gelip beni alman lazım.”
“Tamam,
geliyorum, tam olarak nerdesin?”
“Farklı
tatlar atölyesi adlı bir dükkânın önündeyim. Yeterince açık mı?”
“Can,
anlıyorum başın ağrıdığı zaman da nasıl bir insan olduğunu da biliyorum umarım
önünde bulunduğun dükkânın bir tane şubesi vardır. Hadi kapattım telefonu.”
Telefonu kapattığımda ne yapacağımı
bilmez halde etrafıma bakarken hala dün geceyi hatırlamaya çalışıyordum. Her
bekâr erkek gibi benim de kendi çapımda çapkınlıklarım vardı ama şu ana kadar
ne kimseyi evime götürdüm ne de evine gittim. En son esmer güzeli ile dans
ettiğimi hatırlıyorum. Omzuma dokunan elle arkama dönünce:
“Sizi
almaya gelene kadar buyurun misafirimiz olun. “
“Teşekkür
ederim sizi rahatsız etmeyeyim.”
“Rahatsız
olmak mı siz bizim tanrı misafirimizsiniz.” Dedikten sonra başka çaren olmadığı
için onu takip edip dükkâna girdim.
Gösterdiği masaya oturduğumda elimde tepsideki bir fincan kahveyi masaya
bıraktığında:
“Misafir
ettiğiniz için teşekkür ederim. Bu arada adım Can.”
“Rica
ederim. Bende Bahar “
“Bahar
hanım açıklamak gerekirse…
“Açıklama
yapmanıza gerek yok Can Bey. Sonuçta ne siz beni ne ben sizi tanıyorum. O
yüzden rahat olun içeceğiniz kahvenin keyfine varın.”dedikten sonra işinin
başına döndü.
Söylediklerinde kendisine hak vermiştim.
Birbirimiz tanımıyorduk insanlık namına beni misafir etmiş, bir nevi kapısını açmıştı bana. Ben ise onun
karşısında aciz bir durumda hissediyordum.
Erhan, beni almaya gelip bu kapıdan çıktığımda nasıl olsa bir daha beni
hatırlama ihtimali olsa bile aklında akşamdan kalma biri olarak hatırlayacaktı.
Beni bu şekilde hatırlamasına izin veremezdim.
Kahvemi içerken etrafımı
gözlemliyordum. Küçük, butik pastane olarak tasarlanmış ferah birkaç adet masa
atılmış güzel bir dükkândı. Genelde bayanların tercih edeceği türden bir
yer… Bir erkeğin tercih edeceği türden
bir yer değildi. Mekânı gözlemlemeyi bırakıp bakışlarımı onu rahatsız etmeyecek
şekilde Bahar’a çevirdim. Sabah erken bir vakit olduğu için dükkân henüz
açılmamış, açılış için hazırlıklarını yapmakla meşgulken planlı bir şekilde ne
yapması gerektiğini bilerek hareket ediyordu.
Bu şekilde hareket etmesi bana göre planlı ve kontrolcü bir insan olduğu
izlemini yaratıyordu. İşine odaklanmış bir durumdaydı ve kendisine baktığımın
farkında bile değildi. Bu düşünceler kafanda geçerken Erhan’ın yanıma
gelmesiyle son buldu:
“Beyefendi
burada kahve keyfi yapsın biz onun özel şoförlüğünü!” Erhan’ın bu dediğini
duymayarak fincanımı alıp Bahar’a doğru yürüdüm. Ona uzatırken etkileyici
bakışımla gözünün içeri bakarak:
“Teşekkür
ederim misafirliğiniz ve kahveniz için.”
“Afiyet
olsun, iyi günler.” Diyerek fincanı alıp makineye koyduktan sonra işine kaldığı
yerden devam etti. Bu bakışımla hangi kadına baktıysam birkaç saniye bile olsa
gözümün içine bakar, arkamı dönüp gittiğimde 10 saniye kadar arkamdan
bakakalırdı. Bahar da gözümün içine bakmıştı ama hiçbir şekilde etkilenmişe
benzemiyordu. Arabaya bindiğimde, Erhan soru yağmuruna tutmuştu beni:
“Anlat
bakalım dün gece ne oldu?”
“Her
zaman ki gittiğimiz yere beraber doğru mu?”
“Evet.”
“Esmer
güzeli bir kızla sohbet ediyordum en son…”
“Tamam,
sonra o kızla dans ettiniz, bizim masaya geldiniz birlikte, bizimle muhabbet
ettikten sonra ayrıldınız.”
“Ondan
sonrasını hatırlamıyorum.”
“Acaba
esmer güzeli içkine bir şey koymuş olmasın çünkü sen kontrollü içen bir insanın
hiçbir şey hatırlamayacak kadar sarhoş olma imkânın yok.”
“Bilmiyorum.”
“”Bende
sevinmiştim seni evde bulamayınca. Artık hünerlerini doğru yerde kullanıyor
diye düşünüyordum ki .”
“Bu
konuda düşüncemi biliyorsun Erhan. Evet, şu ana kadar hangi kadını gözüme
kestirdiysem hepsini elde ettim ama yatağa atmadım. Çünkü kadınlar bizden daha
kolay âşık olurlar. Ve bir erkeğin en büyük zaaflarından biri olan kendilerine âşık
olup bağlamayı düşündükleri için işi sekse getirirler.”
“Evet,
bir erkeğin en büyük zaafı ama sonuçta sana bu durumu sunuyorsa kullanacaksın.”
“Sonra?”
“Bir
şekilde başından savacaksın durum bundan ibaret.”
“Senle
bu konuşmayı defalarca yaptım ama sana anlatamıyorum. Beni burada bırak bir
anca evime gidip huzuruma kavuşayım.”
Başımın arası içtiğim kahveye rağmen hala
geçmemişti. Eve adım attığımda, aynaya baktığımda gerçekten berbat bir halde görünüyordum.
Kendime küçük bir şey atıştırıp ağrı kesiciyi içtikten sonra yatağıma attım
uyandığım vakit sakin kafayla düşüneceğim çok şey vardı.
Esmer Güzeli
İnsanın kendi işinin patronu
olmasını her zaman savunmuşundur. Üniversiteyi bitirdikten sonra hayatın
boyunca benim için avantaj olacak insanları özellikle kadınları etkilemem
sayesinde kendi işimi kurarak bugünlerime geldim. Bu sabah her zamanki
sabahlardan farklı olacağına dair kendim bile inanmadığım bir his vardı.
Masamın üstündeki kutuyu görene:
“Nermin
Hanım bir dakika gelebilir misin?”
“Efendim
Can Bey”
“Bu
kutu neyin nesi acaba öğrenebilir miyim?”masamın üstündeki kutuyu gösterdim.
“Onu
ben size kahvaltı için yolumun üstündeki dükkândan almıştım Can Bey, gerçekten
tadı çok güzel ürünler hazırlıyorlar.”
“Anlıyorum,
fakat bu tarz ürünler yemediğimi asistanım olarak unutmuş olma ihtimaline
bağlıyorum. Bu jestin için yiyeceğim ama bir dahaki sefere aklında olsun lütfen.”
“Tamam,
Can Bey yanında çayınızı hemen getiriyorum.”
Aslında beni şoke eden
durum, ‘Farklı Tatlar Atölyesi’ yazısını görünce olmuştu. Unutmuştum aslında o
günün yaşananları ama hayat bir şekilde hatırlatmıştı bana. İnternette küçük
çapta araştırmaya başlarken, yediğim
poğaçanın tadı gerçekten nefisti. Arama motoruna adını yazdığımda önüme çıkan
sayfalardan teker teker bakmaya başladığımda Bahar Gülsoy ‘un işinin başında
olan patron olduğunu öğrendiğimde çok şaşırmıştım. Orada çalışan bir personel
olduğunu düşünmüştüm. Kendi halinde sıradan bir insana benzemiyordu, gastronomi
okuduktan sonra pastacılık ve ekmekçilik üstüne eğitim almış sonrasında bu dükkânı
açmıştı. Başarılarla dolu bir hayat vardı önümde fakat sosyal medya hesaplarına
baktığımda kendi hakkında fazla deşifre etmeyen bir insan vardı karşımda.
Bahar’ın bu şekilde kapalı kutu olması, hatta kendisine teşekkür ettiğimde
bakışımdan etkilenmemesi ilgimi daha çok çekmişti.
Masama bırakılan
notlara göz atarak bugün yapılacak toplantı ve iş durumuna baktığımda, sarhoş
olduğum geceyi düşünmekten kendimi odaklayamıyordum. Her zamanki taktiğimi
uyguladıysam muhakkak esmer güzelinin telefon numarasını sarhoş olmadan önce
kaydettiğimi umarak rehberime göz attım. Çağrı listemde tanımadığım bir bayan
ismini görünce esmer güzeli kesin bu kişi deyip arama tuşuna bastım. İlk
çalışta telefon açıldı:
“Sonunda
aklınıza gelebildik Can Bey, gece boyu numaramı almak için peşimden koştururken
bu kadar geç arayacağını düşünmemiştim.”dediğinde aklıma doğruyu söylemek
geldi:
“Seni
aramamakla nasıl bir hata yaptığımın farkındayım canım ama o gece nasıl sarhoş
olduğumu sende biliyorsun anca toparlayabildim ve seni aradım.”
“Sağlam
içici olduğunu zannetmiştim bardakları devirirken.”
“Aslında
içme kontrolümü nasıl kaybettiğimi bende bilmiyorum, kendimi sana affettirmek
için bu akşam seni yemeğe çıkarsam nasıl olur?”
“Başka
biri olsaydı bu şansı ona vermezdim ama… “
“Kaç
gibi alayım seni evden?”
“Akşam
yedi gibi olur.”
“Evin
konumunu atabilirsen bana saatinde orda olurum. Seninle konuşmak istediğim bir
konu var.”
“Anlaştıysak,
sorun yok. Konumu gönderdim. Bekletilmekten hoşlanmam baştan söyleyeyim.”
“Tamam,
mesaj alınmıştır. Akşam yedide” deyip telefonu kapattıktan sonra nasıl insanla
karşılayacağımı az çok tahmin etmiştim. Konuşurken adı aklıma geldiğinde sosyal
medya sayfama bakıp profiline baktığımda tam tahmin ettiğim kadın tipi ile
karşı karşıyaydım. Her şeyi karşıdan bekleyen, takıntılı bir o kadar da özgüven
sahibi bir kadınla bu akşam buluşacaktım. O gece olanları öğrendikten sonra
kendi metotlarıma göre bu arkadaşlığı sonlandıracaktım. Ya kendi uydurmasıydı
peşinden koşmam ya da gerçekten öyleydi. Akşam hepsini öğrenecektim. İşimi şansa
bırakmadan halletmeliydim.
Akşam iş yerinden erkenden çıkıp
evime doğru gittiğimde Erhan’ı aradım. Eminim ki bu Nilsu hakkında bilgisi
vardır:
“Erhan
nasılsın? Hiç uzatmadan konuya giriyorum. Nilsu Azra hakkında ne biliyorsun?”
“Hayırdır
abi, yoksa yeni avın mı?”
“Hayır,
Erhan geçen gece tanıştığım esmer güzeli oymuş. Bugün telefonla aradım konuştuk
akşama buluşuyorum. Sen ne biliyorsun hakkında?”
“Vay
be helal olsun be Can, valla tam bir dişi ile karşı karşıyasın. Bütün
erkeklerin hayalini süsleyen bir kadın Nilsu ve sen bu gece onu elde edeceksin.
Kıskandım seni “
“Bu
şekilde söylüyorsan Erhan demek ki beni hala tanıyamamışsın. Artık anlatmaya
bile nefesimi yormuyorum sana karşı.”
“Can
bırak artık bu centilmenlik ayaklarını, gelmiş ayağına fırsat kullan işte.”
“Tamam,
Erhan geldim artık konuşuruz sonra.”telefonu kapattım arabadan çıkarken derin
bir nefes aldım. Emin adımlarla apartmana doğru yürüdüm zile basmadan kapı
açıldı.”Pencereden görmüş beni” içimden geçirdim. Kapıda beni beklerken tam da
Erhan’ın dediği gibi tepeden tırnağa ben dişiyim diyordu. Bütün hatlarını
ortaya çıkaran bir etek, beyaz hafif göz alıcı bir göğüs dekoltesi olan bir
gömlek giymişti. Bir erkeği nasıl baştan çıkaracağını iyi biliyordu. Fakat beni
tanımadığından hayatında dâhil olmuş diğer erkeklerle bir tutuyordu. Elimi
uzatarak:
“Nilsu
Hanım bu akşam sizi tanımlayacak bir cümle kuramıyorum.”
“Bu
halinizi gerçekten sevmeye başladım Can Bey, alışkanlık yapmasın sonra.”
“Zaman
gösterir Nilsu Hanım” dedim arabanın kapısını açarken.”
Beni etkilemek için birçok hünerini
ortaya çıkarmaya başlamıştı. Gözümün içine bakarak konuşmalar, gayri ihtiyari
gözüken dokunmalar… Benim gibi bir erkek için çok kolay elde edebilecek bir
kadındı ama bu hareketler bende bir etki yaratmıyordu:
“Doğru
söylemek gerekirse Can Bey sizin hakkınızda duyduklarım sonucu tanışmak için o
gece kulübe geldim çünkü oranın müdavimi olduğunuzu biliyordum.”
“Neymiş
duyduklarınız?”
“Kadınlara
bakış açınız, bir kadına gerçekten bir duygu hissetmediğiniz sürece yatağa
atmadığınıza dair.”
“Daha
doğrusu şu şekilde açıklayayım; Karşımdaki insanı beğendiysem tanımaya çalışır
eğer bir uyum yakalamazsam incitmeden yolları ayırırım.”
“İlginç
bir düşünce, hele bir erkekte…” dedikten sonra arabayı park edip kapıyı açıp
koluma girerek restorana beraber girdik. Rezerve ettiğim masada oturduğunda
yüzünde mekânı beğendiğine dair ifadeyi gördüm. İçeceklerimiz geldiğinde bana
bakışından anladığım, benim yapacağım hamleye göre adım atacaktı. Hamlemi
attım:
“Nilsu
hanım, sizinle tanıştığımız gece nasıl oldu da sarhoş oldum düşündükçe
utanıyorum sizden.”
“Aslında
sarhoş olmanızda benim payım var.”dediğinde artık söylemek için kıvrandığını anlamıştım.
Hamlemi doğru atmıştım, şimdi sıra her şeyi öğrenmek vardı:
“Bana
o gece olanları anlatabilir misin?”
“Sarhoş
halini neden bu kadar öğrenmek istiyorsun?”
“Hayatımda
ilk defa kendimi kaybedecek kadar sarhoş olmuşsan birebir şahit olan biri varsa
öğrenmek isterim.”
“Tamam,
nasıl istersen, birden gülmeye başladın ve bana beni sarhoş edip evine
götüreceksin deyip kıkır kıkır gülmeye başladın. Aynen şu şekilde; bana bak
güzelim çok güzel bir afet olabilirsin ama seni koynuma almayacağım. Çapkın
olabilir, istediğim her kadını elde edebilirim ama değer verdiğim kadınla
yatarım. Yani bu gece şansın yok dedin sonra bana eve bırakabilir misin
dedin.”duyduklarım beni şaşkına çevirmişti. Kendimi gerçekten rezil etmiştim.
Anlatmaya devam etti:
“Taksiye
bindik ama sürekli aynı cümleyi söylüyordun: Seninle bu gece yatmayacağım.
Sinirlenmeye başlamıştım. Birden durdurdum arabayı indirdim seni arabadan.
Sonra bu geceyi unutmaya çalıştım. Beni aradığında reddedecektim seni ama şimdi
karşındayım.”
“Kendimi
bir güzel rezil etmişim gerçek şu ki; söylediklerim doğru ama sarhoşken
söylediğim her cümle için senden özür dilerim. Yalnız sarhoş olmamda seninde
payın olduğunu söylemiştin değil mi?”
“Evet,
bende sana gerçeği söyleyeyim seni duyduğum bir arkadaş sohbetin büyük bir
iddia attım ve her erkeğin nihai amacı gece kulübünde tanıdığı bir kadını
yatağa atmaktır diye söyledim arkadaşlarıma, kendimce yaptığım planım sarhoş
olana kadar istediğim gibi gitti. Ama sarhoş halin planıma uymadı. Seni sarhoş
ettikten sonra evime götürüp iddiayı kazanmak için gerekli olan fotoğrafları
çekecektim sabah kendine geldiğinde, istediğim her şeyi yaptırabileceğimi düşünmüştüm.
Ama sürekli söylediğin cümleler sonucu sinirlendim arabadan indirdim seni. Arabayla yola devam ederken, geri dönüp seni
almaya gitmeyi düşünüp vazgeçtim. Eve gidip bir güzel uyudum.”
“Büyük
iddia sonucu ne oldu?”
“İddia
hala devam ediyor, o geceyle ilgili yanımda herhangi bir şahit yok ve istediğim
amaca hızlıca ulaşabilmek için başvurduğum plan olmadı. “ dediğinde masanın
altından bacağıma değen ayağında bana verdiği mesajı gayet iyi anlıyordum.
Uygun bir dille durumu anlatıp bu geceyi güzel bir şekilde sonlandırmam
gerekiyordu:
“
O gece seninle ilgilenmem sana hitaben olan davranışlarım sonucunda aklına
gelen düşünce ve bugün seni akşam yemeğine davet etmem sonucunda sana ilgimin
devam ettiğini düşündüğünü anlayabiliyorum. Yalnız sana dürüst davranacağım;
bugün seni akşam yemeğine davet etmem o gece sana yaptığım ve hatırlamadığım
davranıştan ötürü kendimi af ettirmek için bunu belirtmek isterim. Senin
düşündüğün gibi sana karşı herhangi bir ilgim yok. İddiaya gelince sanırım
kaybettin.”
“
Bu kadar emin konuşabiliyoruz. Daha hünerlerimi görmüş değilsin.”
“Duruşunuz
ve tarzınızdan nasıl bir insan olduğunu gayet iyi anlayabiliyorum. Benim daha
hırslanacak elde etmek için elinden geleni yapacaksın. Uğraşma diye söylüyorum.”
Dediğimde bardaktaki içeceği üzerime dökmemek için kendini zor tutuyordu.
Gözlerimin içine bakıp:
“Bu
sefer senin istediğin gibi olmayacak.” Dedi ve bir hırsla masadan kalkıp
restoranın kapısından kendine yakışacak bir özgüvenle çıktı. Garsona hesabı
istemek için işaret ettiğimde kazasız bir şekilde bu geceyi atlattığım için
rahattım. Arabama bindiğimde telefonuma gelen bildirime baktığımda tam da
tahmin ettiğim hareketi yapmıştı. Sosyal medya hesabı üzerinden benimle barda çekildiği
fotoğrafları yayınlıyordu. Fotoğraflara baktığımda kendimde olmadığım gayet
belliydi ama fotoğrafları gören insanlar bunun anlayabilir miydi bilmiyorum.
Fotoğrafların altına bana cümleler gönderme yapıyordu. Avukatıma durumu kısaca
izah edip ne yapabileceğimize dair bir e-posta attım. Sabah büyük ihtimalle bu
fotoğraflar orada olmayacaktı.
Turna’yı Gözünden
Vurmak
O hafta sonu farklı bir
durum olacağını sabah uyandığımdan beri hissediyordum. İçimdeki sese pek
güvenmezdim çünkü genelde ters çıkardı yada hiç gerçekleşmezdi. Kafamı dağıtmak
birazda kendime zaman ayırmak için en yakın arkadaşımdan bile sakladığım
kahveciye gitmek için hazırlandım. Telefonu elime aldığımda avukattan
beklediğim e-posta gelmiş o fotoğraflar sosyal medya hesaplarından
kaldırılmıştı. Aldığım bu haberle az da olsa keyfim yerine gelmişti. Kahveciye
giderken eski günlerimin anısına arabamı almadan diğer ulaşım araçları ile
gidiyordum. Akbil kullandığımı duyan arkadaşlarım bu duruma şaşkınlık
içerisinde kalıyorlardı. Nereden geldiğimi unutmamıştım ve bu beni rahatsız
etmiyordu. Kahve dükkânına girdiğim huzur bulduğum kokuyu duyunca kendimi daha
bir mutlu hissettim, tezgâhtan beni gören Burak:
“Can
bey her zamankinden mi?”
“Evet,
nasılsın Burak?”
“İyiyim
teşekkür ederim Can Bey siz nasılsınız uzun zamandır gözükmüyordunuz Turgut Bey
sizi sorup duruyordu.”
“İş
güç anca fırsat bulup gelebiliyorum Burak bu dükkanın bende çok özel yeri var.”
“Evet,
Turgut Bey bu konuda hep sizi örnek gösterir. Bir de Can Bey eğer müsaadeniz
olursa size bir konu hakkında danışmak istiyorum.”
“Seni
dinliyorum Burak nasıl yardımcı olabilirim sana?”
“Malum
kadınlar üzerindeki etkiniz herkes biliyor, okulda hoşlandığım bir kız var ve
bir türlü kendisiyle konuşma alanı yaratamadım. Sosyal medya arkadaşlığım var
ama mesaj atsam bile nasıl başlayacağımı bilmiyorum. Açıkçası sosyal medya ile
değil yüz yüze yapmak istiyorum ama nasıl?”
“Anladım
hoşlandığın kız senin bölümünde mi başka bir bölümde mi?”
“Edebiyat
bölümünde okuyor ben mühendislik bölümündeyim.”
“Tamam
o zaman sosyal medya profilne gir şimdi okumaktan zevk aldığı yazarla ilgili
muhakkak bir şey paylaşmıştır. İlk önce onu öğren sonra ortak alan da kızı
gördüğünde o yazarın kitabını ne zamandır okumak istediğini ama bir türlü
bulamadığını söyleyip kitabı okumak için ödünç isteyeceksin.”
“Kitabı
okuyacak mıyım ?”
“Evet
okumam gerekir çünkü kitap belli başlı bir izler taşır hoşlandığın kızla
ilgili”
“Sonra
?”
“Kitabı
teslim ederken – kız edebiyat öğrencisi- küçük beyaz bir kağıda ‘Bilmiyorum
seni tıpkı seni bilmediğim gibi ‘yazıp koyacaksın.”
“Harika
bir cümle aklıma bile gelmez.”
“Notu
okuduktan sonra sana kendiliğinden başka bir kitap getirecek o kitabın içine
iyi bak.”
“İşe
yarar mı ki?”
“Tecrübe
ile sabittir, kadın dediğin duygusaldır ve romantik davranışlardan hoşlanır.”
“Teşekkür
ederim Can Bey “
“Ne
demek sonucunu bana bildir bakalım yıllar sonra aynı taktik işe yaracak mı?
“Tamam
Can Bey sizi haberdar ederim.” Dedikten sonra kahvemi alıp her zaman ki gibi
köşeme geçmek üzereyken onu gördüm. Turna Akova… Aynı üniversite de okuduğumuzu beraber
çalıştığımız bir proje esnasında öğrendiğim benimle konuştuğunda yüzü kızaran
bir insan. Oturacağım köşeme gitmekten vazgeçip okuduğu kitaba dalmış olan
Turna’nın yanına gittim:
“Müsaaden
varsa sana eşlik edebilir miyim Turna Hanım?” dediğimde başını okuduğu kitaptan
kaldırıp beni gördüğünde yüzü yine kızarmıştı.
“Can
bey, aslında yalnız değilim bir arkadaşımı bekliyorum, o gelene kadar kitap
okuyordum.”
“Tamam,
arkadaşınız gelene kadar eşlik edeyim size o zaman” deyip masasına oturmuştum.
Yüzündeki kızarıklık az olsa geçmeye başlamıştı:
“Proje
bittiğinden beri sizinle olan bağlantımız koptu Turna Hanım.”
“Yoğun
bir tempoda çalışıyorum haliyle projede bitince…”
“İnsan
aynı dönemden mezun olduğu okula arkadaşına bunu yapar mı sizce?
“Aynı
okuldaydık doğru ama samimiyet yoktu aramızda.”
“O
zaman bugünden itibaren o samimiyet olsun ne dersiniz?” dediğimde güvendiğim
bakışı attığımda beklediği arkadaşının sesini duyduğumda şaşkına uğramıştım:
“Merhaba,
Turna”
“Hoş
geldin Bahar bu üniversiteden arkadaşım Can seni beklerken bana eşlik ediyordu.
Can, dostum Bahar”
“Merhaba
tanıştığımıza memnum oldum Can Bey “ dediğinde sanki beni hiç tanımıyormuş gibi
davranmıştı. Kendimi toparlayarak:
“Aynı
şekilde bende Bahar hanım. Artık arkadaşın geldiğine göre bana müsaade Turna”
dedikten sonra yanlarından ayrılmıştım. Sabah uyandığımdaki o his çıkmıştı
sonunda. Bahar’ı etkilemek için hangi yoldan gideceğimi kafamda yavaş yavaş
belirlemeye başlamıştı. Evet bugün turnayı gözünden vurmuştum.
Evdeki Hesap Çarşıya
Uymayınca
Bahar ile olan karşılaşmamdan sonra
beni hatırlamadığını anlayınca her şeye sil baştan başlamak için kafamda bir
plan belirlemiştim. O gün beni
hatırladığında daha çok iyi tanıyacak ve benden kopamayacağına emindim. Planımı
belli adımlara göre belirlemiştim. İlk önce Bahar’la ilgili en iyi bilgiyi en
yakın arkadaşı olan Turna’dan öğreneceğimi biliyordum. Bende cep numarası vardı
ama proje bittikten sonra aramamıştım eğer şimdi ararsam büyük ihtimalle farklı
düşünecekti. O yüzden ilk önce Turna’nın sosyal medya hesaplarının hepsini
takibe aldım. Kendisine o gün söylediğim cümlenin arkasında duracak şekilde
davranmıştım. Muhabbeti ilerleyince Bahar’la ilgili istediğim bilgiyi
alacaktım. Bu düşüncelere kendimi kaptırmışken telefonumdan gelen bildirimle
dünyaya döndüm. Turna’dan mesaj gelmişti:
“
Bu yaptığının anlamını nedir öğrenebilir miyim?” yazdığı mesajı okuduğumda
Turna’nın olası şüpheci tavrının güvene çevirmek için uygun cümleleri seçip
yazmaya başladım:
“Aynı
Üniversiteden mezun olmuş iki arkadaş gibi konuşmak istiyorum sadece…”
“Okulda
samimiyetimiz bile yokken, birden
samimiyet kurmak istemeni anlayamadım.”
“Aklından
ne geçiyor bilmiyorum. Gerçekten kahvecide karşılaştığımız da neden aramızda
bir samimiyet olmadığını düşünürken seninle iyi bir arkadaş olacağımızı
düşündüğüm için bu adımı attım. Sebebi bu…”
“Anlıyorum,
ama içimden bir ses sana güvenmemem gerektiğini söylüyor.”
“Neden
ki ?”
“Hayat
tecrübeme dayanarak söylüyorum. Bu şekilde hiçbir samimiyetin olmadığı halde
birden samimi olmaya çalışan insanın muhakkak benden bir çıkarı olduğu için
arkadaşlık kurmaya çalışması anlamına gelir.” Cümleleri okuduğumda şoka
girmiştim. Turna üzerinden Bahar hakkında bilgi alamayacağımı anlamıştım.
Hamlemi geri alıp söylediğim cümlelerin üstünde durmalıydım:
“Gerçekten
senden hiçbir çıkarım olmadan iki insan gibi arkadaş olmak istiyorum. Senden
bir çıkarım olup olmadığını zamanla anlayacaksın.”
“Hadi
bakalım göreceğiz.” Dedikten sonra ona geri dönüş yapmadım. Turna’yı
tanımadığımdan ilk hamlemde nerdeyse güme gidiyordum. Ona söylediğim cümlelerin
arkasında durup güvenini kazanmayı zamana bırakmalıydım. İlk hedefim Bahar’ı
elde etmekti. Bu düşüncelerle hazırlanıp Farklı Tatlar Atölyesine doğru yol
aldım. Durum değerlendirmesi yapıp ortamın ve çalışanların nasıl olduğunu
özellikle Bahar’ı çalışma saatleri nasıl öğrenmem gerekiyordu. Kendi kendime
düşüncelerime gülüyordum, bir kızı elde etmek için yaptığım planlara bak
gibisinden… Normal bir müşteri gibi girdim içeri, her masa doluydu ama kuytu
bir köşe geçip oturdum. Çalışan herkes mutlu bir biçimde en iyi şekilde
çalıştığını görüyordum. Bu tarz hizmet veren yerlere gittiğimde genelde çoğu
çalışan yüzünde bariz olan bir maske ile çalışır işini severek yapmadığına dair
verdiği hizmetten anlardım ama burada gördüğüm bütün çalışanların gerçekten
mutlu bir biçimde çalışarak işlerini severek yaptıkları her durumda belli
ediyordu.. Gözlerim Bahar’ı ararken yanıma güler yüzlü bir çalışan yaklaştı:
“Merhaba,
hoş geldiniz Siparişinizi vermiş miydiniz?”
“
Hayır, aslında buraya ilk defa geliyorum ne önerebilirsiniz?”
“Hafif
sizi rahatsız etmeyecek yeni bir pastam birazdan sunuma çıkacak kahve ile çok
iyi bir ikili. Vaktiniz var ise size bu pastayı sunmak isterim.
“O
zaman dediğiniz ikilide istiyorum. Teşekkür ederim.” Deyip menüyü ona uzattım.
Bahar tahmin ettiğim kadarıyla ofiste diye düşünürken, başında bonesiyle
mutfaktan elindeki garsonun bana önerdiği pastayla çıktı. Sanki bir bebeği
tutar gibi o kadar özenli tutuyordu ki yüzündeki gülümsemesi ile gözlerimi
alamıyordum. Siparişimi alan garsonla gülümseyerek bir muhabbete girdi ve
getirdiği pastadan bir dilim tabağa koyup garsona uzattı. Şimdi masamda duran
pasta onun kendi elleriyle bir emek vererek yaptığı, ilk lokmasını aldığımda
hissettiğim o tat tarif edilemez bir biçimde mutlu hissetmemi sağladı.
Masamdakileri toplamaya gelen garsona:
“Yediğim
pasta gerçekten tarif edilemez bir tattaydı. Şefinize lütfen teşekkürlerimi
iletirseniz sevinirim.”
“Tabii
ki de beyefendi iletirim Bahar hanım’a”
Yediğim
pastadan kendimi farklı bir şekilde mutlu hissediyordum. Bu şekilde hissederken
aklım kendini korumaya alarak “Hemen yediğin bir lokma pastadan kendi mutlu
zannedip kandırmaya çalışma!”diyerek beni kendime getirdi. Bana karşı takındığı
soğuk tavır yüzünden mi bu kadar beni cazip mi geliyor bilemiyordum. Evet,
kadınlara karşı kendime olan güvenim tamdı. Bu sefer karşıma farklı bir kadın
türü çıkmıştı ve beni epey zorlayacağı görünüyordu. Ama şu bir gerçek ki kafama
koyduğum bir şeyi ne yapar ne eder elde ederdim.
Şans Kapıyı Çalınca
Bahar’la karşılaşmamız sonucu beni
tanımaması sonucu kendi çapımda onu elde etmek için benim yararıma olmuştu. İlk
önce kendimi fark ettirebilmek için günün belli saatlerinde “ Farklı Tatlar
Atölyesi” gidiyordum. Her gittiğimde müdavim müşteri konumunda çalışanların
bana gösterdiği ilgiyi Bahar’a ulaşman açısından benim işime yaramıyordu. Sabah
erken saatlerde iki servis elemanı oluyor, Bahar genelde üretim kısmında
ürettiği ürünlerle tezgâha koymak için çıkıyordu sadece. Kendisine yardımcı
olduğunu düşündüğün bir tane daha pasta şefi vardı. Öğleden sonra saat 2 gibi
servise çıkıp müdavim olan misafirleri ile konuşup onların önerilerini
dinliyordu. Özellikle akşam 5 çayı konseptine yakışır şekilde sunumlarıyla ev
hanımlarının vazgeçilmez bir seçenek oluyordu. Bir bayan olarak gayet ince
düşünülmüş bir tarzda hizmet veriyordu. Bütün bunları bilmeme rağmen bana fayda
sağlamayan bilgilerdi. Hala aklıma yatan bir fikir gelmemişti. Bir ihtimalim
vardı ama kendime bu davranışı yakıştırmayacağım için adım dahi atmıyordum.
Aklımda pür dikkat bu düşünceler geçerken Bahar’ın kapıya doğru yürüyüp gülerek
birini karşıladığını gördüm. Canı gönülden sarıldığı kişi Turna’ydı. Her yeri
görebileceğim lakin beni çok kolay göremeyecekleri bir masada oturuyordum.
Masaya oturduklarında gülerek hararetli bir biçimde konuşmaya başladılar. Bir
ara Bahar’ın suratı ciddi bir ifadeye büründü. Anlattıkları her neyse çok merak
ediyordum. Telefonumdan Turna’ya sanki hal hatır sorar gibi mesaj attım.
Telefonuna baktı ama arkası bana dönük olduğu için surat ifadesini
göremiyordum. Boş ver gibisinden bir el hareketi yapıp, hadi artık gidelim
gibisinden bir hareketle ayağa kalkıp üretim kısmına gittiler. Benim uyandığım
personel odasına gittiğini düşünürken aynı yere birkaç müşteri de girdiğini görünce
bana yakın olan garsona yanıma çağırıp sordum:
“bir
şey sorabilir miyim?
“Buyurun
Beyefendi.”
“Pasta
şefiniz Bahar hanımın ofisinde bir toplantı mı var acaba?”
“Hayır
beyefendi, Bahar hanım belli dönemlerde pastacılıkla ilgili günlük eğitimler
veriyor atölye kısmında bugünkü eğitim için gelen misafirlerimiz onlar.”
“Bu
eğitime nasıl girebilirim?”
“İnternet
adresinde katılmak için form dolduruyorsunuz. Kontenjanda yer varsa sizi
çağırıyoruz.”
“Teşekkür
ederim.”
Fırsat
ayağıma gelip bir şekilde Bahar’a kendimi fark ettirme yolunu bulmuştum. Bu
eğitimlere katılarak bir nevi konuşma fırsatı yaratıp onu elde edecektim. Vakit
kaybetmeden netten formu doldurup eğitimde yer almalıydım. Sitede baktığımda en
uzun süren eğitimi seçip kayıt formunu doldurdum. Şimdilik bana düşen onayı
alıp eğitime katılmaktı.
Kendi Kendine İçsel
Hesaplaşma
Bu
sabah yine aynadaki yüzümle konuşmaya başladım. Yatağımın karşısındaki ayna bir
nevi benim içsel hesaplaşmalarımın cevabını aldığım yerdir. Çocukluğumdan kalma
kendi kendime konuşmalarım… Hayatımda
neden beni gerçekten seven bir kadınla karşılaşmadığıma dair sorusuyla karşı
karşıyaydım. Aşık ettiğim kadınları düşündükçe onlara aynı şekilde aşık
olamıyor bir yerden sonra hissettiğim duygular nötr oluyordu. En son ne zaman
gerçekten aşık olduğumu hatırlamaya çalışıyordum aynadaki yüzüme bakarak. Ne
zaman şuan hissettiğim duyguların bir benzerini hissetmiştim. İşin içinden
çıkamayacak gibiydim, kafamdaki bin bir düşünceyle mutfağa girdim. Kahve
demlenene kadar hangi bardakla içsem diye düşünürken sorumun cevabını
bulmuştum. Yıllar önce aşık olduğum tek kadını hatırlayabilmiştim. Dilek…
Ayrıldığım vakit kendime bir süre gelememe sebep olan insanı hatırlatan bardağı
görünce onunla zaman geçirdiğim günleri hatıraları gözümün önüne gelmeye
başladı. Gittiğim kursta tanımıştım onu.
Etrafımdaki diğer kursiyerlerle mümkün olmadığı sürece muhabbete dâhil
girmiyordum. Bir gün kendi halimde alıştırma yaparken bir soru sormak için
yanıma geldiğinde çok umursamamıştım. Sorduğu soruyu kısaca cevaplandırıp
kaldığım yerden geri dönmüştüm çalışmama. Her fırsat buldukça benimle konuşmaya
çalışıyor her defasında nazikçe onu geri çevirmeye çalışıyordum. Bir kurs
projesi sonucu telefon numaralarımızı birbirimize verince daha samimi olmaya
daha çok vakit geçirmeye başlamıştım Dilek’le…
“Farkında olmadan aşık olursun
bana” gözlerime bakarak söylediği ses
tonundaki özgüveni umursamayıp gülüp geçmiştim. Zaman geçtikçe dediği gerçekte
olmuştu. Hayatımın her anını Dilek’le geçirmeye başlamış onsuz bir dakika bile
düşünemez olmuştum. Onun kursu benden önce bitince memleketine dönmesi
gerekiyordu, ondan ayrı kalmaya tahammül edemezken birbirimizden
kopamayacağımıza o kadar emindim. Havalimanında kendisini uğurlarken üzgün bir
halde olmadığını fark etmiştim. Ailesinin yanına döndüğü için mutluydu ama
insan sevdiğinden ayrılacağı vakit üzülmez miydi? Memleketine döndükten sonra sadece
msn üzerinden konuşuyorduk ama bu benim ona olan özlemimi gidermiyordu. Her
fırsat bulduğum vakit onu arıyor, onu çok özlediğimi ve sevdiğimi söylüyordum.
Ne kadar süre böyle gitti hatırlamıyorum ama aradığımda telefonumu açmamaya,
attığım mesajlara geri dönmemeye başlayınca sorunun ne olduğunu öğrenmek
istedim. Farklı bir numaradan onu aradım:
“Efendim”
“Merhaba,
benim telefonlarımı açmayınca seninle konuşmak için başka bir numaradan aramak
zorunda kaldım. Fazla lafı uzatmayacağım Dilek, neden diyorum sadece?”
“Neyin
nedeni soruyorsun ki Can?”
“Sana
ulaşabilmek için kullandığım bütün iletişim yollarına geri dönmeyişini
soruyorum. Şuan neden birbirine uzak iki insan gibi konuşuyoruz?”
“Ortada
bir sorun olduğunu düşünüyorsan Can şimdiden söyleyeyim bir sorun yok. Sende
diğerlerinden farkın olacağını düşünmüştüm ama onlardan bir farkın yok.”
“Daha
net açıklayabilir misin Dilek? Anlayamıyorum seni.”
“Kısacası
beni anlayacağını düşünmüştüm Can ama sende beni anlayamadım.”
“Uzakta
kaldığımız her gün boyunca seni aradım. Telefonlarıma dönmeyen sendin. Şimdi
karşıma geçmiş bana beni anlamadın diyorsun. Sana olan sevgimi ifade
edebildiğim ve bunun karşılığını beklemediğim halde bana söyleyeceğin tek neden
bu mu? Anlayacağımı anladım ben yolun açık olsun.” Dedikten sonra konuşmasına
fırsat vermeden telefonu kapattım. Kendime gelmem ne kadar sürdü bilmiyorum ama
bu olayın sonucunda kalbim değişime uğramıştı. Artık kadınlara karşı daha
farklı hamleler yaparak onları nasıl kendime aşık edeceğimi biliyordum. Aynada
kendime bakarken, aklıma gelen eski anılardı işte…
Yüz Yüze
Günler bir şekilde geçiyordu ama ben
bir türlü Bahar’a ulaşamamıştım. Turna ile onun fark etmeyeceği şekilde
güvenini kazanmıştım ama yine istediğim bir bilgiye ulaşamıyordum. Bahar ile
ilgili üstü kapalı sorular sorduğum halde istediğim cevabı alamıyordum
kendisinden. Bir gün kendiliğinden “Bir gün kahve içelim birlikte “ bir
teklifte bulununca fırsat ayağıma gelmiş sayılırdı:
“Tamam,
bana uyar”
“
O zaman seninle karşılaştığımız gün tanıştırdığım arkadaşım Bahar’ın işlettiği
dükkanda sana güzel bir kahve ısmarlayayım. Ne dersin?”
“Farklı
mekânlar keşfetmeyi severim. Özellikle rehberim sensen hayır demem tabii ki de”
dediğim son cümleye hiç aldırış etmeden bu hafta sonu buluşmak için
kararlaştırdık. Aklımda deli sorular dönüyordu ama hiçbir beklentiye girmeden
normal bir durummuş gibi gidecektim oraya.
Cumartesi günü gelip çattığında ilk
defa bir kızla buluşacak olan yeni yetme ergenler gibi bir heyecan vardı içimde.
Tam saatinde ya da erken gidip onu mu bekleyeyim bir türlü karar verememiştim.
En iyisi tam vaktinde orda olup aynı anda içeri girmiş olma ihtimaliyle kimse
kimseyi bekletmemiş olur düşüncesiyle evden çıktım. Kapıdan içeri girdiğimde
nasıl davranacağımı az çok kafamda belirlemiştim. Sonuçta dükkanda çalışan
herkes beni tanıyordu, Bahar hariç. Aklımda bir takım düşüncelerle hangi masaya
oturabilirim diye etrafıma bakarken birinin adımı seslendiğini duydum:
“Can,
buradayım.” Sesin olduğu yere baktığında Turna’nın geçen gün Bahar’la birlikte
oturdukları masadan kendisini görmem için el sallıyordu. Beyaz bir tişört ile
mavi bir kot giymişti. Çok özenmiş gibi bir hali yoktu sırdan kendinden emin
bir ifade vardı. Yüzünde tarif edemediğim masum bir gülümseme ile bana bakıyordu.
Zaman içerisinde kendisiyle muhabbetim iyi olduğundan yüzü artık eskisi gibi
kızarmıyordu. Vakit kaybetmeden yanına gittiğimde:
“Çok
bekletmedim umarım.”
“Hayır,
bekletmedin sabah erken saatlerde geldim buraya o yüzden bekletmiş
sayılmıyorsun.”
“Sabahtan
beri buradayım derken yoksa buranı ortaklarından biri misin?”
“Yok,
ortaklarından değilim. Bahar’ın hafta sonu kısa süreli pasta yapım eğitimi
veriyor ona katılıyorum. Güzel bir etkinlik oluyor benim için.”
“Seni
una bulanmış bir şekilde görmediğime göre bu konuda ilerleme sağlamışsın.”
“Bana
sorarsan daha yolun çok başındayım. Ama Bahar el lezzetimin iyi olduğunu
söylüyor. Hatta geçen günlerde yaptığım bir pastayı vitrine koydu. Tadına bakan
misafirler gayet olumlu dönüşler aldım. “
“Ne
mutlu sana o zaman. Kendini bir biçimde rahatlatıyorsun pasta yaparak.”
“Yaşadığım
iş stresini bu şekilde atlatmak iyi oluyor. Olumlu dönüşler aldığımda daha da
bir mutlu oluyorum. “
“İlerde
arkadaşına ortak olursun o zaman.”
“Öyle
bir düşüncem olmadı. Bahar’ın bu konuda eline su dökemem. Benimki sadece
yaparken mutlu olduğum bir hobi o kadar. Bu arada seni lafa tuttum ne içersin?”
“Kahve
içerim.”
“Tamam,
hemen söylüyorum.” Dediğinde yakınımızda duran garsona sipariş vermek için
yanına çağırdı. Yakından daha dikkatli baktığımda yüzündeki masumiyeti hoşuma
gitmişti. Aynı okulda okumamıza rağmen nasıl fark edemediğimi düşünürken:
“Hoş
geldiniz Can Bey, her zaman ki siparişiniz mi?” garson dediğinde Turna
şaşkınlıkla baktı.
“Yok
bugün siparişimi Turna Hanım verecek onun misafiriyim.”
“Bize
iki kahve lütfen, Erdem bey. “ dedikten
sonra bir açıklama bekler gibi bana baktı:
“
Müdavimi olduğum mekânlardan biri burası. Sen burada buluşalım deyince bende
bir şey demedim. Sonuçta kahve ısmarlayacak olan kişi sensin.”
“Genelde
her hafta sonu buradayım denk gelseydik görürdüm seni. Muhtar gibisin tanımayan
yok seni.”dedi gülümseyerek,
“Bilmiyorum
doğuştan gelen bir yetenek… İnsanlarla kolay iletişim kurup onların bana güven
sağlayabiliyorum. Dinlemeyi seviyorum, bu yüzden ki insanlar bana yakın
davranıyor.”
“Valla
bir süre sonra sıkılmıyor musun insan dinlemekten? İnsan bu!”
“
Aslında hayır sıkılmıyorum çünkü karşılıksız dinleyen insan yok denecek kadar
az, etrafına bir bak herkes her şeyi var ama dinleyecek insan yok. “
“Sen
kendini kime anlatıyorsun sonuçta taş değilsin elbette seni dinleye biri
vardır.”
“Yerine
göre kendimi anlatırım karşımdaki insana…”
“
İlginç herkesi dinleyen kimseyi anlatmayan sen… Üniversitedeyken çok nasıl
desem bilinen tanınan bir insandın şimdi konuşunca düşündüğümden farklı bir
insan portesi çıkıyor karşıma.”dediğinde elindeki tepside üç kahve ve küçük bir
pasta ile bize doğru gelen Bahar’ı görünce söyleyeceğim her şeyi unuttum. Kime
baktığımı merak edip arkasına bakan Turna, Bahar’ görünce yerinden kalkıp
Bahar’a doğru gitti. Üstünde pasta yaparken giydiği kıyafet yoktu. Son derece
şık bir kot üstüne de pudra renginde bir bluz vardı. Kendimi yeni yetme ergenler
gibi heyecanlı hissediyordum. Duygularımı belli etmeme gibi bir huyum vardı.
Onlar kendi aralarında konuşarak masaya yaklaştığında ayağa kalkıp centilmen
bir hareketle en iyi surat ifademi takınarak selam verdim:
“
Merhaba, “
“Merhaba,
Can Bey hoş geldiniz.”dedikten sonra masaya oturduğumuzda konuşmaya devam etti:
“Turna,
bir misafiriyle geleceğini söylediğinde kiminle geleceğini söylememişti.
Dükkanımın müdavim bir misafirini görünce hem tanımak hem de küçük bir mola
vermek için ben getirdim kahveleri yanında küçük bir pasta ile…
“Bu
pastayı ilk defa görüyorum yeni bir deneme mi yoksa Bahar?
“Aslında
burayı bir çalışanım vasıtasıyla keşfettim. Sonra kendim gelip göreyim dedim.
Müdavimlerinden biri olmuşum. Hem buranın müdavimi olduğumu bilmenize şaşırdım.”
“Bir
bulaştın mı buraya bağımlı oluyorsun. Bahar’ın el lezzeti nasıl bir şeyse yiyen
bir daha istiyor.”
“Abartmayın
o kadar bir pasta yaparken kendimi mutlu hissediyorum, mutluluğum da yediğiniz
pastalara yansıyor.Yeni keşif diyelim Turna aklımdaki uyana kadar her
yaptığımda farklı bir şey deniyorum. Bugünkü denemem size kısmetmiş tadına
bakın. Dükkânımla ilgili her şeyden haberim her zaman olur.”
“Pastalarınızı
ilk sizin yaptığınızı duyunca çok şaşırdım. Genelde dükkan sahipleri bir süre
yapar sonra başka birine devreder .”
“Sonuçta
burası bana ait bir dükkan ve her dokunuşta benim dokunuşum olmalı.”
“İlginç
bir düşünce.”
“Teşekkür
ederim.Kahvem bittiğine göre artık kalkman gerek. İçeride benden pasta yapımı
hakkında öğrenmeye istekli öğrencilerim bekler. Tekrardan hoş geldiniz Can Bey,
size iyi muhabbetler görüşürüz.” Dedikten sonra Turna ile selamlaşıp gitti.
Kısa süre bile olsa onunla konuşmak bana iyi gelmişti. Sosyal medyayı kullanarak
bir adım atma fırsatı bana doğmuştu. Turna masasına dönmesiyle:
“Çok
güzel bir dostluğunuz var.”
“Bahar’la
dostluğumuz o kadar eskiye dayanan bir dostluk değil. Çalıştığım şirkette üst
düzey yöneticiydi ama bazı insanlar vardır karşılaştığınız zaman konuşmasanız
bile her halinden anlayacaktır. Bahar böyle bir insan.”
“Gözlem
yeteneğin çok iyi olmalı insanlar yanıltabilir seni”
“
Hayat bir şekilde insana nasıl atması öğretiyor. Karşındaki insana nasıl bir
insan olduğunu onunla konuşarak, gözlemleyerek tanıyorsun. Ne zaman ki o güveni
sana veriyor o zaman kendini anlatmaya başlıyorsun.”
“Kapalı
kutuyum diyorsun.”
“Kendimi
anlatmayı sevmiyorum desem daha doğru olur. Şimdi burada karşılıklı kahve
içiyor konuşuyoruz açıkçası söylemek gerekirse üniversite de tanıdığım Can ile şuan konuştuğum Can çok farklı.”
“Ne
gibi farklılık merak ettim şimdi.”
“Kantine
girdiğinde herkes sana bakardı. Hiçbir şey yapmasan bile bir şekilde kendine
çekerdin. O zaman ki Can’ı şu şekilde konuşmasam düşünürdüm: Bir hareketi yeter
insanı etki altına almak için, özgüveni tavan yapmış seviyede öyle bir havan
vardı üniversite de imparator gibiydin” Cümleleri birbiri ardına söylerken
belki farkında olmadığı çocuksu ifadesi hoşuma gitmişti. Gözlerine bakarak onu
dinlerken aklım kapı arkasındaki Bahar’daydı.
“
Bu şekilde ifade etmene şaşırdım desem yeridir. Okul, geçmiş zaman herkes
dünyayı değiştirme hayalinde ama gerçek hayat öyle değil. Şuan tanıdığın
Can nasıl?”
“
Karşımda duran Can; dış görünüşüne göre konuştukça çok naif duran biri,
insanları kullanmak yerine onlara yardım eden biri en azından ben böyle düşünüyorum.
Ama magazin gazetelerinde fotoğraflarını, hakkında yazılanlar, bulunduğumuz iş
ortamında bile adın geçiyor şaşırıyorsun.
“İnsanlar
seni anladıkları kadar bilirler. Dışarıdan bakıldığında Tam bir çapkın ve
gönülçelen gözüküyorum. Aslında çevremdeki kadınlara inan ki yaptığım bir şey
yok senin de dediğin gibi nasıl bir durum varsa bende peşime düşüyorlar. Ama
sen bana hala güvenmiyorsun.
“Güven
hemen kazanılacak bir durum değil. Zamanında canım çok yandı o yüzden bir
insana güvenmem kolay olmuyor…” konuşması devam ederken Bahar yanımıza geldi:
“Muhabbet
koyu bakıyorum hala bıraktığım gibisiniz.”
“Muhabbete
eşlik eden kahve ve pasta güzel olursa zamanın farkına varamıyoruz. Bu pastanı
değişik bir tadı var ne kattın ?”
“Evet,
gerçekten değişik bir aroması var.”
“Dediğim
gibi değişik bir takım tatlar deniyorum ama hala istediğim tadı bulabilmiş
değilim. Aldığım yorumlara göre yol alıyorum.”
“Pasta
konusunda gurme sayılmam gayet her şeyiyle güzel.” Dediğimde verdiğim cevaptan
tatmin olmamış gibi bir ifade vardı yüzünde. Geçmeme izin vermediği bir kapı
vardı önümde. Turna’ya baktığımda o çocuksu ifade ile bana bakıyordu:
“Kahvemizde
bittiğine göre bize müsaade diyelim o zaman. “
Arabama
bindiğimde kendimi gerçekten tuhaf hissediyordum. Turna ile konuştuklarımı
düşündüğümde beni gerçekten olduğum gibi anlayan bir insanla karşılaştığımda
hissettiğim bilmediğim tuhaf bir duygu…
Ve Her şey Açığa
Kavuşur
O günkü buluşmadan sonra Turna ile
muhabbetim farkında olmadan daha iyi olmaya başlamıştı. Çok sık görüşmesek bile
her gün bir şekilde muhabbetimiz oluyordu. Bahar aklımın hep bir köşesindeydi
ama bir onunla iletişim kurabileceğim bir fırsat varken bir türlü iletişme
geçmek mi istemiyordum yoksa uğraşmak istemediğimde bilmiyordum. Bahar’ın bir
türlü çözemediğim aşamadığım bir engel gibi görüyor ve bu durum pes etme
noktasına getiriyordu beni. Onu seviyor, istiyor muyum? Hayatımda elde ettiğim
kadınların hiç birisinde kalbim bu kadar heyecanlanmamıştı. Bu düşünceler
içerisinde boğulurken telefonum çalmasıyla kendime geldim:
“Merhaba, Can Bey ile mi görüşüyorum?”
“Evet
benim.”
“Farklı
Tatlar Atölyesi’den arıyorum ismim Büşra”
“Sizi
dinliyorum Büşra Hanım.”
“Can
Bey başvuru formunuza dair aramıştım. Eğitimini almak istediğiniz kursumuz
yoğun talep sebebiyle uzun bir süre öğrenci alımı yapamayacaktır. Buna
istinaden Bahar Hanım size bir özür mahiyetinde kişiye özel bir günlük özel
birebir eğitim verecektir. Başvurunuz , yeni bir kontenjan açıldığında sizi
başlayacağınız gün ve saati bildirmek için tekrar arayacağız. Uygun mudur sizin
için?”
“Tabii
ki de uygun Büşra hanım, ne zaman gerçekleşecek bu eğitim?”
“Bahar
hanım’ın sizin için uygun gördüğü tarih 9 Eylül saat 13:00 ‘te sizi Farklı
Tatlar Atölyesi eğitim bölümünde sizi bekliyor olacağız. “
“Teşekkür
ederim. İlginiz için.” Dedikten sonra telefonu kapattığımda ayağıma gelen
fırsata sevinmiştim. Bu sefer onu etkileyecek, hedefime ulaşacaktım. Telefondan
önceki duygularımdan eser yoktu. 9 Eylül de eğitim esnasında onunla baş başa
olacağım için bir nevi neler yapmam gerektiğini düşünmem lazımdı. Belki bu
sefer o engeli aşıp istediğim emelime ulaşacaktım. Tam pes etmeyi düşünürken
evrenin bana bu şekilde güzel bir hediye vermesi beni oldukça mutlu etmişti.
Keyifle yerimden kalkıp şirkette gireceğim toplantı için bilgisayarımı alıp tam
odamdan çıkarken Erhan’la yüz yüze geldim:
“Vay
kardeşim sonunda seni bulabildik valla bir ara emekli olup elini ayağını mı
çekti diye düşünmeye başladım.”
“Bu
aralar yoğun çalışıyorum Erhan o yüzden seninle takılamıyorum. Şimdi katılmam
gereken bir toplantı var. Bir saat kadar sürer sen burada bekle istersen
gelince konuşuruz olur mu?”
“
Olur seni bekliyorum, bu arada güzel asistanın burada mı?”
“Burada
ama benimle birlikte toplantıya girecek.”
“Hadi
ya! Neyse ben seni bekliyorum konuşacaklarımız önemli.” Dediğinde cevap bile
vermeden toplantı odasını yolunu tuttum. Erhan ‘ı tanıyorsam büyük ihtimalle
yeni biri bulmuş olup onu etkilemek için beni de işin içine katacaktı. Ona
taktik verip işin içinden sıyrılmayı düşünüyor olsam da Erhan peşimi
bırakmayacağımı gayet iyi biliyordum. Kendimden emin bir şekilde toplantı
salonuna girerken herkesin gözü benim üstümdeydi. Bana hayran bir şekilde bakan
insanlara bir şekilde alışmıştım. Sunum için herkesin beni göreceği şekilde
durup konuşmaya başladım:
“Herkese
merhaba, firmamıza sipariş ettiğiniz mal stok programının demo sürümünü
anlatmak için vaktiniz ayırıp geldiğiniz için teşekkür ederim. Bize beyan
ettiğiniz şekilde sizin de görüşlerinizi alarak ekibimle birlikte programı
oluşturduk. Yeni kurulan şirketiniz için sipariş verilen her üründen tutun
dükkanınıza teslim edilen her ürün için takibi kolay olacak bir sistem
geliştirdik…” Ben anlatmayı sürdükçe bana bakan gözlen onları etkilediğimi
biliyordum. Toplantı tam istediğim gibi geçmiş sistemin tam sürüm onayı ile
kurulması antlaşmasını yapmıştım. Bugün evren bana güzel sürprizler yapıyordu. Odama girdiğimde Erhan,
stajyer elemanlarımdan biriyle muhabbete girmişti. İçeriye girdiğimde stajyer
eleman benden utanıp hızlı bir biçimde:
“İstediğiniz
dosyayı masanıza bıraktım.” Deyip hızlı bir biçimde odamdan çıkmıştı. Erhan’a
ne yapıyorsun gibisinden bakmıştım.
“Fırsatı
buldum mu kaçırmam biliyorsun.”dediğinde gülerek kendisine çeki düzen versi
diye sert bil dille uyardım:
“Karşındaki
insanın 17 yaşında olduğunu da biliyorsundur herhalde!”
“
Ne! Nereden bileyim en fazla 25 diye
düşündüm yüzündeki makyaja baktığımda… Neyse zaten bir şey olmazdı. Konumuza
dönelim, bu akşam benimle kulübe geliyorsun hiçbir itiraz bahane kabul
etmiyorum o kadar!”
“ Ya gelmezsem?”
“Bak
güzel kardeşim aylardır peşinde olduğum sosyal medyadan her şekilde yürüdüğüm
kız bugün doğum günü ve edindiğim bilgiye göre bu gece bizim gittiğimiz gece
kulübünde doğum günü kutlanacak. Orada olmam gerekiyor.”
“Tamam,
sen tek başına gidebilirsin beni ne diye sürüklüyorsun?”
“Tek
başına gidersem bir anlamı olmaz. Sen yanımda olacaksın ki hani tesadüfen
gelmişiz havası olacak. Bu akşam 9 gibi alırım seni.”
“Hayır
desem de kabul etmeyeceksin” dediğimde bana selam verip odadan çıkmıştı.
Aslında bir bakıma dışarı çıkma benim için iyi olacaktı, kafamdaki düşünceleri
bir nebze olsun dağıtacaktım.
Akşam 9’ da Erhan’la buluştuğumuzda
kulübe gidip pusuda bekleyeceğimi düşünürken o kendince bir plan yapmıştı. Kız
gelmeden belki bir saat önce orada olup her şeyi tesadüfen karşılaşmış gibi
yapacaktı. Gece kulübüne doğru giderken sanki rolünü ezberlemiş bir oyuncu
edasıyla yürüyordu:
“Erhan,
lütfen en doğal halinle ol bu halde kimse sana bakmaz benden söylemesi!”
“O
şekilde havaya giremediğimi biliyorsun Can!”
“Nasıl
istersen, gece sonunda rezil oldum diye köşe bucak kaçma da ...”
İçeriye
girdiğimizde hınca hınç bir kalabalık yoktu. Daha önce geldiğim bir yer
değildi, müdavimleri dışında pek gelen kimse yok gibi gözüküyordu. Diğer gece kulüplerin
karanlık havası burada yok bilakis daha aydınlık bir tasarlanmış, yani bir
buraya geldiğinde gerçekten bütün stresinden kurtulma garantisi veren bir
tasarımı vardı. Ses sistemi hangi tarafta oturur olursanız olun insanı rahatsız
etmeyecek, sessiz bir ortama girdiğinizde kulağınızda çınlama yapmayacak
düzeyde ayarlanmıştı. Bu şekilde etrafımı incelerken Erhan’ın dürtmesiyle
etkilemeyi düşündüğü kızın içeri girdiğini gördük. Herhangi bir doğum günü
hazırlığı görememiştim:
“İstihbarat
sağlam yerden demiştin ama ortada herhangi bir şey göremiyorum.”
“Bu
aranı kendine özgü bir kutlama şekli var bakmadın mı netten?”
“
İlgimi çekmemiş ki bakmaya gerek
duymadım.” Dediğimde doğum günü kızının yanına birisi yaklaşıp kendisine bir
not verdiğini gördüm. İlk başta sürpriz bir doğum günü pastası görmeyen, bu
yüzden suratı asık olan doğum günü kızı notu okuyunca gülümsemeye başladı.
“O
zaman ben sana özet geçeyim. Şimdi onun aldığı notu takip edecek. Notta büyük
ihtimalle cevabını öğrenmek istediği bir soru var. Hem sürprizin hazırlandığı
hem de cevabını alacağı yere gidecek.”
“sorunun
cevabını söyleyeyim mi. İlgilendiği erkeğin onunla aynı düşüncede olup
olmadığını öğrenecek.”
“Sus
şom ağzını açma! Bu akşam benim kolumda çıkacak buradan.”
“Bu
kadar emin konuşma derim. Çünkü her şekilde kıza yürüyorsun eğer sana hiçbir
şekilde bir dönüş sağlamıyorsa sana ilgisi yoktur. Sadece başka erkeklerden
gelen ilgiyi seviyor. Onun ilgilendiği erkek şuan buradayken sana bir şans
göremiyorum dostum.”
“Burada
mı ? “
“Kızı
takip ediyorum diyorsun ama kızın göz hapsine aldığı kişiye bakmıyorsun.
Bakalım bu gece nasıl bitecek.”
Önümdeki boş bardağa bakarken,
Erhan’ın nereye kaybolduğu bile umurumda değildi. Birden burnuma gelen
baharatımsı kokunun geldiği yöne baktığımda yanımda sakince oturan Bahar’ı
görünce çok şaşırtmıştım:
“Geldiğinizden
beri sizi izliyorum bir bardağı anca bitirdiğiniz. Bu gece sarhoş olmaya
niyetiniz yok bakıyorum. Malum sabah nerede uyanacağınızı bilmiyorsunuz.”
“Bahar
hanım, sizi böyle bir ortamda görmek, beni göz hapsine aldığınızı söylemeniz
çok şaşırttı doğrusu. Yanlış hatırlamıyorsam sizin işyerinizde uyandıktan sonra
ki ilk karşılaşmamızda beni tanımıyor ilk defa karşılaşıyormuşuz gibi
yapmıştınız.”
“Her
insan gibi bende arada bir arkadaşlarımla eğlenmeye giderim. Sizi barda
gördüğümde merakla baktım çünkü bugün kimi aklınızdaki kişi acaba burada mı
diye merak ettim. Turna’nın yanında evet sizi daha yeni tanışıyormuşuz gibi
yapmak durumunda kaldım.”
“Buraya
Arkadaşım Erhan’ın beğendiği kızın doğum günü diye geldim ona destek olmak
için. Aklımda herhangi birisi var ama
kendisi burada değil. Bu yüzden onu etkileyecek bir adım atmama gerek yok
sadece oturup etrafımı izliyorum. “demek zorunda kalmıştım. Çünkü kendisine
olan hislerimin söylemenin yeri ve
zamanı değildi:
“Neden
ilk defa tanışmış gibi yaptınız o zaman?”
“Neden
mi? Şimdi size anlatacaklarımı daha önce anlasaydınız davranışlarınız daha
farklı yönde olurdu. Dükkânımda uyandığınız sabahtan itibaren bana her şey için
teşekkür ettiğiniz bakışı emin olun ki her bayandan karşılığını aldınız. Ben
size tepki vermeyince, elde etme arzunuz
gururuna yediremedi. Aklınızın bir köşesinde hep ben vardım. Dükkânıma her gün
geldiniz, Turna ile yakın arkadaş olduğumu görünce benim hakkımda bilgi
alabilmek için onunla muhabbete girdiniz ki normalde birkaç kere denk
geldiğiniz halde fazla bir muhabbet girişiniz olmadı. Çünkü ilginizi çeken biri
değildi.”
“Evet,
ilk başta Turna ile muhabbetim sizden bilgi alma mahiyetindeydi inkâr edemem.
Ama Turna’yı tanıdıkça onunla neden böyle bir arkadaşlığım olmadığı için kendi
kendime kızdım.”
“Onu
bir açıdan tanımışsınız ama daha hiçbir şeyin farkında değilsiniz Can Bey. Eğer
farkında olsaydınız burada durmak yerine çoktan harekete geçerdiniz. Evet, o
çok güvendiğiniz bakışınıza tepki vermedim. Çünkü bakışınızı kalbinizle değil
aklınızla baktınız bana…Konu aşk olunca insanı kalbine bakarım Can Bey. Eğer benim
kalbim etkilenseydi size karşılık verirdi. Siz aklınızla hareket ediyorsunuz.
Aklınızla hareket ettiğiniz sürece hiçbir kalp size karşılık vermeyecek. Sadece
sizden karşılık bekleyen kalpleri üzeceksiniz o kadar.”
Neredeyse ona olan hislerimi itiraf
etmeyi düşünürken bu cümleleri gözümün içine bakarak kendinden emin bir biçimde
söylemesi gerçekten bana karşı bir şey hissetmediğinin kanıtıydı. Elinden
bıraktığı iple uçup giden balona bakan bir çocuk gibiydim karşısında. Durumu
bir şekilde toparlamalıydım:
“Aklımla
hareket ettiğimi söylerken tam olarak dediğinizi anlayamadım. Her insan gibi
benimde bir kalbim var, uzun süredir kalbime karşılık verecek birini bulmak
için ne kadar çabaladımsa sonuç hep aynı çıktı. Size o bakışı attığımdaki
tepkiniz bir şekilde acaba bu kalbimi emanet edeceğim insan bu olabilir mi
?diye düşünmedim değil doğrusu. O yüzden sizi yakın takibe aldım hakkınızda
bilgi toplamaya nasıl bir insan olduğunuzu öğrenmeye çalıştım. Turna, benim
açımdan kazandığım çok iyi bir arkadaş oldu. Onun arkadaşlığı benim için
gerçekten önemli. Mademki aklımla hareket ettiğimi söylediniz lütfen
açıklayabilir misiniz?”
“Bu
şekilde düşündüğünüz için teşekkür ederim ama kalbinizi emanet edecek kişi ben
değilim. Hayatınızda beğendiğiniz her kadını elde etmiş biri olduğunuzu ima
ettiniz ve hep aynı sonucu aldığınızı söylediniz. Aklınızla hareket eden bir
insan olarak siz, bir kadınla tanıştığınızda ya da ilginizi çektiğinde bir
şekilde iletişim kuruyorsunuz. Tanıma çalışıp nasıl bir insan olduğuna bakıyor
eğer ki aklınıza yatarsa bir şekilde ilişkiyi başlatıyorsunuz. Doğru mu?”
“Gözleminiz
gerçekten kuvvetli! Uyguladığım adımları
birebir söylediniz. Peki, kalbimle hareket etseydim. Ne olurdu?”
“Dikkatli
dinlemediğiniz nereden belli .”dedi gülerek. “Kalbini zamanında çok büyük bir
hayal kırıklığına uğramış bu yüzden güvenmediği için aslında aşık olduğunuz
insanı bulamıyorsunuz, aklınız burada devreye giriyor onunla hareket
ediyorsunuz. İlk Önce o insanı bulun sonra konuşalım nasıl hareket edeceğinizi.”
“Bir
dakika benim kalbimi güvenip başka bir kalbe emanet edebilirim ki! Anlayamıyorum.”
“Güvenmeyi
tercih eden bir kalp ancak aşık olduğu kalbi bulunca kendini gösterir. ”
“Kızmayın
ama bence bu söyledikleriniz saçma geliyor.”
“Saçma
gelebilir çünkü mantığınızla hareket ettiğiniz sürece bu böyle olacak.”
Dedikten sonra yerinden kalktı:
“
Size iyi eğlenceler, aklınızdaki kişiyle de mutluluklar.” Arkasına bakmadan
çıkıp gitmişti. Erhan’ın nerde olduğu umurumda değildi. Hesabı ödeyip bir an
önce çıkmıştım kulüpten. Gerçekleri duymak mı yoksa Bahar’ın bana gerçekten
ilgisinin olmadığını öğrenmek mi moralimi bozmuştu bilmiyorum. Arabama
bindiğimde, durup düşünmeye başladım. Dilek’ten sonra hayatıma giren kadınlara
karşı en ufak bir aşk kıvılcımı bile olmamıştı. Ama kalbimi kimseye vermemiştim
ki emanet edeyim! Bu düşüncelerle nasıl eve geldiğimi bilmiyorum. Kendimi
pencere kenarındaki koltuğa atmıştım. Gözlerimi kapatıp bütün konuşmayı
düşünmeye başladığımda telefonumdan gelen bildirim sesiyle kendime geldi. Turna’dan
mesaj gelmişti. Telefon çekmediğinde yeni gelmeye başlamıştı:
“Selam
nasılsın bugün hiç konuşmadık, merak ettim iyi misin?”
“Biraz
yorgunum, çok yakın bir arkadaşımın bir tanıdığının doğum günü partisine
gittim. Tanıdığın kimse yoksa sıkılıyorsun.”
“Girdiğin
ortamda eğlenmesini bilen insansın sen. Neden sıkıldın?”
“Aslında
isteyerek değil zorla gittim. Bana kalsa evde keyif yapacaktım. Erhan tutturdu
senin de gelmen gerek deyince ona hayır diyemedim. Sonra bir köşeye çekildim
insanları izlerken yanıma biri oturdu.” Bahar’la karşılaşıp konuştuklarımı
anlatsa mıydın emin olamadım. Söyledikleri kafamın bir köşesinde dönüp
duruyordu:
“Onunla
muhabbet ederken konu aşka geldi.”
“Aşk
ve sen o muhabbet uzun sürmemiştir. Sen pek o konuda konuşmayı sevmezsin.”
“Karşındaki
insan eğer sana farklı düşünmeni sağlayacak bir şey söylerse…”
“Ne
gibi?”
“
Bana ilk önce;
Hayatında
biri var mı ? diye sordu
Aklımda
biri var dedim.
O
zaman yanlış yoldasın dedi
Neden
ki ?dedim
Eğer
gerçekten aşık olmak istiyorsan kalbinde bir insanın olması gerekir aklında
değil. Kalbin sevmişse eğer aklını ikna etmesi kolaydır. Akıl sadece kendi
rahatını düşünür, kalp ise koşulsuz sevmeyi. Aklındaki kişiye aşık değilsin
sadece ya sana karşılık vermemiştir peşine düşmüşsündür yada sana uyan huyları
vardır sadece bu. Dedi
Kalbim
nasıl koşulsuz sever ki? Yada nasıl anlayacağım?
Sen
kalbinin sesini dinle bak ve neden onu seviyorum sorusuna cevap bulamadığın
zaman anlayacaksın. Dedi”
“Konuştuğun
kişi doğru söylemiş her kelimesinde kesinlikle hak veriyorum.”
“Bir
kere de olsa kalbimin sesini dinleyip o insanı bulabilir miyim bilmiyorum.”
“Yarın
ne olacağımızı bilmiyoruz, yarın sabah görüşmek üzere iyi geceler”
“İyi
geceler” yazıp telefonu bir tarafa attım. Turna’ya yazdıklarımın Bahar’la
konuştuğum cümlelere alakası yoktu ama düşünmeye başladıkça gerçekten aklımla
hareket ettiğimin farkına varmaya başladım. Hayatıma giren kadınların hepsi
belki de bana aşıktı yada aynı benim gibi düşünüyorlardı. Kendilerine bağlamak
için bir erkeğin en zayıf noktasından vurmak istiyordu birçoğu ama ben bu
duruma müdahale ediyordum.
Mutfağa girip kendime güzel bir kahve yapıp
kafamı toparlamalıydım. Kahve kokusu burnuma geldiğimde sakinleştiğimi
hissettim. En sevdiğim fincanıma doldurup salona köşemdeki koltuğa oturdum. Pencereden
dışarıya baktığımda soğuk ve karanlık bir İstanbul gecesi görüyordum. Kahvemi
yudumlarlarken Bahar’ın dediği cümle aklıma geldi: “Kalbini emanet edeceğin
kişi ben değilim.”Bu cümle ile ne demek istediğini anlayamamıştım. Koşulsuz
birini sevmemiştim ki kalbim sana emanet diyeyim. Bahar’ı gördüğümde onda
hissettiğim duyguları daha önce kimsede hissetmemiş kalbimi ona vermek
istemiştim. O da istememişti. Kalbimle bu gece adam akıllı konuşmalıydım.
Koşulsuz sevgi ile beni sevebilecek bir insan kim olabilirdi ki? Sana soruyorum kalbim mademki sorumun cevabı
sende o zaman söyle! Diyordum kalbime… Hiç bir cevap gelmiyordu. Turna ile aynı
üniversite farklı bölümlerde okumuştuk. Okulun popüler öğrencilerinden biriydim
ama herkese karşı belli bir mesafem vardı. O benim hakkım bilgi sahibiyken ben
onun hakkında az çok bilgi sahibiydim. Yerimden kalkıp üniversite yıllığımı
koyduğum kitaplığıma doğru ilerledim. Koyla kolay bir insana güvenmeyen ben
Turna’ya her şeyimi anlatır olmuştum kısa zamanda. Kaderci bir insan değilim
ama Bahar ile gelişen olaylarda Turna’nın hayatıma girmesi pek alışık olduğum
bir durum değildi. Kitaplıkta kuytu bir köşeye koyduğumu hatırlıyorum.
Üniversite yıllığımı bulduğumda, sayfaları hızlıca geçip Turna’nın sayfasını
buldum. Yazı yazdığıma dair bir not baktım ama ama herhangi bir yazı
yazmamıştım. Kendi sayfama baktığımda Turna’nın bana not yazdığını gördüğümde
şaşırtmıştım. Yıllığı aldığımda dikkat etmemiştim:
“Merhaba,
aynı bölümlerde olmasak bile ortak noktamız olan okul kantininde seni her gün
görüyorum. Beni tanımıyorsundur ama seneler sonra yıllığa bakıp bu yazıyı
okuduğunda belki yüzünde hafif bir tebessümle kimdi bu kız deyip sayfama
baktığında belki simamı hatırlayabilirsin. Seninle herhangi bir konuşmamız
muhabbetimiz yok sadece bir gün tek başına kantinde otururken birkaç
saniyelikte olsa seninle göz göze geldim. Ömrümde unutmayacağım bu bakış için
teşekkür ederim. Çünkü bu bakış bana zamanı geldiğinde bir emanet vereceğini
hissettirdi. Bu emaneti bana vereceğin günü sabırsızlıkla bekliyorumJ”
Satırları tekrar tekrar okuyor bir
anlam çıkarmaya çalışıyordum. Kafam allak bullaktı. Turna yıllarca beni derin
bir aşkla sevmiş olabilir miydi? Ve kalbimim birden evet dercesine attığını
hissettim. Kendime gelmeli, sakin kafa ile düşünmeliydim. Uyumak benim için en
iyi kaçış yolu olacaktı.
9 Eylül
Sabah iş yerine geldiğimden beri
aklımda Turna’nın yıllığa yazdığı cümleler dönüp duruyordu. Kendimi işe
veremiyor, Nermin Hanımın söylediklerini bile duymuyordum:
“Can
bey bugün yanlış okumuyorsam pastacılıkla ilgili bir günlük bir eğitiminiz var.
O yüzden öğleden sonraki bütün toplantı ve görüşmelerinizi başka günlere
aktardım. Can bey beni dinliyor musunuz?”
“Çok
özür dilerim Nermin Hanım kafandaki düşüncemden odaklanamadım. Ne demiştiniz?”
“Bugün
pastacılıkla ilgili bir eğitiminiz var saat öğlen 14:00’te bugün yapacağınız
toplantı ve görüşmeleriniz başka günlere aktardığımı söylüyordum Can bey
kafanızdaki düşünceye gelince; sizi tanıyan biri olarak şunu söyleyebilirim ki
o düşüncenin üstüne gidin. Eminim ki, güzel sonuç çıkacaktır ortaya.”
“Dediğini
düşüneceğim Nermin Hanım teşekkür ederim.” Dediğimde gülümseyerek odadan
çıkmıştı. Bahar beni ters köşe yapmadan önce bu eğitim esnasında onu etkilemek
için neler yapacağımı aklımdan geçirirken şimdi burada oturmuş kaç sene önce bana
yazılan cümleyi düşünüyordum. Aklımdaki soruyu cevaplandırmak için Turna’yı
aradım:
“
Merhaba nasılsın?”
“İyiyim,
bir sunum hazırlıyorum yarınki toplantı için sen nasılsın”
“İyiyim
saçma gelecek ama üniversitede senle hiç muhabbetimiz oldu mu?”
“Seni
tanıyordum okulun popüler insanlarında biri olduğun için ama muhabbetimiz
yoktu. Seni uzaktan gözlemlerdim, konuştuğun kişileri o kadar kolay etki altına
alırdın ki çevrendeki insanları bu şekilde kolay etki altına aldığını
düşünürdüm. Neden sordun ki?”
“Dün
kitaplığımı düzenlerken okul yıllığına denk geldim. Benim sayfama yazdıkların
dikkatimi çekti. O yüzden sordum.” Dediğimde telefonda yüzünün kızardığını
düşünmek hoşuma gitmişti.
“Yıllığa
ne yazdığımı hatırlıyorum. Yazdığım cümleler o zaman ki hayallerime dalıp
kendimi bir nevi kandırma diyebilirim. Sana karşı o zamanki hissettiklerim
diyebilirim.?”
“Şimdi?”
diye sorduğumda ilk önce bir duraksadı sesine belli ki emin bir ton vermeyi
istiyordu.
“Şuan
sana karşı hissettiklerim aşkla ile ilgisi yok. Sadece arkadaşız iki medeni
insan gibi… Herhangi bir ima aramana gerek yok.”
“Tamam,
anladım demek istediğini seni işinde alıkoymayayım. Görüşürüz” der demez bir
şey dememden telefonu kapattı. Konuşurken ses tonu, durumu inkâr etmesi bana
karşı olan hislerini ortaya çıkmasından korktuğu için olduğunu
anlayabiliyordum. Aklındaki düşünceyi biliyordum: “Biz sadece arkadaşız ötesi
olmasını düşünme ona duyduğun aşkı kendine sakla.” Bu bir bakıma beni kaybetme
korkusundan ileri gelebilirdi. Turna gerçekten beni şu süre zarfında gerçekten
sadakatli bir biçimde sevdiyse, ona karşı ne hissettiğimi bir anlam veremezken
kendimi yorgun hissediyordum. Onunla bir şekilde konuşmalıydım bana karşı olan
hisselerini artık görmezden gelemezdim. Bahar’a ona karşı ilgimi söyleyecek
kadar cesaretliyken Turna’ya karşı kendimi tam tersi hissediyordum. Masamdaki
saate baktığımda artık çıkmam gerektiğine karar verdim. Otoparktan arabamı alıp
bindiğimde düşünceler peşimi bırakmıyordu. Bahar’la olan eğitiminde o nasıl
etkilerim diye düşünürken şimdi aklımdan geçen düşüncelere hayret ediyordum.
Kendimi sorgulamak, aslında hiç ummadığın kişiye aşık olduğunu fark etmek nasıl
bir duyguydu yeni öğreniyordum. Farklı Tatlar Atölyesine yaklaştığım vakit
arabamı park etmek için yer ararken Bahar’ın personel kapısından gelen
malzemeleri kontrol ettiğini gördüm. Beni fark etmemişti. Uygun bir yere park
ettikten sonra arabadan çıkıp yanına gittim:
“Merhaba,
kolay gelsin.”
“Merhaba,
teşekkür ederim.” Deyip işine geri döndüğünde beni umursamaz bir tavır ile
karşıladığında biraz da olsa sinirlenmiştim. Sokağa geçip dükkana doğru
ilerleyip içeri girdim. Beni tanıyan garson Erdem yanıma geldi:
“Hoş
geldiniz Can bey nasıl yardımcı olabilirim?”
“Bugün
misafiriniz değil öğrencinizim Erdem bey, Bahar Hanım’la birebir pasta eğitimi
var bugün onun için gelmiştim.”
“Anladım
Can Bey, sizi o zaman Aynur Hanıma yönlendireyim kendisi size yardımcı olur.”
Dedikten sonra Aynur hanımın bulunduğu tarafa benimle birlikte eşlik ederek
durumu anlattı:
“Aynur
Hanım, Can bey bugünkü birebir pasta eğitimi öğrencimiz” takdim ederken
karşımda duran kızıl saçlı kendinden emin bir şekilde bana gülümseyerek:”
“Hoş
geldiniz Can Bey eğitime girmeden önce size ben yardımcı olacağım. Öncelikle gömlek
bedeniniz öğrenebilir miyim?”
“Gömlekte
medium giyiyorum. “
“
Tamam benimle birlikte gelin lütfen.” Kendisini takip etmeye başladım. Alımlı
özgü
Yeni
gayet yerinde bir kıza benziyordu. Bana bir aşcı gömleği uzattı:
“Bunu
giyin lütfen pasta yaparken üzerinizdeki kıyafetlerin kirlenmesini istemeyiz.”
Bana üstümü değiştireceğim odayı gösterdi. Gömleği çıkarıp aşcı kıyafetini
giyip aynaya baktığımda gerçekten bir aşcıya benzer bir yanım olduğunu
görebiliyordum. Kendi kendime sırıtırken Aynur Hanım çağırdı:
“Hazırsanız
sizi eğitim olacağı sınıfa götüreyim.” Sınıfa doğru gittik. Kapıyı açıp içeriye
girdiğimde şoka girmiştim. Sınıf, Bahar’ın beni sızmış kanepesinde uyurken
bulduğu yerdi. O gün uyandığımdaki kendimde değilken net bir biçimde
bakamamıştım etrafıma. Profesyonel bir mutfak değil, daha çok ev ortamına uygun
bir mutfak tarzı karşımdaydı. Her şey yerli yerince güzel bir şekilde
dizilmişti. Masanın üstüne baktığımda Bahar’la yapacağımız pastanın malzemeleri
vardı. Uyukladığım kanepeye oturdum. Kalbimin sesini dinlemeyeli uzun zaman
olduğunu düşünürken Bahar içeri girdi:
“Hoş
geldiniz Can bey, sizi gördüğüme şaşırmalı mıyım bilmiyorum.”
“Neden
şaşırmanız gerekiyor?”
“Size
baktığımda pek pasta yapacak bir tip göremiyorum desem.”
“Bence
bir pasta yapımına başlayalım ondan sonra karar verin.
“Doğru
diyorsunuz, o zaman başlayalım.”
Bir öğretmen edasıyla yapmam gerekenleri
sırası ile anlatmaya başladı. Yumurtayı hangi kıvama gelene kadar çırpmam
gerektiğini, ne zaman şekeri koyacağımı anlatırken dayanamayıp sordum:
“Turna
bana gerçekten aşık mı?”
“Bunu
bana neden soruyorsun ki… ilk önce sen kendi kalbine sor; ben onu seviyor muyum
diye belki yanıt oradadır.”
“Bilmiyorum
işte! Sorun da burada… Aklımda seni elde etmek varken kalbimi emanet edeceğin
kişi ben değilim diyorsun. Sonra Turna geliyor aklıma, onunla olan her şeyimi
gözden geçiriyorum ve onu düşünürken kalbim inanılmaz derece evet bu o diyor.
Bilemediğim duygular içerisindeyim. Kendimi tanımlayamıyorum.”
“
Kalbinle düşündüğün için bu düşünceler içerisindesin. Aklınla düşündüğünde
kendini daha cesaretli hissedersin. Çünkü kalbini aklınla koruduğunu düşünüyor
ve kalbini acıtacak kimse de olmuyor.”
“Şimdi
düşünüyorum da senin beni ters köşe yaptığın zaman sana olan tüm hevesim bitti.
Hayatımda ilk defa elde edemediğim biri oluyordu. Çünkü sen bana daha farklı
gözle bakmam için yol gösterdin.”
“Turna
ile konuşmaya başladığında onu daha yakından tanımaya başladın. Farkında değildin
ama kalbin onu sevmeye karar verdi. Ne zaman ki ben sana sihirli kelimeyi
söyledim. Aklını ikna etmek kalmıştı geriye… Eğer aklını da ikna ettiysen
tamamdır bu iş…”
“Bugün
onunla konuştuğumda inkar etti biliyorum beni kaybetmemek için söyledi. Çünkü benim
ona karşı ne hissettiğimi bilmiyordu. Bugün ona karşı ne hissettiğimi
söyleyeceğim.”
“O
zaman bunu yapacağına göre yaptığın pastayı da yanında götür. Fırından çıkmak
üzere süslemesini yapalım. “ dediğinde Turna’ya mesaj atmaya yelteniyordum ki
Bahar :
“Mesaj
atmana gerek yok senin burada olduğunu bilmiyor. İş çıkışı bana uğrayacağını söylemişti.
Onunla nasıl konuşman gerektiğini düşün şimdiden.”dediğinde kanepeye oturup ne
diyeceğimi düşünmeye başladım. Onu ne zaman sevmeye başladığımı hatırlamıyordum
ki! Aldığım kokuyla pastanın hazır
olduğunu anladım. Ve hala ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Üstümü
değiştirmeye kabine gittiğimde aynaya baktığımda çok farklı bir Can görüyordum.
Kendime gülümsediğimde daha iyi hissetmiştim. Kendine güvenim gelmişti. Bahar’ı
elindeki pastayla karşımda:
“Güya
pastayı yapacak olan sizdiniz! Bütün pastayı bana yaptırdınız helal olsun…”
dediğinde gelen mesaj sesiyle konuşması yarım kaldı. Surat ifadesinden Turna’nın
buraya geldiğini anladım:
“Turna
gelmiş beni bekliyor. Eğitimin bitmesine yarım saat var dedim. Bekliyorum seni
dedi”
“Tamam,
ne yapacağımı biliyorum.” Dedim ve eğitim salonunda çıkıp kendimden emin
adımlarla salona doğru çıktım. Turna her zaman ki yerinde oturuyordu. Yanına doğru
karşısına oturdum beni gördüğünde yüzündeki şaşkınlık ifadesi bir şey demeden
konuşmaya başladım:
“
Merhaba nasılsın?”
“İyiyim
seni görünce şaşırdım.”
“Aslında
senin buraya geleceğini biliyordum. Bugün konuştuğumuz konu hakkında neden inkâr
ettiğini tahmin edebiliyorum. O yüzden seninle konuşmak istiyorum.”
“Can!
O zaman çocukça yazdığım bir cümleydi. Gerçekten üstüne bir anlam çıkarmana
gerek yok.” Dediğinde elini tuttum:
“Turna,
uzun zamandır kendime itiraf edemediğim bir durumu bugün sana itiraf etmek
istiyorum. Kalbimi sana emanet istiyorum. Bunu anlaman uzun zaman aldı
biliyorum kesinlikle telafi edeceğim.”
“Can,
bir anlık bakışımızda kalbim seni sevmeye karar verdi. Çok vazgeçirmeye
çalıştım ama o bir an olsun senin kalbinden karşılık alacağı günü bekledi. Evet,
bugün söylediğinde bana karşı ne hissettiğini bilmediğim için inkar ettim. Kalbim
seni seviyordu sessizce…”
“Sana
kalbimi emanet edebilir miyim Turna? “dediğimde bana ne diyeceğini bilemediği
bir surat ifadesi beklerken gözlerindeki aşkı gördüğümde cevabının evet
olduğunu anladım. Elini daha sıkı tutup bir daha bırakmayacağıma söz verdim. İşte
çocuklar annenizle bir arada olmam hikâyem burada bitti. Yeri geldiğinizde
kalbinizi yeri geldiğinizde aklınızı dinleyin. İyi geceler…
Yorumlar
Yorum Gönder