Bir Dizi-Film Güncesi: Sweet Bean- Umudun Tarifi

 

Bugün beni çok etkileyen bir filmi yazacağım buraya.  Filmin adı “Sweet Bean” Türkçeye çevrilmiş adıyla  “Umudun Tarifi” 2015 Japonya yapımı bir film. Bu filmi sosyal medyanın keşfet sayfasında karşıma çıktı. Farklı ülkelerin filmlerini izlemeyi severim. Özellikle Japonya her zaman kültürleri, doğası ile ve beni benden alan sakura ağaçları ile her zaman ilgimi çekmiştir.

Japonya, ilgimi çeken bir kültür, internette ulaşabildiğim her türlü bilgi kaynağını büyük zevkle okurum. Her ne kadar bir çok alanda ileri olsa bile kendi hayal dünyalarında yaşayan insanlara sahiptir. Sakura ağaçlarını yeri benim için ayrıdır. O ağaçların çiçek açtığı mart sonu , nisan başı zamanında gitmeyi çok isterim. Japonya ile ilgili daha neler yazarım buraya fakat filmi anlatarak bir nebze olsun size ne demek istediğimi anlatabilirim.


Sweet Bean , konusunu kısaca anlatacak olursam yetmiş beş yaşında ellerinde cüzam olan yaşlı bir kadın Tokue  ile Japonya’nın geleneksel bir yemeği olan doriyaki dükkanı işleten Sentaro’nun hikayesini bizlere anlatıyor. Hayatın tek düzeliğine sıkışmış kalan insanların önlerinde geçen farkında olmadığı güzellikleri fark etmeden yaşayan Sentaro her gün aynı şekilde yaptığı doriyaki aradığı tadı hiçbir şekilde bulamamaktadır. Kendine yardımcı ararken yetmiş beş yaşındaki Tokue bu işi yapmak için geldiğinde uygun bir dille geri çevirip kendi yaptığı doriyaki’yi ikram ederek uğurlar. Ertesi gün kendi yaptığı doriyaki’nin içine konulan kırmızı fasulyeden yaptığı tatlıyı da yanına getirir. Sentaro, yaşlı Tokue ‘yi kırmamak adına yaptığı tatlıyı alır ve yaşlı gittikten sonra çöpe atar ama vicdanen çöpten geri alıp bir kaşık yediğinde tadı  çok hoşuna gider. Ertesi gün Tokue geldiğinde onu işe aldığını belirtir.

Birlikte çalışmaya başladıklarında alışılmışın dışında bir çalışma sergiler yaşlı Tokue… Yapmaya başladığı tatlı fasulyeleri hazırlarken hem onlarla konuşup onları dinlediğini görür. İlk önce aklından şüphe eder ama zaman geçtikçe onu daha iyi tanır.


Filmin nerdeyse tamamını anlatamadan yazmayı bırakıp neden beni etkilediğini anlatman gerek. son sahnelerine doğru yaşlı Tokue şu şekilde bir cümle kuruyor:

“Bu dünyada her şeyin anlatacak bir öyküsü var”

Bu cümle insanların farkında olmadığı önünden geçip giden güzelliklerin farkına varmadan yaşadıklarını görmek, etrata olan bütün varlıkların anlatmak istediklerini duymadıklarını gördüm. hiç ağaçları dinlediniz mi? Yada etrafınız da olan ağaçlara, çiçeklere, gökyüzündeki bulutlara ve etrafınızda olan her varlığa dikkatle bakıp size neler anlatmak istediklerini bir bilseniz hayretler içerisinde kalacağınıza emin olabilirsiniz. 

 

Gözlerinizi kapayıp rüzgarın size ne anlattığını dinleyin ilk önce. Size uzak diyarlardan getirdiği kokuları anlatacaktır ilk önce. Ardından özlemi anlatan sesler taşıdığını, özlemi ulaştırmak çok zor olduğunu anlatacaktır. Kuşlara bakın sonra yeryüzü ile nasıl ahenkle dans ettiklerini bu mutluluğun kanatlarına nasıl yansıdığını anlatacaktır.

Hayatta küçük mutluluklarla, hayatınıza sizi bir bakışınızla anlayacak insanların nasıl etkilediğini anlatan dünyaya farklı bakmanızı sağlayan izlenmesi gerekn güzel bir film. Son olarak film ile ilgili son bir repliği buraya bırakıyorum:

“Seni ilk defa havadaki tatlı kokuyu içime çektiğim haftalık yürüyüşümde gördüm. Yüzünü gördüm. gözlerin üzgün bakıyordu.Bu bakışın yüzünden acı çektiğini sormak istedim. Çünkü bir zamanlar bende böyle bakardım.dükkanına doğru sürüklenirken sanki orada bendim. Çocuğun doğsaydı şimdi senin yaşında olurdu. O gün dolunay kulağıma beni görmeni istedim o yüzden ışıldıyorum diye fısıldadı. “

Umarım yazımı sonuna kadar okuyup filmi izlemenize vesile olmuşumdur.

 






Yorumlar

Popüler Yayınlar