İsimsiz Hikayeler :Yıllar Sonra Bölüm 2 Yolculuk

 Ne zamandır koltukta oturduğunu bilmiyordu. Eve geldiği gibi üstünü değiştirip, sarıldığı zaman kendini güvende hissettiği battaniyesine birilerinden saklanıyormuşçasına örtünerek salondaki koltuğa karanlık çökene kadar oturmuştu.  Onu gördüğünde neden kalbi bu kadar şiddetli çarptığını anlayamamıştı. Geçmiş zamandı… Aralarında birbirlerini tanıyacak muhabbetleri olmamıştı. Battaniyesine daha sıkı sarıldı. Ev git gide karanlık olmaya başlayınca yerinden kalkıp ışığı yakma ihtiyacı hissetti. Uzun süredir oturduğundan ayakları uyuşmuştu, sendeleyerek yürümeye başlamıştı. Ağır adımlarla lamba düğmesine ulaştığından birden aydınlatacak olan ışığın kendisini rahatsız edeceğini düşünerek loş bir şekilde ayarladı. Geldiğinden beri bir şey yemediğinin farkındaydı, canı herhangi bir şey yemek istemediği halde mutfağa doğru ilerledi. Çok fazla büyük olmayan mutfağı kendine yetiyordu.  Çok fazla büyük olmayan iki üst dolabı, ocak ve lavabonun sığacağı küçük bir tezgâhı vardı. Evin genel renginin aksine dolapların rengi tozpembeydi. Eve taşındığında dolapların rengini değiştirmeyi düşünmedi. Su ısıtıcını çalıştırıp daha net düşünebilmek için kendine koyu olacak şekilde kahve hazırlayıp dikkatlice suyunu döktü. Delmesini bekleyene kadar salondaki pencereden dışarı bakmaya başladı. Sokak lambaları yanmış, işten eve dönen insanlar dışında pek fazla kişi gözükmüyor hafif bir yağmur yağıyordu. Kahvenin demlediğine dair kokusunu aldığında izlediği bir diziden görüp bir benzerini bulduğu kahve fincanına yavaş bir şekilde doldurdu.

Kahve fincanı ile koltuğu pencere kenarına çekerek battaniyesini üstüne örterek kahvesini içip sokağa bakarak düşünmeye başladı. Zamanında onu beğendiğini kabul ediyordu ama ona âşık olacak kadar ileri gidecek bir durum olduğunu hatırlamıyordu. İkisi de farklı yollardan hayatlarına devam etmişlerdi. Kahvesinden bir yudum daha aldığında kahveden aldığı o eşsiz tat daha net düşünmesini sağlamıştı. Eğer ona karşı bir şeyler hissetmiş olsaydı bunu mutlaka günlüğüne ona gönderilmeyecek bir mektup olarak yazardı. Birden bire yerinden kalkıp odasına doğru gitti. Uzun zamandan beri günlük tutuyor yazdığı her defteri geçmiş yılların kaydı olarak saklıyordu. Üniversite zamanında hangi deftere yazdığını hatırlamaya çalıştığından mor kapaklı olan defteri gözüne çarptı. Üniversite yıllarına dair anılar o defterde olmalıydı. Sayfalarını büyük heyecanla karıştırmaya başladı. Eğer ona karşı en ufak bir şey hissetmişse kesinlikle bunu günlüğüne yazmış olmalıydı. Aradığı sayfayı sonunda bulup okumaya başladı:




“ üniversite ortamı çok güzel ama final haftası hiç çekilmiyor be günlük! Kaç gündür sabahlayıp doğru düzgün uykumu alıp okula gitmiş değilim. Çekilecek reva mı bu? Öğrencilik hayatım boyunca bir rahata eremeden mezun olamayacak mıyım ben? Neyse günlük bugün okulla ilgili yeteri kadar sana yazıp canını sıkmayayım. Asıl konuyu anlatmam gerek sana…

Şimdi günlük bildiğin üzere sınav haftasında olduğum için zamanımın büyük bir kısmı ders çalışarak geçtiğini biliyorsun. İnsan psikolojisi yıllardır çözülememiş bir durum. Haliyle gördüğümüz dersler değil çevredeki insanları da gözlemleyerek bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum. Oturduğum mahalle genelde benim gibi öğrenciler oturuyor. Yalnız iki gün önce benim karşı apartmanda oturan bir çocuk gördüm günlük. Büyük ihtimalle üniversite öğrencisidir diye tahmin ediyorum. Pür dikkat bilgisayarının başında bir şeyler yapıyordu. Bilgisayara baktığından yüzünü net göremedim ama kendinden emin bir hali olduğu her şekilde belli ediyordu. Sonra sınavlara çalışacağım için unuttum gitti. Dün okul dönüşü yorgun bir şekilde eve doğru giderken farkında olmadan kitabımı yere düşürmüş yürümeye devam ediyorum. Sanki arkamdan biri bana yetişmeye çalışırcasına ayak sesleri hissettiğimde çok önemsemeden yoluma devam ederken önüme biri geçince yere bakarak yürüdüğümden gözlerimi önümde duran kişiye baktım. Benden bayağı uzun olan kişi soğuk bir ifade ile elindeki kitabı bana uzatıp bir şeyler söylüyordu ama ne dediğini hatırlamıyorum şimdi. Kitabı aldığımda bir şey dememe fırsat bırakmadan yoluna devam ettiğinde içimden bir ses “Penceredeki çocuk bu olabilir mi?” düşüncesi geçti ama emin değildim açıkçası çünkü karanlıkta yüzünü net görememiştim. Ama bu kitabı veren kişi nasıl desem hiçbir şey yapmasa bile etkileyen bir aurası var be günlük etkilenmedim desem yalan olur.

 O kadar etkilenmişim ki teşekkür etmeyi unuttum. Yolda bir daha karşılaşırsam teşekkür ederim diye düşünürken bil bakalım ne oldu günlükJ beni sosyal medyadan eklemiş. Sınavdan çıkmış olduğum en paspal halimle onu etkilemiş olabilir miyim sence?  Bunu öğrenmek için yapabileceğim tek şey ona mesaj atmak olacaktı. Geri takip yapıp mesaj bölümüne girip ona teşekkür mahiyetinde mesaj attım hemen geri dönüş yapıp bana okuduğumda soğuk gelen bir ifade ile sadece rica ederim diye yazmış. Ne bekliyordun ki dedim kendi kendime günlük hal hatır soracağını mı? Kesin eminim penceredeki çocuk bu. Çünkü sınavlar için sabahladığımı biliyordu ve karşı penceremdeki kişi bunu net görebilir diye aklıma geldi günlük. İlerleyen günlerde neler olacağını göreceğiz.”

Yazısını bu şekilde bitirmişti. Daha sonraki sayfalarda onunla ilgili herhangi bir şey yazmamıştı. Ona gönderilmeyecek bir mektup yazmadığına göre ona karşı bir şey hissetmemiş sadece kendinden emin olan duruşundan etkilenmişti. Günlüğü yerine koyarken arasından o fotoğraf düştü. Evin içinde bir yerlerde kaybettiğini düşündüğü fotoğraf günlüğünün içinden çıkmıştı. Yatağına oturup fotoğrafa daha dikkatli bakmaya başladı.  Uzun boyu yüzünden fotoğrafta onu tam arka kısmında durmuş hafif bir tebessümle objektife bakarak poz vermişti. Birbirilerine bu kadar yakın durdukları için onun kokusunu bu net hatırladığını net şimdi anlamıştı. Kalbinin neden bu kadar hızlı attığını bir türlü anlayamıyordu. Âşık olabilir miydi ki? İlk görüşte aşk olayı başına hiç gelmemişti ki bilmiyordu. Küçük çocuğun sözlerine takılmıştı:

“Babamın o fotoğrafa uzun uzun baktığını görüyorum ve en dikkat çekici insan sensin.”

Karede kendinden başka bir kız daha vardı ama tüm işaretler kendisini gösteriyordu.  Soğumuş olan kahvesinden bir yudum alarak salona tekrar döndüğünde telefonundan gelen bildirim ışığını görünce kafasını dağıtmak için sehpanın üstünde olan telefonu eline aldı. Bildirimlere baktığında sayısız cevapsız arama ve mesaj gördü.  Üniversite zamanı aynı evi paylaştığı arkadaşından gelen mesajı okuduğunda:

“ Beni ne zaman aramayı düşünüyorsun sevgili hayırsız arkadaşım?”

Geri hemen onu aradığında tek çalışta telefonu açtı:

“ Eğer aramasaydın şuan yaşamadığını düşünmeye başlayacaktım. Nasılsın hayırsız arkadaşım?”

“ Seni ihmal edeceğimi nereden çıkardın? Bu aralar biraz yoğun çalışıyorum bir de bugün ilginç bir olay ile karşılaştım o biraz düşünüyordum.”

“ Neymiş o seni kara düşündüren olay? Anlat bakalım.”

“Aslında o kadar takılacak bir durum değil üniversite okurken bizim oturduğumuz mahalleden birine rastladım hepsi bu.”

“ Anladım. Seni aramamın sebebi başka kuzum. Haftaya Eskişehir’e gitmeyi planlıyorduk ya ben gelemiyorum şirket hafta sonu eğitime yolluyor başka zamana artık.”

“Ne yapalım kısmet değilmiş ben tek başıma giderim o zaman çünkü başka boş vaktim olmayabilir. Başka bir zaman beraber gideriz.”

“Tamamdır kuzum görüşmek üzere.”

“ Görüşürüz.”

Deyip telefonu kapattı. Tek başına gezmeyi seviyordu. Onun için herhangi bir sıkıntı olmayacaktı. Müziği olduğu sürece istediği her yerde tek başına gezebilirdi.

Eskişehir’e gitmeyi planladığı hafta sonu gelene kadar yoğun bir şekilde çalıştığı halde pencereden otobüs durağına bakmaya cesaret edememişti. Gitmeden bir gün öncesinde sabah erkenden kalkacağı için her şeyini önceden hazırlamıştı. Günübirlik bir gezi planlanmıştı ve internet üzerinden nereye nasıl gideceğini araştırmıştı. Son olarak netten gidiş dönüş biletini alarak gezi olacak her şeyi tamamlamıştı.

Sabah erkenden uyanıp en rahat kıyafetlerini giyerek yola koyulmuştu. Trenin vaktinden kalkma vaktinden önce istasyona geldiği için yolculuk öncesi küçük bir kahvaltı etmek için restorana doğru ilerken onu gördü. Bankta tek başına oturup etrafına bakarken göz göze geldiğinde yerinden kalkıp kendi bulunduğu yöne doğru gelmeye başladı. Ayakları sözünü dinlemiyor hareket edemiyordu. Yoluna devam etme şansı artık kalmadığından yanına geldiğinde selam verip yoluna devam edecekti. Ama kalbinin gürültüsünden hiçbir şey düşünmeye zaman kalmıyordu. Gözlerin içine bakarak gülümseyerek:

“Günaydın”

“Günaydın burada karşılaşmamız bir tesadüf olamaz diyor içimden bir ses ama…”

“Sana anlatmak istediklerim beni dinleyebilir misin?”

“ Tabii ki de seni dinlerim sonuçta yaptığım iş insanları dinlemek.” Gibi saçma bir cevap verdiğimi duyduğunda içinden kendine sövmek gelmişti.

“ Danışanın değil eski bir arkadaşın olarak beni dinlemeni istiyorum. Şuraya oturalım mı?”

Gösterdiği yere oturduğumda “Sahiden biz hiç arkadaş olmuş muyduk ?” sorusu aklından geçti. Onun kokusunu bu kadar yakın bir biçimde duymaya başladığında kalbi inanılmaz bir derecede atmaya başlamış aklı hemen devreye girmişti:

“Duygularını sakın belli etme sen ona hiçbir zaman âşık olmadın ki…”

Gözlerine bakarak anlatmaya başladı:

“ Sana anlatmam gereken bir itiraf var. Yıllar önce bir kıza âşık oldum. Ve ona hiçbir şekilde âşık olduğumu neler hissettiğimi söyleyemedim. Her gün görüyor ama bir türlü cesaret edip konuşamıyordum. Her gece penceremden ona bakıp bugün ona olan hislerimi söylemeğim diyordum ama bu olay bir türlü gerçekleştiremiyordum. Ve bir gün bütün cesaretini toplayıp yanına gittiğimde yanındaki arkadaşı fotoğraf makinesini gösterip içinde onun da olduğu bir fotoğraf çekmişti. Bilmiyorum o an bütün cesaretim kaybolmuş ona hiçbir şey söylemeden mahalleden taşınmasını izlemiştim.

Sosyal medyadan birbirimizi takip ediyorduk ama muhabbetimiz yoktu. Çok fazla olmasa da kendi ile ilgili bir şeyler paylaşıyordu. Hayatında neler olup bittiğini oradan takip ediyordum. Şu zamana kadar ona olan hislerim hiç değişmedi. Hala aşığım ve onu seviyorum. Sevdiğin halde neden başkası ile evlendin düşüncesi aklından geçtiğini anlıyordum. Aileme hiçbir zaman sevdiğim kızı anlatamadım. Eğer anlatsaydım belki onunla evli olacaktım. Ailem de uygun gördükleri kız ile evlendim. Söylemediğim halde kendisine âşık olmadığımı başka birini sevdiğimi bildiği halde bana saygısızlık etmedi. Bu evlilikten tek mutlu tarafı oğlum oldu.

Buraya senin geleceğini sosyal medyada paylaştıklarından arkadaşın ile konuşmalarından biliyorum. Bir şekilde sana ulaşmalı ve sana olan yıllarca içimde tuttuğum her şeyi anlatmalıydım. Yıllardı âşık olup sevdiğim kişi sendin. Bakışlarından ne demek istediğini anlıyorum evli ve bir çocuğu olan adamın sana neden böyle bir itirafta bulunuyor diyorsun. Kalbinin hissettiği heyecanı kendi kalbimde şuan hissediyorum. Bana karşı küllenmiş olsa da bir şeyler hissettiğini anlıyorum. Hayatını alt üst etmek gibi ya da kendi düzenimi bozacak bir düşüncem yok.”

Dediğinde ayağa kalkıp bizi Eskişehir’e götürecek trene doğru baktı:

“ birbirimize karşı hissettiğimiz aşkı bizi kimsenin tanımadığı şehirde bir gün dahi olsa yaşamak istemez misin? Trene bindiğin andan itibaren elini bırakmayacağıma İstanbul ‘a tekrar dönene kadar bırakmayacağıma söz veriyorum. Bir gün sürecek olsa bu aşkın yaşamasına izin verebilir misin?”

Bakarak bana söylediğinde ne diyeceğimi bilemedim. Gözlerine bakıyordum sadece. Bana uzattığı eli tutup onunla birlikte bu trene binmeli miydim?

SON

 

 

 




Yorumlar

Popüler Yayınlar