Bugün Varsınız Yarın Bir İhtimal Bölüm 12

 

Mehmet Said kalbinin gürültüsünden doğru dürüst düşünemiyordu. Kendisi için verilen kararı öğrenmek için Burak Bey’in ofisine doğru yaklaştığında üç kişi daha gördü. Emir’i tanıyor diğer ikisinin kim olduğunu bilmiyordu. Emir ‘i görünce:

“Selamın aleyküm”

“Aleyküm selam “ gönülsüzce karşılık verdi. Emir ilk binada gördüğünde çok şaşırmıştı. Onu tanıdığına güvenle yanına gittiğinde kendinde emin soğuk tavrını gördüğünde bir daha yanına yaklaşamamıştı. Aralarında yaş farkı olmasına rağmen bazı derslere birlikte giriyorlardı. Kendi halinde hiçbir şey yapmamasına rağmen Emir rakibi gibi görüyordu. Emir’in birlik içerisindeki kıdemi diğer üyelere oranla yadsınamaz bir durum göze çarpıyordu. Kendini bildi bileli birlikteydi. Bu onu birlikten ayrılmaz bir parçası görüyor ileride birliğin başına bile geçecek aday olarak görüyorlardı.

            Zaman mı yavaş akıyor gibi geliyordu. En son kendisi kalmıştı. Diğer iki kişi yüzündeki tebesümle dışarı çıkmışlardı. En uzun süre Emir kalmıştı. “Allah’ım ne oluer gönlümden geçeni hayırlı kabul eyle “ diye dua ederken Emir, yüzünde ne olduğu anlaşılmayacağı bir ifade ile odadan çıktı. Burak Bey’in kendisini çağırmasını mı beklemeli mi yoksa kapıyı tık tıklayıp kendi mi girmeliydi emin olamazkenburak Bey onu çağırdı:

“ Mehmet Said gelebilirsin.” İçeri girdi. Daha önce bu odaya sadece ilk geldiği zaman bir kere girmişti. Gösterdiği yere heyecanını gizlemeye çalışarak oturdu. Burak Bey:

“ Buraya seni neden çağırdığımı biliyorsun. Sana bugün geleceğin hakkında ne karar verdiğimizi açıklamak için çağırdım. Mehmet Said “ dediğinde oturduğu yerden kalktı onun karşısındaki koltuğa geçip yüzüne bakarak konuşmaya devam etti:

“ Aldığın dersler ve kendini Allah yolunda bir insan olarak ilerlediğini görmekteyim. Kırılgan, içine kapanık bir yapın var. Birlikteki diğer öğrencilerle sohbet için toplandığınızda genelde sen dinleyen kişi oluyorsun. Birliğe çok geç bir vakitte katılmana rağmen herkes sana güveniyor ve seviyor. Gözlemlerim sonucunda sana ulvi bir görev vermeyi karar kıldım.” Mehmet Said bu sözleri duydukça heyecanla kalbi daha çok hızlı bir biçimde atmaya başladı:

“ Sana uygun gördüğüm vazife; şehit olmandır Mehmet Said. Şeyhimizin sana uygun gördüğü vazife budur. Etrafımızda o kadar çok günahkar insan var ki bu dünyada yaşamaya dair hakları yok. Allah rızası için bu insanları bu dünyada yaşatmamalıyız.Bu yüzden daha iyi bir dünya için Şeyhimizin verdiği vazife ile senden önceki gördüğün üç kişi ile bu vazifeyi yerine getireceksiniz. “

“ Burak Hocam, bana vermeye uygun gördüğünüz vazife de günahkâr diye düşündüğünüz insanları öldürmemizi istiyorsunuz. Allah’ın verdiği canı bizim almamızı istiyorsunuz. Bize derslerde öğretilen insan canına kıymamak, günahkâr olan bir insanın Allah’a yönelmesi için dua etmektir.”

“Mehmet Said, sana verilen vazife ne ise tereddütsüz yapmam gerektiği öğretildi sana burada yanılıyor muyum?”

“Hayır, doğru söylüyorsunuz.”

“ Ekibinle birlikte görev dağılımı yaptım. Sen gözlemci olarak vazifelisin. Seni havalimanında çalışacağın şirkette yerini ayarladım. Bir ay sonra işe başlayacaksın. Senden yapmanı istediğim burada nasılsan havalimanında da öyle ol.  Herkesin sevgisini güvenini kazan senden şüphe etmesinler. Eylem ile ilgili gerekli bilgileri ekibin lideri olarak seçtiğim Emir’den alacaksın. Eylemin ne zaman gerçekleşeceği senin gözlemine bağlı. Emir’in istediği tüm bilgileri vereceksin. Bu akşamdan itibaren eğitim almak üzere buradan ayrılıyorsunuz. Şimdi odana dön ve eşyalarını topla, arkadaşlarınla helalleş, gazan mübarek olsun.”



            Mehmet Said , bu cümlelerin üzerine bir şey diyemedi. Yerinden kalkıp kapıya doğru giderken yüreğinden geçen duanın neden kabul edilmediğini anlayamadı. Dervişlik hırkası giymek isterken şehitlik mertebesi verilmesi buradaki çoğu kişinin can atacağı bir vazifeydi. Kapıdan tam çıkarken:

“Herkesin istediği şehitlik mertebesi ile cennete gideceksin Mehmet Said unutma!” dediğinde sadece baktı ve bir şey demedi. Kapıyı arkasında kapadığında ağlama isteğiyle dolan gözlerini tutarak odasına doğru yürümeye başlamıştı. Sabahtan beri hissettiği huzurluğun cevabı gün yüzüne çıkmıştı. Odasına doğru gitmeden önce abdest alıp mescide girdi. Namaz vakti olmadığı için içeride kimse yoktu. Herkes bir köşesine çekilmiş, verilen vazife ne ise onu yerine getiriyordu. Seccadesini sermeden yere diz çöktü. Sessizce ağlamaya başladı. Yaşlar birbiri ardına onu dinlemeden akıyordu. Ellerini açıp dua etmeye başladı:

“ ey güzel Allah’ım nefes almaya başladığım süre boyunca beni kollayıp gözetledin, yalnız bırakmadın. Zamanı geldiğinde sorduğum soruların cevabını da verdin.  Ölmekten korkmamayı hatta ölümün sana kavuşmak olduğunu burada öğrendim. Sana kavuşmak var ise bu vazifenin sonucunda seve seve gelirim yanına. Ben bilmem bana verilen bu görevin sonucunda neler olacağını, sadece hayırlı olmasını nasip eyle Allah’ım. “diye dua ettikten sonra şükür namazını eda etti. Mescitten çıktıktan sonra toparlanmak için odasına doğru gitti.

Yorumlar

Popüler Yayınlar