İsimsiz Hikaye: Adı Konulmamış Hikaye Bölüm 2

 


    

Eğitimin verileceği bina kendi evine çok uzakta değildi. Oraya vardığında bir yazarın inzivaya çekilip yazı yazabileceği türden bir yerdi. Yer yer ömrü uzun olan ağaçlarla etrafı çevrili  insanı bilmediği bir huzura ulaşabileceğini vaat eden bir yolda yürürken nasıl olurda hayatın bir anlamı olduğunu unutturan bu şehirde böyle bir yer olduğuna kimi inandırabilirdi? Binaya geldiğinde kapıdaki görevliye,

“Merhaba bugün başlayan yaratıcı yazarlık eğitimine gelmiştim.”

“Hoş geldiniz isminiz alabilir miyim?”

“Yener Sönmez”

“Hoş geldiniz ,Yener bey Aziz hocanın sınıfındasınız. Yeni başlayanlar için yaratıcı yazarlık 2. Kat soldan dördüncü sınıf, hayırlı olsun şimdiden başarılar “

“Teşekkür ederim”

Sınıfa doğru giderken biraz heyecan birazda kendinden emin adımlarla yürürken heybetli bir ses ona seslendi:

“ Yener bey demek sizsiniz”

Sesin geldiği yöne doğru döndüğünde Aziz hocanın heybetli sesine rağmen gülümseyen yüzüyle karşılaşınca ne diyeceğini bilemeden olduğu yerde kalakaldı. Kendisine doğru emin adımlarla yürüyen Aziz hoca kırlaşmış saçları, yüzündeki oluşan karışıklara rağmen uzun boylu onun yaşında olan diğer yazarlara rağmen fit görünen biriydi. Yanına geldiğinde,

“Korkmayın Yener bey, ses tonumu ilk duyan herkes sizin gibi aynı surat ifadesindeki tepkiyi veriyor. Korkmanıza gerek yok zamanla alınacağınız hatta ses tonumdan verdiğim tepkileri kolaylıkla anlayabilecek duruma geleceksiniz,” dedi gülümseyerek 

“Aziz hocam, aslında adımı sizden duymak benim için bir gurur kaynağı, çünkü yazdıklarımla sizin dikkatinizi çektiysem doğrun yolda olduğumun kanıtıdır.” 

“İnternetin son yıllarda hızlı biçimde yayılması sonucu her alanda olduğu gibi edebiyatı da etkiledi. Sosyal medya sayesinde kendi kalemine güvenen herkes yazmaya başladı. İçinde okunmaya değer kitaplarda çıktı, zaman kaybı olanda… Para kazanmak gözüyle bakan bazı yayınevleri okunma sayısına bakarak kitap bastılar. Sonuç hem aynı kurguda giden insanlara hiçbir şey katmayan hatta okuyucuları asıl edebiyattan anlamayacak duruma getirmeleri biz yazarlar için acı verici bir durumdur.

“Doğru diyorsunuz Aziz hocam, ben bile yazma yeteneğime o kadar güvenmiyorum. Sizin gibi bir yazarın karşısında benim yazdıklarım hiç, şu an bile bu eğitimi bitirdikten sonra bile kendimi bir yazar olarak bir kitap yazıp onun yayınlanması için bir yayın evine gönderme gibi bir niyetim yok.”

“ Sakın öyle düşünme! Neden diye sormadan söyleyeyim, bu eğitimi benim vermem için kapıma geldiklerinde onlara tek bir şart koştum. Her başvuruyu kabul etmeyeceğimi yazdığı cümleler kaleminde hayat bulacak yazar adaylarına eğitim vereceğimi söyledim. Onlarda kabul ettiler. Seçilmiş adaylardan birisin. Yazı yazmak, sadece aklındaki cümlelere hayat vermek değil onlara ben burdayım size yol göstereceğim demektir. O yüzden kendini yazar olarak görmelisin.”

“Sizin gibi bir yazardan bu cümleler duymak gerçekten gurur verici Aziz hocam.”

“O zaman derste görüşmek üzere.”

Sınıf yönünün aksine doğru koridordan gözden kayboluncaya kadar arkasından bakakalmıştı. Gözünün önüne kitaplığını getirdiğinde Aziz hocanın kitaplarından okuyup okumadığının anımsamaya çalıştı. Aklına bir türlü gelmiyordu eğer okumadıysa da kendine kızacaktı. Yazdığı hikayeyi bizzat okuyup beğenen bu insana çok büyük bir ayıp yapmış olacaktı. Biraz heyecan biraz da konuşmanın rahatlığıyla sınıfa doğru ilerledi. Bomboş olan sınıfta herkesten önce geldiği için istediği sırada oturabilirdi. Normal bir okul sınıfı değildi. Sol taraftaki 4 pencereden gözüken gün ışığı ile birlikte harika bir renkte gözüken kavak ağacı muhteşem bir tablo gibi duruyordu. Sıraların her birinin önünde bilgisayar değil birer daktilo duruyordu. Yazacakları her cümleyi bu makinelerle yazmak değişik bir duygu olacaktı. Duvarları güneş ışığı ile gözleri yormayacak huzur veren bir kahve rengine sahip  yok denecek kadar az bir eşya olan bir sınıftı. Günübirlik eğitim aldığı zaman ki sınıfından çok farklı bir sınıftaydı. O gün eğitimin veren öğretmen sınıfta gördükleri her obje için bir hikaye yazmalarını istemişti. Bu sınıfta nasıl bir ders göreceklerini merakla etmeye başladı. Aklından bu düşünceler geçerken hem hocayı hemde tüm sınıfı rahatlıkla görebileceği sıraya yerleşti. Heyecanla ders saatinin başlamasını beklerken”Acaba daktilo ile bir şey yazsam mı ?” Daktilo tuşlarına dokunurken sanki düşüncesini okuyan bir sesle irkildi.

Yorumlar

Popüler Yayınlar