Bugün Varsınız Yarın Bir İhtimal Bölüm 6
Birliğin amblemini taşıyan araba
okulun yakınlarında bir yere park etmişti. Anıl önde sürücü koltuğunda, Esma
ise arka koltukta oturuyordu. Mümkün mertebe göz göze gelmemeye çalışıyor ve
mecbur kalmadıkça konuşmuyorlardı. Anıl, birliğe aynı Mehmet Said’in durumundayken
katılmıştı ve sonsuz sadakatle bağlıydı. Allah’ın bir lutfu olarak görüyordu.
Kendisini bugünlere getiren birlikten hiçbir zaman ayrılmayı düşünmemiş hatta
nasıl gelişmesine katkı da bulunmak için Burak’ın ekibine girip kendi durumunda
olan çocuklarla ilgili araştırma yapıp, onları birliğe girmesini sağlıyordu.
Anıl’ın gözlem yeteneği çok iyiydi. Karşısındaki insana sadece bakarak onun
nasıl bir insan olduğunu rahatlıkla çözer ve ona göre konuşurdu. Bu yeteneğini
çok iyi bildiğinden Burak bu görevi ona vermişti. Esma’ya bakmadan:
“ Hazırsan gidelim.”
“Tamam hazırım Burak bey bize
güveniyor bitirelim şu işi.” Dedikten sonra Anıl arabadan inerek Esma’ya kapıyı
açtı. esma arabadan indiğinde Anıl’ın bir adım gerisinden takip ederek yürümeye
başladılar. Okul kapısının önünde güvenlik daha bir şey demeden Anıl:
“ ….öğrenci birliğinden geliyoruz.
Müdür Bey’le saat 10’da bir toplantımız var.”
“Bir dakika” deyip kulübesindeki
telefondan yetkili bir kişiyi arayıp böyle bir toplantı olup olmadığını teyit ettirdikten
sonra ikisini içeri aldı. Kendinden emin adımlarla müdürün odasına doğru
ilerlediler. Okul kapısından içeri
geçtiklerinde sağ tarafta duran nöbetçi öğrenciye kimliklerini verip ziyaretçi
kimliklerini aldılar. Hemen arkasında okulun yönetici bölümün bulunduğu kısma
geldiler. Müdür yardımcısı güler yüzle karşılayarak:
“Müdür Bey sizi bekliyordu. Bu
taraftan lütfen.” Müdürün odasına doğru yönlendirdi. Kapıyı tıklatıp:
“Müdür Bey , 10’daki toplantı için
geldiler.” Deyip Anıl ve Esma içeri girdi. Anıl , Müdürün uzattığı elini
sıkarken Esma başı ile selam verdi.Koltuklara oturduktan sonra Müdür idealist
biriydi. Anıl ilk baktığında kendinse değil Esma’nın Türbanlı oluşuna ve elini
sıkmamasına istinaden büyük ihtimalle ikan etmek için zorlayacak gibi gözüküyordu.
Müdür Sert bir ses tonuyla:
“Sizi dinliyorum.”
“İsmin
Anıl Hızlan … öğrenci birliğinin
öğrenci koordinatörüyüm. Size attığım e-posta anlattığım üzere kimsesi ailesi
olmayan, maddi olanağı olmayan öğrencilere gerekli maddi imkanları sağlayıp eğitim
hayatlarına devam etmesini saplayan bir vakıfız. Buraya Öğrencilerinizden
Mehmet Said Ataeren için geldik.”
“Mehmet için ne yapmak istiyorsunuz?”
“Mehmet Bey, yetiştirme yurdunda kalan
bir öğrenciniz ve belirli bir müddet sonra yurtta kalma imkânı kalmayacak. Biz
kendisinden hiçbir maddi karşılık beklemeden kendisine bir barınma ve sınava
hazırlık ortamı hazırlayarak birliğimize katılmasını istiyoruz. Şuan yasal bir
vasisi olmadığı için ve 18 yaşını doldurmadığında onunla konuşmak için sizin
onayınız gerekiyor.”
“Vakfınızı araştırdım. Kimsesiz ailesi
olmayan çocuklara gerekli imkânları sağlayıp, hayata daha iyi adımlar atmasını
sağlıyor ekonomik özgürlüklerini kazanmalarında yardımcı oluyor ve hiçbir maddi
talep etmiyorsunuz. Buraya kadar her şey iyi yalnız emin olmadığın bir durum
var.”
“Nedir?”
“Size bu maddi imkânları sağlayan
finansörlerinize baktığımda, hepsi ülke dışındaki yabancı kaynaklı şirketler
sizin vakfınıza bağış yaparak bir nevi para akışı sağlıyor. Sizce bu para yasal
yolla gelen bir para mı? Çünkü ileride öğrencimin başına herhangi bir şey
gelmesini istemem.”
“Bunu soracağınız bilerek hazırlıklı
geldim Müdür Bey. Size uzattığım dosyada finansörlerimizle ilgili aklınızdaki
tüm sorulara cevap bulabileceksiniz. İçiniz rahat olsun. Bünyemize katılan her
kişi yasal yollarla ve her şeklide beyan edilmiş fingans ile maddi açıdan
eğitimini almaktadır.”
Müdür beyi, elindeki son derece
dikkatli hazırlanmış dosyayı inceledi. Sanki bir açık arar gibi her satırı
itina ile okudu. Yüz ifadesinden emin olmadığını gösteriyordu ama okuduğu her
cümle her şeyin yasal olduğunu söylüyordu. Mehmet Said’i düşündü. Sessiz kendi
halinde olan bu çocuk yurttan çıktıktan sonra ne yapabilirdi ki? Aklından
düşünceler geçerken Anıl konuşmaya başladı:
“Müdür Bey, bende öğrenciniz gibiydim.
Ailem yoktu ve Mehmet Said’in
durumundaydım ne yapacağımı bilmiyordum. Eğer birlik bana elini uzatmasaydı.
Karşınızda bile olamazdım. Eğitimimi tamamlayıp çocukken kurduğum hayali
gerçekleştirmemi sağladı. Benim şuan karşınızda olmam birlik sayesindedir.
Mehmet Said’in neden gelecekte daha iyi bir hayatı olması için ona bu şansı
vermiyorsunuz?” dediğinde kendince nokta atışı yapmıştı Anıl, müdürün surat
ifadesinden ikna olduğunu anladığında rahat bir gülümseme yerleştirdi yüzüne:
“Evet ne diyorsunuz?”
“Tamam Mehmet ile sizi görüştüreceğim.
Yalnız kendi öz iradesi ile katılmak istemez ise peşini bırakacaksınız.
Katılmak isterse yapacak bir şey yok tabiî ki de.” Dedi gönülsüz bir şekilde
telefonu ahizesini alıp bir numara çevirdi:
“Dilek Hanım, ders bitiminde Mehmet
Said Ataeren’i odama gönderebilir misiniz Lütfen.”
“Tamam, Müdür Bey.”
Anıl’ın buradaki görevi bitmişti. Esma
,onunla konuşup ikna etmesine kalmıştı. Kendisi konuşaydı daha iyi olacağını
düşünmüştü ama Burak Bey bir bildiği vardı ki Esma’yı seçmişti ve bu seçimi
sorgulama gibi bir lüksü yoktu. Hepsi birlikte kapıdan girecek olan Mehmet
Said’i beklemeye başladı.
Yorumlar
Yorum Gönder