Daktilo

Önümdeki kâğıt bomboş bir halde duruyor. Günlerdir yazmayı planlayıp ne zaman masamın başına geçip kalemimi elime alıp yamaya başlasam aklımda oluşturduğum bütün cümleler uçup gidiyor. Hayatında hiçbir cümleye kalemiyle hayat vermemiş bir yazar gibi hissediyorum. Oysa yazmak istediğim o kadar cümle var ki…
            Oturduğum yerde düşünüyorum nerede hata yaptım diye. Yazmak istediğim konu hakkında kafamda türlü düşünceler var. Kurgusu, olay örgüsü karakterler, anlatım biçimi her şey hazır.  Masama oturuyorum, defterimi açıyorum kalemi elime aldığımda her şey duruyor. Buraya kadar… Kitaplığıma bakıyorum. Önceki yazdığım kitapların yayın evine gönderdiğim taslakları hala bende. Bir umut düzelirim diye onlara bakıyorum. Hepsini daktilo ile yazmışım. Sahi daktilo ile yazmayalı ne kadar oldu ki? Geceleri yazmak benim için daha çok verimli oluyor. Yan daireme kimse taşınmadan evvel daktilo ile saatlerce yazıyordum. Daktilo tuşlarının çıkardığı her ses bana bir sonraki cümlem için ilham veriyordu. Yan daireme evli ve çocuklu bir çift taşınınca işin rengi değişti. Uygun bir dille beni uyardılar sessiz olmam için. Ben de uygun bir dile kendi çalışma prensibimi anlattım. Anlamadılar. Sonuçta iş mahkemeye kadar taşındı. Kazanan taraf onlar oldu ve daktilom elimden alındı. Bilgisayar ile yazmayı denedim, teknoloji ile oldum olası aram iyi değildir, anlaşamadık. Eski usul kağıt ve kalemle yazmayı deniyorum. Onunla da olmuyor. Yazamıyorum. Sorunum nerede olduğunu buldum. Benim daktilo ile yazmam gerek.

            Dışarıdaki hayata adım atmayan ben nasıl olur da dışarı çıkacak diye düşünmeye başladım. en son bir imza günü ve söyleşi için dışarı çıkmıştım ne zaman oldu hatırlamıyorum. Konu sıkıntısında olduğumu düşünen yayın evi yeni bir roman yazmam için her gün bana verdiği sürenin azaldığını hatırlatıyor bir yandan. Kendi kendime sordum: “Yazmak istiyor musun?” “Evet” “O zaman dışarı çıkmalısın ve bir daktilo bulmalısın.” Diye kendime cevap verdim.
            Hatırı sayılır bir okur kitlem var ama beni sokakta görseler tanımayacaklarına eminim. Paltomu giyip şapkamı taktıktan sonra aynaya bakıp derin bir nefes aldım. Sanki denize dalmadan evvel alınan son nefes gibi… Sokağa çıktığım İstanbul’un kalabalık gürültüsü beni bir selamladı. İnsanlar karınca gibi her yana koşturuyorlardı. Eve daktilo götüremeyeceğimi biliyordum. İhtimaller üzerinde içerisinde daktilo olması muhtemel yerlere baktığımda herkesin elinde ya tablet yada bilgisayar vardı. Bunlar işime yaramaz benim daktilo bulmam lazım. Attığım her adım beni umutsuzluğa sürüklüyordu. Nereye gittiğime bakmadan almasızca yürümeye başladım. Sonra…
            Etrafımda ahşap evleri gördüğümde Vefa semtine geldiğimi anladım. Evden buraya kadar uzun bir yol yürüdüğümün farkında değildim. kafamdaki düşünceler ve daktilo bulma arayışım beni buraya kadar sürükledi.  Arala sokaklarda gezerken soluk almak için eski bir kütüphane görüp oraya girdim. Eski kitap kokusu karşıladı beni. Raflar arasında kitaplara bakarak dolaşırken bir kutu ilgimi çekti. Yanına gidip açtığımda karşımda kullandığım daktilonun aynısı çıktı. Kağıdı hariç her şeyi tamamdı. Etrafıma baktım kağıt bulabilmek için en yakın masada bir deste buldum. Sandalyeyi çekip kağıdı taktığım gibi yazmaya başladım. Cümleler ardı ardına geliyor bütün mutsuzluğum gidiyordu. Ne kadar süre yazdığımı bilmiyorum.
             Karşımda orta yaşlı bir kütüphane memuru sessiz bir biçimde bana baktığını fark ettim. Yüzünde sinirli bir ifade yoktu. Yazdığım kağıtları alıp yerimden kalkıp yaptığım gürültü ve izinsiz kullandığım için özür diledim. Çok dikkatli bir biçimde bana baktı: “ Buraya gelen hiç olmaz daktilonun sesini duyunca bakmaya geldim. Öyle bir adapte olmuştun ki bitirmeni bekledim. Daktiloyla yazmak istersen buraya her gün gelip yazabilirsin.” Dediğinde dünyalar benim olmuştu. Sonunda istediğim kadar yazabileceğim bir daktilo bulmuştum. Neler yazacağımı aklımdan bir bir geçirirken kütüphane memurunun söylediği sözler beni kendime getirdi:” Hayatında geçip giden hiçbir şeye alışma ve bağlanma… Bağlandığın vakit alışkanlığa dönüşür ve vazgeçemezsin

Yorumlar

Popüler Yayınlar