İsimsiz Hikayeler: Küçük Bir İtiraf
Güne başlarken diğer günlerden
farklı bir gün olacağını aklının ucundan bile geçmemişti. Her sabah olduğu
doğan güneş ile birlikte erkenden kalkacak bahçesine çıkıp sabahın o huzur
veren sessizliğinde çiçeklerini sulayarak onlarla konuşacak sonra günün ilk
kahvesini hazırlamak için mutfağına gidip kahve makinesini çalıştıracaktı. En
sevdiği kahve kupasına koyup çalışma odasına giderek en az aralıksız dört saat
çalıştığı yeni romanını yazmaya başlayacaktı. Bu evi küçük bahçesi ve ona bakan odası için
almıştı. 4 kişilik bir aileye yetecek büyüklükte bir ev değildi. Kendisine
yetecek kadar küçük bir mutfağı, iki oda bir salonu olan küçük bir evdi.
Mutfaktan bahçeye çıkan kapı mevcuttu. Dikdörtgen şeklinde bir toprakla
doldurulmuş alanda yetiştirebileceği her türlü çiçek ve bitki ekmişti. Mutfak
kapısından çıkınca kalan küçük alana uyacak şekilde masa sandalye koymuştu.
Yazın öğünlerini burada yiyordu. Bitkileri birazda büyüdüğünde çardak yapmayı
planlıyordu. Mutfaktan çıkınca sol tarafta bahçeye bakan odayı çalışma odası
yapmıştı. Pencereye monte edilerek bir masa koymuştu. Bilgisayarı not tuttuğu
defteri masanın üstündeydi. Kapının sol
tarafına küçük bir kanepe karşı duvarına da odaya sığacak şekilde iki kitaplık
koymuştu. Yattığı oda antrenin sonundaydı ve sade bir biçimde döşemişti. Bir
yatak ve giysi dolabından oluşuyordu. Salonda ise duvara monte edilmiş küçük
bir televizyon duvardan duvara kitaplık mevcuttu. Kahvesini fincana doldurmadan
evvel çiçekleri ile konuşmak için bahçeye çıktı:
“ Güzel çiçeklerim bugün nasıllar?
Bugün size anlatmak istediğim ilginç bir rüya var aslında. Yapraklarını
salladığınıza bir an önce anlat diyorsunuz. Bekletmeden anlatıyorum. Daha önce
çalıştığım iş yerine gidip gelirken yolda karşılaştığım birisi vardı. Ben işe
giderken o eve dönüyordu. Gece vardiyasında çalıştığını konuşmaya başladığımız
dönemde öğrenmiştim. Başı eğik yürürdü her zaman etrafına bakmazdı. Bir nevi
kurulmuş saat diyebilirdim o kişiye sokağın başında onu gördükten 15 dakika
sonra bineceğim otobüs geliyordu. Sadece bir kere başını kaldırdığında yüzüne
baktığımdan göz göze gelmiş sonra tekrar başını eğdiğinden yüzünü hayal meyal
hatırlıyorum. Radyo dinleyerek işe giderken telefonuma gelen bildirime
baktığımda bilmediğim bir e-posta adresinden mesaj gelmişti. Anlayamadığım
benimle ilgisi olmayan bir mesajdı. Yanlışlıkla atılmıştır diye üzerine
düşmedim. Ardından hemen yanlışlıkla attığı için özür mesajı yazınca sorun
değil yazarak geri cevap yazdım. Sonra bir şekilde ne olduysa anlayamadan bana
yanlışlıkla mesaj kim olduğunu bilmediğim kişi ile yazışmaya başladım. Birçok
ortak yönümüz ve ilgi alanlarımız vardı. Ama ne o ne ben birbirimiz sosyal
medyadan hiçbir şekilde takip etmedik. Yolda karşılaşsam kesin tanımadan
yanından geçer giderdim. Muhabbetimiz iyi bir şekilde devam ettiğimizi
düşünürken birden benimle konuşmayı kesti. Bir yerde hata mı yaptın yanlışlıkla
bir şey mi söyledim diye aklımda sorular ile ona bir şey mi oldu gibisinden bir
e-posta yazdım. Mantıklı gelmeyen bir cevap yazdığından anladım ki
arkadaşlığımız sebebini bilmediğim şekilde bitmişti. Sebebini sormak isterdim
ama bir türlü yazamadım. Sosyal medyada onu bulamazdım sadece ismini biliyor
kendi ile ilgili ipucu olabilecek ayrıntılı bir bilgiye sahip değildim. Akışına
bıraktım kabullendim artık hayatımda olmayacağını unuttum sonra. Şimdi buraya
kadar Özgür ile ilgili başımdan geçenleri anlattım. Rüyaya geldi sıra. Otobüs
durağında tek başına beklerken beni karşıdan gizlice gözetleyen biri vardı. Yüzünü
göremiyordum ama sanki beni gözetleyen Özgür olduğunu hissediyordum. Sabah
uyandığımdan beri Özgür aklımdan çıkmıyor. Bir şey mi oldu bilmiyorum ama
sürekli onu düşünürken buluyordum kendimi. Rüyayı gördükten bir süre sonra Özgür’den
bir e- posta geldiğini görünce çok şaşırdım. Aslında itiraf niteliğinde bir e-
postaydı. Yaptığımız muhabbetten kendisine ilgi duyduğumu benim hislerime
karşılık veremeyeceği için konuşmamayı tercih ettiğini yazmıştı. Yazdığım hangi,
cümlede kendisine ilgi duyduğumu düşündüğünü anlayamamıştım. Geri cevap bile
yazmaya tenezzül bile etmedim. Yalnız bana farklı bir e-posta adresinden
göndermişti. Ve adı soyadı yazıyordu. Merakıma yenik düşüp araştırdığımda
karşıma çıkan fotoğrafa şok olmuş derecesinde bakıyordum. Her gün sabah yolda karşılaştığım başı eğik
yürüyen sadece bir defa yüzünü gördüğüm kişi Özgür olduğuna inanamamıştım.
Neden bana bu e-postayı yazmıştı bilmiyorum. Böyle işte güzellerim. Özgür ‘ün
fotoğrafını gördükten sonra daha fazla sosyal medya da araştırma yapma gereği
yapmadım. Bugün konuşmamız bitirmemiz gerekiyor çünkü parmaklarımın ucunda
hayat vermen gereken bir roman var.”
Taze demlenmiş kahvesini fincanına
doldurup çalışma odasına doğru gitti. Çiçekleriyle konuştuğu için kendini daha
iyi hissediyordu. Fincanı masanın üstüne koyup romanını yazdığı dosyayı açıp
yazmaya başladı. Yazdıkça kendini daha iyi hissediyordu. Aklının bir ucunda
Özgür’ün kendisini gördüğünü ve beğenmediği için bu şekilde davrandığı
düşüncesi vardı. Yazdığı romana odaklanamıyordu. Kahvesinden bir yudum aldı
gözlerini kapayıp derin bir nefes aldı. Düşüncelerini parmaklarına yöneltip
seri bir biçimde yazmaya başladı. Telefonuna gelen bildirimi dikkatini dağıtana
kadar yazmaya devam etti. İlk bildirimde dönüp bakmadığı halde ısrarla ardı
ardına gelen bildirim sesleri yüzünden telefona bakmak zorunda kaldı. Özgür’den gelen e- postayı açıp okuduğunda
konuşmak için telefon numarasını yazdığını görünce şaşırmıştı. Arayıp aramamak
arasında tereddütte kalmıştı. Önemli bir durum var ki aradan geçen zamandan
sonra kendisine ulaşmıştı. Numarayı tuşladığında nasıl bir ses tonu ile
duyacağını merak ediyordu. İlk çalışta telefon açıldı:
“ Merhaba Ela,”
“Merhaba Özgür, sesini duymak biraz
tuhaf oldu benim için.”
“Neden ?”
“Yazı ile iletişim kurduğum birinin
sesini duymak tuhaf geldi sadece.”
“Anlıyorum.”
“Uzun bir aradan sonra durduk yere
benimle neden iletişime geçtiğini öğrenebilir miyim?”
“ Sana söylemek istediklerim var.
Yazdıkların ilgimi çektiğinden seninle konuşmayı sürdürüyor ve kafamda senin
nasıl biri olduğunu düşünüyordum. Bir
konuşmamızda okuduğun kitaptan bahsetmiştin. Kitap ile ilgili olan tüm sosyal
medya hesaplarını araştırdığımda senin sosyal medyanı buldum. Fotoğrafını göreceğim
için heyecanlıydım fotoğrafı gördüğümde hayal ettiğim Ela yoktu karşımda. Sonra
konuştuklarımızı düşündüğümde bana karşı bir şeyler hissedeceğini düşündüm.
Çünkü yazarken benim senden hoşlandığımı düşüneceğin cümleler yazmış
olabilirdim. Arkadaşlığımıza bir mesafe koymalıydım.”
“Fotoğrafımı gördüğünde hayal
ettiğin gibi bir Ela olsaydı konuşmaya devam edecektin yani. Hangi akla hizmet,
hangi cümlemde yâda senin cümlelerin de hoşlanma anlamı içerdiğini düşündün.
Bence bu konuşma bitmeli giderek mantıksız olmaya başladı.”
“Dur kapatma Ela lütfen. Konuşmamı
bitirmeme izin ver. Seninle konuştuğumuzda hep yazar olmayı istediğini
söylerdin. Girdiğim bir kitapçıda senin adını gördüğüm bir kitap vardı, senin yazdığından
emin olmak için arka kapakta olan fotoğrafta baktım seni gördükten kitabı
aldım. Kitabını okudum ve yazdığın her cümleye bayıldım. Her gün fotoğrafına
bakmadan duramıyor aklımdan çıkaramıyorum seni.”
“
Özgür, beni araştırdığın gibi bende seni araştırdım ve nasıl bir hayatın
olduğunu paylaştıklarından anlıyorum. Haftaya evleniyorsun ve uzun zaman önce
konuştuğun ilk gördüğünde beğenmediğim sonradan gördüğünde ise aklından
çıkaramadığın biri olarak konuşuyorum. Aklınla hareket ettiğin için bana âşık
olduğuna inanıyorsun ama değilsin bundan eminim. Gerçekten kalbinle âşık
olsaydın benimle iletişime bu şekilde geçmezdin. Kalp ile âşık olduğunu
varsayalım peki ben sana karşılık verecek miydim? Allah’tan korkarım Özgür sana
kalbini vermiş hayatını adayacak olan insanın hakkına giremem. Aklınla hareket etmeyi bırak ve kalbini dinle
o sana doğru yolu göstermiş ki o insanı hayatına dâhil etmiş. Mutlu bir hayat
seni bekliyor.”
“ Seninle konuşmak, bir nebze olsun
rahatladığımı hissettirdi bana. Evet, kaçmayı tercih ettiğim korkularım var.”
“Korkularınla yüzleşince korkulacak
bir şey olmadığını anlayacaksın. Artık kapatmam gerekiyor Özgür. Hayatımda
mutluluklar seninle olsun.”
Konuşmasına fırsat vermeden
telefonu kapattı. Bugün gerçekten sıra dışı bir gün yaşıyordu. Aradığı numarayı
çağrı listesinden sildi. Bir daha aramayacağını biliyordu. Bir fincan daha
kahve doldurup romanını kaldığı yerden yazmaya devam etti.
Devamı nerdeeeee 🤩🤩🤩🤩
YanıtlaSilDevamı yok bu kadar 😊
YanıtlaSil