Bugün Varsınız Yarın Bir İhtimal Bölüm 4
Mehmet
Said, yolda yürürken çevresinde olan bitenden farkında olmadan bugün rıhtımda
yanında oturan o yabancının söylediklerini düşünüyordu. Kendi sınav sonuç
belgesini bile almaya unutmuştu. Hayatı boyunca bir başkası tarafından
karşılıksız sevilmenin ne olduğunu bilmiyordu. İnsanlardan hep uzak durmuştu.
Okuldaki arkadaşlarından, yurttakilerden, kısacası etrafındaki herkesten… Sebebi
yoktu bu uzak durmanın sadece olabildiğince uzak durmanın, yalnız kalmak
kendine daha iyi daha güçlü inanıyordu. Ama bugün, yaşadıkları Mehmet Said’i
allak bullak etmişti. Yurdun kapısından geçerken güvenlik görevlisi:
“Kartını
okutman gerekiyor.” Dediğinde cebinden çıkardığı kartı gösterip onay sesi
aldıktan içeri geçtiğinde güvenlik görevlisinin sinirli bakışlarına aldırmadan
odasına doğru yürüdü. Yaş gruplarına göre ayrılan binalarda kalıyorlardı ve
buradaki her binada ikamet etmişti. Bir odadan başka bir odaya taşınırken bir
buradan bir aile ile ne zaman ayrılacağını düşünürdü. Son ikamet edeceği
odasına geçtiğinde artık kabullenmişti bir ailesi olmayacağını… Yatağının
üstüne attı çantasını, pencereye doğru gitti. Birazdan hava kararacak ve sokak
lambası yanacaktı, insanlara gidecekleri yolda ışığıyla yol gösterecekti.
Mehmet Said yurtta kaldığı süre boyunca en sevdiği oda burası olmuştu.
Dışarıdaki hayatın nasıl olduğunu gösteren sokağa bakan bir pencereye sahip
olmasıydı. Kimse kaçmaması ya da intihar etme durumu göz önüne alınarak demir
pervaz ile önlem alınmış olsa bile bu durum onun için sıkıntı olmuyordu. Hafta
sonu yaptığı en büyük keyif saatlerce sokaktaki hayatı izlemekti. Yine her
zaman ki gibi pencerenin önündeydi. İnsanlar etrafında ne olup bittiğini
bilmeden bir yerlere gidiyorlardı. “ Acaba yurdun önünden geçerken burada kalan
bizleri aklından geçiren var mıdır ?” diye düşünmeden edemedi. Bugün
yaşadıklarını düşündü. Etrafına korkarak bakan, yeşil gözlü kızı yani
Rümeysa’yı düşününce kendini tarif edemediği bir duygu hissetti. Kitaplarda
anlatılan, filmlerde gördüğümüz aşk böyle mi hissediliyordu? Bir daha
karşılaşma ihtimali olabilir miydi ki, olsa bile ne diyecekti ki? Şuan hissettirdiği o tarif edilemez duygu ile
mutlu hissediyordu tıpkı salıncakta sallandığındaki gibi… Sonra bu duyguyla bir
anlık kendini kandırdığı için o mutluluk hissi uzun sürmedi. Tek başına
olmanın, bu hayata karşı güçlü olmayı düşündüğü halde yalnız hissediyordu. Bir
daha karşılaşmayacağı, fotoğrafına baktığında anlatamadığı o tuhaf duygu…
Kendini kandırmanın bir anlamı yoktu. Yalnızlığını öyle yada böyle
kabullenecekti. Güneş yavaş yavaş batmaktayken arkasında bıraktığı kızıllığa
bakarken aklından bu düşünceler geçerken yurdun yakınlarında olan cami’den
akşam ezanı okunmaya başladı. Daha önceleri ezan sesini çok duymuştu ama
dikkatli dinlememişti. Rıhtımda karşılaştığı genç adamın söyledikleri, Mustafa
Hocanın söyledikleri hepsi bir yolu gösteriyordu. Aslında onu koşulsuz seven,
her daim yanında olan Allah’a bir gün olsun huzuruna varmamıştı. Yerinden
kalktı, odada yerde halı yoktu. Yurtta halı olan tek yer mescitte vardı ve
oraya sadece bir kere hatırlayamadığı bir sebepten gitmişti. Yatak örtüsünü
alıp yere serdi, ellerini açıp dua etmeye başladı:
“Affet
beni Allah’ım, senin beni ne kadar sevdiğini anlayamadığım için, senin huzuruna
gelmediğim halde beni yalnız bırakmadığın için… Allah’ım senin rızanı kazanmak
ve seni koşulsuz sevmenin ne olduğunu öğretecek insanı karşıma tekrar çıkar.”
Daha iyi hissediyordu. Yarın yine rıhtıma gidecek belki o genç adamla yine
karşılaşmak için bekleyecekti.
Yorumlar
Yorum Gönder