Eksik
Bir
sabah uyandım. Güneş, her zaman ki gibi penceremden aydınlatarak odamı sabah
olduğunu haber verip uyanmamı istiyordu. Yatağımdan istemeyerekte olsa kalktım.
Oturur vaziyette dururken sağıma soluma baktım, her şey yerli yerinde duruyordu.
Kitaplarım, su içtiğim şişe, yatmadan
önce telefonda baktığım son sosyal medya gönderisi… Her şey yerli, yerindeyken
ben neden bir şeyler eksikmiş gibi hissediyorum?
Banyoya
doğru yürümeye başladım. Lambanın düğmesine basıp aydınlanmış olan banyoya
girdim. Aynadaki yüzüme baktım. Hiçbir değişiklik
yoktu. İki gün önce yüzümde çıkan sivilce bütün ihtişamı ile yerinde duruyordu.
Sivilceyi geçirmek için her hangi bir
şey yapmamıştım. Neden hala bir şeyler eksikmiş gibi hissediyorum?
Odama
geri döndüm. Penceredeki perdeyi açıp
gün ışığının içeri girmesini sağladım. Pencereyi açıp temiz havanın içerisi
girmesiyle bir ürperme hissettim. Dağınık halde bıraktığım yatağıma geri
döndüm. Düzgün bir biçimde toplayıp biraz önce burada kimse uyumamış hale
getirerek topladım. Susadığımı hissettim. Yarım kalan suyumu içtim. Odamın her
tarafına baktım. Kitaplığıma, çalışma masama kıyafet dolabıma her şeye… Neden
hala bir şeyler eksikmiş gibi hissediyorum?
Yavaş
adımlarla mutfağa geçtim. Boş olan buzdolabını açmaya tenezzül etmeden kahve
makinemin tuşuna bastım. Demlenmeye başlayan kahve kokusuna aldırmadan,
rastgele seçtiğim bir fincana doldurdum. Fincanla birlikte odama geri döndüm. Perdenin
arkasından benimle birlikte akan dünyaya baktım. Herkes her şey
yolundaymışçasına devam ediyordu hayatına. Kahvemden bir yudum aldım. Düşünemiyor
öylesine bakıyordum etrafıma. Neden hala bir şeyler eksikmiş gibi hissediyorum?
Hissetmiyordum.
Kızgınlık, öfke, aşk, sevgi, merhamet… Bütün insani duyguların hiçbirini
hissetmiyordum. Nötr bir durumdaydım. İçtiğim kahveden bile zevk almıyordum. Düne
ait aklım bomboştu. Sanki birisi yeniden başlatma düğmeme basmış gibi yeni bir
güne tarafsız bir biçimde uyanmamı sağlamıştı. Kim olabilirdi ki bu kişi
hatırlamaya çalışıyorum. Aklım buna izin vermiyor. Eksik olan ne bulmaya
çalışıyorum. Oyuncağını kaybetmiş bir çocuk gibi odamın etrafında eksik
hissettiğim parçayı bulmaya çabalıyorum.
Sonunda
buldum. Eksikliğimin parçasını… Masanın üstünde ona ait aldığım bileklik duruyordu.
Bileğinden hiç çıkarmadığı onun bir parçası gibi duran bileklik… Kalbim onu düşünmeyi
bırakmıştı. Her dakikamı kaplayan insanı bir daha geri dönmemek üzere gittiğini
kabullenip onu düşünmeyi bırakmıştı. Elimdeki bilekliğe bakıyordum.. Eksik
hissettiğim her şey bir bir aklıma gelip sessizce ağlamaya başladım.
Yorumlar
Yorum Gönder